Havada asılı kalmanın, ne yere ne de gökyüzüne ait olamamanın sıkıntısı. Örümceğin sımsıkı sarıp sarmaladığı bir av gibi, boşlukta öylece asılı duruyor. Yasalarla, kanun hükmündeki kararnamelerle eylemleri askıya alınmış; eyleme geçememenin sıkıntısı. Elleri kolları bağlı halde boşlukta asılı her beden gibi darbelere karşı koyamaz, göğüs gerebilir sadece. İnsan, aldığı onca darbeye rağmen havada asılı kalabilen ve biçimini koruyabilen dayanıklı bir tüketim malı. Çok uzun zamandan beri bu halde; boşlukta asılı kalmayı bir varoluş biçimi olarak benimsemiş. İrtifa kaybettiği de oluyor bazen, ama ayakları asla yere basmaz, zira aklı her zaman beş karış yukarıdadır. Elbette havada asılı kalmak, çok havalı bir şey. Baksanıza afrasından tafrasından geçilmiyor. Sorsanız, başarılı bir girişimci, başarılı bir akademisyen, başarılı bir sanatçı, başarılı bir şey. Bu alemde başarı, yerden yükselmeyle eşanlamlıdır, yerden yükselebildiğiniz kadar başarılısınızdır. Yer, başarısız olanların sürünmeye mahkûm oldukları çamurlu bir yüzey. Evrimi, yerden yükselme olarak tanımlayanlar için insan, yeryüzünün gördüğü en başarılı tür; yerde sürünürken birden aklı sayesinde yerden yükselmiş ve o zamandan beridir bir daha yeryüzüne inememiş. Yer ile gök arasında, iktidar ağlarında asılı halde sallanıp duruyor. “Düşüyoruz” ya da “boğazımıza kadar borca, batağa baktık” diyenlere, ayaklarından tutup onu yeryüzüne çekmeye çalışanlara inat, asılı kalmaya devam ediyor. Yükseleceğine inanıyor, inandırılmış bir kere. Bu inancı besleyen umuttur, havada asılı kalabilmesi, umudu sayesinde.

Umut, insanın bağımlısı olduğu bir madde. Eksikliğinde birden kendisini yeryüzünde bulabilir, çıplak gerçeklikle baş başa kalabilir. Fakat bu, katlanılamaz bir şeydir. Umut, halüsinatiftir, aşırı tüketildiğinde hayaller görmesine neden olur. Yeryüzünden kaçabilir ve kendini sadece bu dünyada değil, öte dünyada da yükseklerde görebilir. Hayallerindeki gökyüzü, olgunlaşarak ulaşabileceği mertebelerden oluşmuştur. Yeryüzü, çokluğun kaotik bir arada varoluşu; bir bataklık. Umudu sayesinde yeryüzünün çokluğundan (kesret) sıyrılıp gökyüzünün mertebelerini aşabilir ve sonunda birliğe (vahdet), tanrı katına ulaşabilir. Hümanist makine, insana umut pompalayan bir makinedir. Hümanizm manifestosu olarak kabul edilen Pico della Mirandola’nın Rönesans’ta yazdığı risale, asırlar sonra Namık Kemal’de de yankılanmaya devam ediyor: “Yüksel ki yerin bu değildir/Dünyaya gelmek hüner değildir.” Ne diyordu Pico? İnsan model dışıdır, bir modele göre yaratılmamıştır. Tanrı insanı bütün yaratılış modellerini tükettiğinde yaratmıştır, o yüzden kendisine has bir yüzü yoktur. Yüzünü kendi iradesiyle hayvani ya da ilahi yönde şekillendirebilir. Yeryüzünde kalıp hayvanlaşabilir ya da yükselip ulvileşebilir. İnsan yükselmeyi tercih etmiştir. Ve o zamandan beri elleri kolları bağlı, havada asılı tutuluyor. Ne yükselebiliyor ne de yeryüzüne inebiliyor, fakat umudu var.

Allahtan dili serbest de konuşabiliyor ve yeri geldiğinde darbelere itiraz edebiliyor: “Çekin pis ellerinizi üzerimden.” Ve darbelerin şiddeti arttığında havada asılı diğer bedenlerle birlikte bağırabiliyor: “Susma sustukça sıra sana gelecek”. Bedeni gibi sesi de boşlukta asılı. Ne demişti şair? “Baki kalan kubbede hoş bir seda imiş.” Sedası pek hoş olmasa da yine de bir beden olarak havada asılı kalmaktan hoşnut. Baksanıza, havasından geçilmiyor; başarılı, hiç değilse havada asılı kalabiliyor. Düşmek, korkulu rüyası. Kabuslarında kendini sürekli düşerken görüyor. Uyandığında hâlâ boşlukta asılı olduğunu görünce haline şükrediyor. Çizgi film kahramanları bile boşlukta asılı olduklarını fark ettikleri an düşerler, fakat insan fark etse bile boşlukta asılı kalabilmeyi başarıyor.

Demek ki insan çizgi ötesi bir şey, aşkın bir varlık. Yeryüzü; çok sayıda çizginin birbiriyle kesişmesiyle, birbirine dolanmasıyla örülmüş bir ağ. Bir zamanlar insan, bu ağın içinde etkileyen ve etkilenen, biçimlendiren ve biçimlenen yatay bir çizgiyken birden yerden yükselmiş ve yükseldiği an iktidarların ördüğü ağa yakalanmıştır. Merak etmeyin, asla yere düşmez, umudu var çünkü. Ağdan kurtulabilir ve gök kubbeyi delip arşa ulaşabilir. Yeter ki umudu eksilmesin.