Google Play Store
App Store

Hayatların çöplükte son bulmadığı zamanlardı. Nesneler bir müddet aramızdan ayrılabilir ve ardiyede geçici olarak konaklayabilirlerdi. Sonra yeniden aramıza katılır ve hayatlarına kaldıkları yerden devam ederlerdi. Ya da bir bağlamda kullanım dışı kalan nesne, ardiyedeki başka nesnelerle birleşir ve melez bir kimlikle evin düzenine yeniden dâhil olurdu. Nesnelere atık muamelesi yapılmadığı zamanlardı. Yağlara ev sahipliği yapan teneke kutular boşalabilir, sonra yeni bir işlev ve kimlikle ev sahipliğine devam edebilirlerdi. Mesela bu kez içlerinde toprağı barındırabilir ve pencere kenarlarını saksı olarak süsleyebilirlerdi. İçlerindeki tohumlar yeşerdiğinde biz de yeşerir ve birlikte de çoğalırdık. Hayatımıza çok sonradan giren kutu kolaların kutusu, şimdi olduğu gibi kullanıldıktan sonra kendisini bir atık olarak çöplükte bulmazdı; birden kimlik değiştirip kalemliğe dönüşür ve masalarımızda hayatına devam ederdi. Nesnelerle insanların yoldaşlık ettiği zamanlardı. Konstrüktivistlerin, ‘yoldaş nesne’ kavramını inşa etmelerinden çok ama çok önce insanlar ve nesneler birbirlerinin yoldaşıydı. Zaten insanı insan yapan da nesnelerle yoldaşlığıdır. Nesneler olmasaydı, insansılar hâlâ savanalarda hayatta kalmak için ağaçlara tırmanmak zorunda kalacak ve asla insan olamayacaklardı.

İnsanın yeryüzünde gerçekleştirdiği yıkımlara bakıp da keşke olmasaydı diyen insan karşıtları da vardır mutlaka. Genel bir tanımı yoktur insanın; insanı, yerleştirildiği bağlamlar ve şeylerle girdiği ilişkiler üretir. İnsan, ortamdan ortama değişiklik gösteren tuhaf bir tür. Kapitalizm insanı öyle bir ilişkiler ağına yerleştirdi ki her hareketi yeryüzünde felaketlere yol açıyor. Gündelik hayatta bu tür insanlara sakar denir. Keşke sakarlığını sadece yaşadığı kapalı mekânlarda gerçekleştirseydi. Kentlerden kaçıp açık havaya çıktığında ya da doğayla yitirdiği ilişkiyi yeniden kurmayı arzuladığında sakarlığını bu kez yeryüzüne taşıyor. Her hareketi doğada onulmaz yaralar açıyor. Bu haliyle insan kapanmaz bir yaradır, yarasını doğaya taşıyarak doğayı da durmadan yaralıyor ve açtığı yaralar asla kapanmıyor. Kapitalist projelerden bahsetmiyorum. Aksine bu projelerden kaçıp kurtulmayı ve özgürleşmeyi arzulayan insandan söz ediyorum. Kapitalize olmuş ilişkilerden kaçmaya çalışan insan, ilişkilerini de beraberinde götürüyor. Kapitalizm iliklerine işlemiş, gittiği her yere kapitalize olmuş ilişkileri bulaştırıyor. Kapitalizm, nesneleşmiş öznelerin düzenidir.

Hal Foster, 2000’li yılların başında nesnelere küçük özneler muamelesi yapıldığı topyekûn bir tasarım çağında yaşadığımızı söylüyordu. Oysa çok uzun zamandan beri öznelere küçük nesne muamelesi yapıldığını kendimizden biliyoruz. Özneler de tıpkı nesneler gibi, kapitalist projelerin ürünü. Kapitalist çiftliklerde üretilip çeşitli markalar altında piyasaya sürülüyor. Bir zamanlar birbirlerine yoldaşlık eden ve birbirlerini üreten özneler ve nesneler artık atık olma kaderini paylaşıyor. Proje kapsamında üretilen özne/nesneler, proje sona erdiğinde ya da tüketildiklerinde anında atığa dönüşüyor. Ve her ikisi de atık toplayıcısının yolunu gözlüyor. Kapitalizmin ıskartaları olarak bugün en çok arzuladığımız şey, bir atık toplayıcısıyla ya da Baudelaire’inin deyişiyle ‘paçavracı’ ile karşılaşmaktır. Paçavracının modern hayatın kahramanı olması boşuna değil. Atıklar çöplükte, kendilerini keşfedecek ve geri döndürecek kahramanlarını bekler. Ve o kahraman beyaz bir atın sırtında değil, arkasında sürüklediği çöp torbasıyla gelir. Ve birden içlerini bir heyecan kaplar; paçavracı ya onları değil de başkalarını seçerse? Seçilebilmek için nelerini vermezlerdi? Verebilecekleri tek şey, hayatlarıdır. Ve seçildiklerinde bu kez içlerini sevinç kaplar. Bu sevinç, kapitalist bir projede kullan-at nesneye dönüşebilmenin sevincidir.

İnsan, nesnesini üretemediği için kendisini de üretemiyor artık. Kapitalizmin ördüğü finansal ağlarda asılı kalmış bir nesne. Ömrü, çöplüklerde beklemekle geçer. Paçavracı sayesinde geri dönebilir ve hammaddeye dönüşebilir. Ve bir tüketim nesnesi olarak piyasaya sürülür. Geri dönüşüm döngüsü, kapitalizmin döngüsüdür. Özneler ve nesneler bu kısır döngüden kurtulabilir. Dünyanın tüm atıkları birleşiniz!