Google Play Store
App Store

2023 Avrupa Şampiyonası’nın 2. turu dün oynanan maçlarla başladı. Filenin Sultanları’nın bugünkü Belçika maçı ile yolculuğuna devam edeceği turnuvanın grup aşamasını ve önümüzdeki muhtemel maçları değerlendirelim.

Döneri yedik sıra çikolatada*

Öncelikle turnuvanın statüsü ve organizasyonu ile ilgili birkaç şey söylemek lazım. CEV; 2019, 2021 ve 2023 turnuvalarını 24 takımla düzenledi. 2007-17 arasındaki 6 turnuva 16 takımla düzenlenmişti ve bana göre en ideal rakam buydu. Takım sayısını 24’e çıkarmanın elbette birkaç olumlu yanı var. Turnuvaya daha önce katılamayan ya da çok az katılma şansı elde eden takımlar üst düzey takımlarla mücadele etme ve tecrübe kazanma şansı yakaladılar, örneğin Isabelle Haak gibi kıtanın en üst düzey oyuncularından birisinin takımı İsveç, elbette onun varlığının da etkisiyle, 1983’ten sonra ilk kez 2021’de turnuvaya katılabildi. Ayrıca turnuvanın 4 ülkede düzenlenmeye başlaması ve bunlardan bazılarının ilk kez ev sahipliği yapacak olması da o ülkedeki voleybol severlerin, bir çok yıldızı çıplak gözle izlemelerini sağladı. Fakat itiraf edelim, 24 takımlı formatın olumsuz yanları olumlu yanlarından daha fazla. Dünya sıralamasının ilk sıralarındaki takımlar, seri başı olmanın da etkisiyle grupta oynadıkları 5 maçı adeta bir hazırlık dönemine döndürüyorlar.

Örneğin dünya sıralamasında en üstte bulunan 5 Avrupa takımı, altlarında bulunan hiçbir takıma maç kaybetmesi. Bu 5 takım içinde mağlubiyet alan tek takım Polonya’ydı ve o da sıralamada daha üstte bulunan Sırbistan’a kaybetti. Üstelik Uluslar Ligi’nin varlığı bazı takımlar için bir yaz boyunca oynadıkları zorlu maç sayısının oranını toplam maça göre oldukça düşürüyor. Örneğin İtalya kendi grubunda 5 galibiyet aldı, son 16 turunda İspanya ile oynayacaklar ve muhtemelen 6 maçı bitirdiklerinde kendilerini doğru dürüst zorlayan bir takım olmamış olacak. İtalya gruptaki 5 maçta set vermeyi bir kenara bırakın rakiplerine, 15 setin sadece 2’sinde 20 sayıyı geçme fırsatı verdi. Yani birçok takım için turnuva aslında çeyrek finalde başlayacak. 16 takımlı, 4 gruplu turnuvada, grupta oynanan 3 maçın da önemi büyük oluyor ve hemen ardından çeyrek finalde sert eşleşmeler olabiliyordu. Son olarak bu kadar fazla maçın, zaten yoğun olan sezonda sakatlık riskini de artırdığını söylemek lazım. Tijana Bošković, grubun son maçında Belçika karşısında hafif bir sakatlık geçirdi, neyse ki yapılan ilk kontroller sonrası sakatlığın çok ciddi olmadığı açıklandı.

Bir başka nokta da ev sahipliği konusu. 4 ev sahibinden birisi olan Estonya’da, Estonya maçları dışında tribünler boştu. Turnuva başladıktan sonra, son 16 turundan itibaren, ev sahibi Belçika’nın oynayacağı maçların hafta sonuna gelmesi için takvim değiştirildi ve bu da turnuva öncesi alınan biletlerin sahiplerinde büyük tepki yarattı. Sanki bu turnuvayı da, 2 hatta tek ülkede düzenlemek çok daha iyi bir karar olacak. Ev sahiplerinden İtalya’nın çeyrek finale kadar kendi evinde oynadıktan sonra, turnuvayı bitirmek için Belçika’ya gidecek olması gibi acaipliklerden de böylece kaçınılabilir.

Santarelli’nin Denemeleri 

Daniele Santarelli, aynen 2023 Uluslar Ligi’nde olduğu gibi grup maçlarında kafasındaki bütün varyasyonları sahaya yansıtmaya çalıştı. Hem smaçör ikilisi, hem pasör çaprazı-pasör ikilisi, hem orta oyuncu ikililerinde elinden geldiğince değişik formüllere başvuran çalıştırıcı zaman zaman bu konuda eleştiri de aldı. Bununla beraber ben Santarelli’nin takımını artık çok iyi tanıdığı için bu varyasyonların form tutmaya çok fazla olumsuz etkisi olmadığından da neredeyse emin olduğunu düşünüyorum. Zira grubun son maçı olan Almanya mücadelesinde (ki aslında turnuva öncesinde 2 takımın da bu maça 4 galibiyetle geleceği düşünülüyordu) Santarelli hem herkesin üzerinde mutabık kaldığı, hem de, turnuvadaki performanslar sonrası kendi kafasında ideal gibi görünen kadroyu sahaya sürdü ve takım özellikle ilk 2 sette net bir oyun oynadığı mücadeleyi kazandı. Bana göre Belçika maçından başlayarak, aynen VNL final etabında olduğu gibi hem maçtan maça hem de maç içinde rotasyonların daha az olduğu ve sahaya çıkan 6’da ısrar edilecek bir tablo göreceğiz. Bu felsefeden 1 ay önce şampiyon olarak çıkan İtalyan hocanın, bu konuda biraz kredisi olduğunu da itiraf etmek gerek. Zaten bana göre Santarelli’nin kafasını sadece 2 pozisyon kurcalıyordu. Pasör ve 2. smaçör. Pasör konusunda Elif Şahin’le turnuvaya başlamanın doğru olduğunu düşünüyorum. Tarihinizdeki ilk büyük turnuva şampiyonluğunu kazandığınız takımın final etabındaki pasörüyle devam etmek hem mantıklı olandır hem de oyuncuya hak ettiği şeyi vermekle alakalıdır. Üstelik Santarelli’nin elinde 4 kez Şampiyonlar Ligi şampiyonu olmuş bir pasör daha vardı. Elif turnuvaya pek fena başlamasa da Çek Cumhuriyeti ve Yunanistan maçlarında gözle görülür bir performans düşüklüğü yaşadı. Özellikle bu 2 maçta köşe oyuncuları birçok topta istediklerinden daha geriye atılan topları hücuma dönüştürme ile karşı karşıya kaldılar. Cansu Özbay’ın Çek Cumhuriyeti maçında oyunda olduğu bölüm ve Almanya maçındaki performansı sanki Santarelli’yi Belçika maçı için ikna etmişe benziyor. Toplamdaki istatistikler de Cansu’nun pas kalitesinin daha yüksek olduğunu ve takımın verimliliğinin daha yukarıya çıktığını söylüyor. Özellikle çeyrek finalle beraber muhtemel Polonya, İtalya ve Sırbistan maçlarında, diğer maçlara oranla, pasörümüzün defanstaki blok yüksekliğinden çok hücumda rakip blokları dağıtma performansına daha çok ihtiyacımız olabilir ve bu da Santarelli’nin kararında bir rol oynayabilir.

Filenin Sultanları 2. turda çok parlak bir turnuva geçirmeyen ev sahibi Belçika ile oynayacak. Belçika, grubun son 3 maçında Ukrayna, Polonya ve Sırbistan’a mağlup olurken Sırbistan maçında Herbots’un yokluğuyla da sahadan silindi. Fakat burada belirtmemiz gereken, Bošković’in kenara geldiği son sette, Sırbistan’ın performansında gözle görülür düşüş. Belçika engelini kolay geçeceğimizi düşünüyorum. Çeyrek finalde Polonya-Almanya galibi ile oynayacağız. Almanya, gruptaki Yunanistan maçında dizinden sakatlanan Hanna Orthmann’ın turnuvayı kapatması sonrası büyük bir güç kaybetti ve Polonya’yı zorlayabileceğini düşünmüyorum. Polonya bana göre VNL grup maçlarındaki üst düzey mücadelesinin ardından bir form düşüklüğü yaşıyor ve haziran ayındaki kadar etkili değil. Bunu VNL final etabında da görmüştük. Santarelli’nin öğrencileri Polonya’yı mağlup ederlerse yarı finalde muhtemel bir İtalya eşleşmesi onları bekliyor. Tabii, İtalya’nın, çeyrek finaldeki muhtemel Fransa eşleşmesinin de çok rahat geçeceğini düşünmüyorum. Nihayetinde takım içinde birkaç sorun ve hafif sakatlıklarla uğraşan Mazzanti, 7 tane maçın ardından ilk kez dünya sıralamasının ilk 15 sırası içinde bir takımla, hem de ilk sırasıyla karşılaştığında, onlara bir şok etkisi yaratabiliriz. Final ise bambaşka bir hikayeye sahne olabilir. Giovanni Guidetti’nin takımı, turnuvalardaki belalımız Sırbistan’la oynanacak muhtemel final bir başka yazıyı hak ediyor. Grup maçlarının “en” leri ile yazıyı bitirelim.

*Almanya’daki maçlar bittiğinde dönerciyi ziyaret eden takımın çikolata diyarı Belçika’ya geçişi üzerine kullanılmıştır.