Ana akım medyada 2000'li yılların en favori manşetlerinden biri “sosyal güvenlik kara delik” şeklindeydi.

Ana akım medyada 2000'li yılların en favori manşetlerinden biri “sosyal güvenlik kara delik” şeklindeydi. 1990'ların “KİT'ler zarar ediyor” manşetlerini anımsatan manşetlerdi bunlar. 2010'lu yıllarda ise “taşerona müjde” manşeti ana akım medya ile yandaş medyanın favorileri arasında. Buradan çıkartmamız gereken şu: ne zaman ki ana akım medya bir manşeti favori listesine eklediyse orada “Dikkat Tuzak Var” tabelası gizleniyordur.

Soma katliamı ile yeniden alevlenen taşeron tartışmaları, taşeronun kalıcılaştırmayı ve yaygınlaştırmayı amaçlayan düzenlemelerle, maden işçileri için kısmi iyileştirmeleri içeren düzenlemeleri aynı torbaya koyan bir yasa tasarısı ile yeni bir boyut kazanmıştı.

İlgili yasa tasarısı kısa sürede AKP hükümetlerinin torba yasa geleneğinin bir parçası haline geldi. Yasa şiştikçe şişti. Kişiye özel, duruma özel pek çok hüküm maddeleştirildi. Yasa tasarısı TBMM Genel Kurul'unda görüşülmeye başlanacak.

Ancak ben burada sizinle bir önceki favori manşetle ilgili bir kaç veriyi paylaşmak istiyorum.

Sosyal güvenlik harcamalarını bütçede “kara delik” ilan eden AKP hükümeti, 2008 yılında yürürlüğe giren yasa ile emeklilik yaşını 65 yaşa yükseltmiş, prim sürelerini 7200 güne çıkartmış, emeklilik maaşı bağlanma oranlarını aşağıya çekmiş, sağlıkta katkı payı uygulamasını gündeme getirmişti. Eş zamanlı olarak da işverenler için prim ödemelerinde 5 puanlık indirim öngörüldü.

Yani yasanın özü işverene prim indirimi, işçiye prim bindirimi idi.

2008 yılından bu yana işverenler için prim indiriminin sosyal güvenlik sistemine yükü 25 milyar TL'yi aşmış durumda (eski para ile katrilyon). 2014 bütçesi ile Sosyal Güvenlik Kurumu’na işverenler adına 8,4 milyar TL daha aktarılması planlanıyor. Bireysel emeklilik sistemini teşvik etmek için ayrılan kaynak ise 2014 yılında yüzde 56 artırılarak yaklaşık 2 milyar TL’ye çıkartılmış durumda. Bölgesel teşvik sistemine göre kimi bölgeler açısından işveren sigorta priminin tümü devlet tarafından karşılanıyor. Bu maliyetlerin toplumun üzerine yıkıldığı açık. Bunun yanında kısmi süreli çalışanlar için primlerinin eksik kısımlarını kendilerinin tamamlama zorunluluğu getirilmiş durumda. Esnek çalışmanın yaygınlaştırılması amacı ile yapılan düzenlemeler kısmi süreli çalışma biçimlerinin artmasına yol açıyor. Bu da bu tip bir iş ilişkisi içindeki işçi için sigorta maliyetlerinin işçinin üzerine yıkılması anlamına geliyor.

2011 yılında çıkartılan 6111 sayılı torba kanun ile işçinin İşkur ile bağı ve mesleki eğitim alıp almaması gibi kriterler dikkate alınarak 6 ay ile 42 ay süreyle, sigorta primi işveren hissesinin tamamının İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması kararlaştırılmıştı.

Kayıtdışı büyük oranda vergi ve sosyal güvenlik gelirinin temin edilememesi nedeniyle kamu bütçesinin ve sosyal güvenlik sisteminin zarar görmesi anlamında ele alınıyor. Prim ve vergi desteği ile işçinin kayıt altına alınmasının maliyeti kamunun ve işsizlik fonunun üzerine yıkılmakta bu da işverenlerin kayıtdışı işçi çalıştırmasını anlamsızlaştırıyor. Bu anlamda bir biçimi ile kayıtdışı yasallaşıyor. Kimi bölgelerde işverenlerin ödeyeceği asgari ücret brüt asgari ücretin 2/3'ü oranına kadar geriliyor.

Sonuç olarak manşetlerin arkasına saklanan “Dikkat Tuzak Var!” yazısına dikkat!