Rastlantıya ilişkisel nedensellik atfetmek çocuksu zihin yanılgısı doğru. Belki de bu yüzden hoşumuza gider, hele de içinde bir muziplik taşıyorsa. Ebrar, iyi huylu, doğru, dürüst kişi demekmiş; bütün iyilik ve güzellikleri üzerinde taşıyan, güzel huyu ve ahlakı işaret eden kimseleri nitelermiş. “Bizim” Ebrar da ismiyle müsemma gerçekten.

Hırsı, çalışkanlığıyla taçlandırdığı yeteneği, şakacılığı, pırıl pırıl gülüşü, takım ruhuna bağlılığı ile örnek bir sporcu insan, dünya tatlısı. 12 yaşında başladığı spora hayatını adamış, her aşamasında başarılı olmuş ve ulusal takıma yükselmiş. Maçları seyrederken nasıl gönülden oynadığını, madalya vesaire için değil voleybolu çok sevdiği için çok iyi oynadığını hemen anlayabiliyorsunuz.

Voleybol, takım oyunları arasında çok farklı bir özelliği olan sporlardan. Rakipler arasında bedensel temas yok, birbirinin alanına girmek yok, sınırı belirleyen fileye de dokunamazsın. Kuralları, onu hem bireysel beceriyi ve arzuyu hem de takım ruhunu aynı anda yönetmeyi gerektiren belki de en “fair play” oyunlardan biri yapıyor. Dürüst oyna, dürüst davran, rakibin düşman değil, oyunun bir parçası… Maç sonu el sıkışarak ayrılma da bu halin sembolü olmalı.

Kadın voleybol ulusal takımı her geçen yıl üstüne ekleyerek harika işler yapıyor. Kulüp düzeyinde de dünya çapında bir lige sahibiz. Kolay gelinmedi bu aşamaya. Kadın voleybol maçlarına kısa şort giyiyorlar diye sadece “baldır bacak görmeye” gidenler hala aramızda yaşıyor. O durumdan parklarda, meydanlarda dev ekranlarda maç seyretmeye gelindi. Hem de siyasal İslamcılar eliyle dincileştirmenin, kadın düşmanlığının, kadını erkeğe tabi bir aksesuara dönüştürme çabasının iktidar eliyle pompalandığı bir dönemde oldu bu. AKP iktidarı her zamanki riyakârlığıyla kadın voleybolcuların başarılarını kendisine tahvil ederken, onları düşmanlaştıran, hakaret eden, nefret suçu işleyenlere en küçük bir laf bile etmedi. Vargas, maçlarda öne çıktığında, vatandaş olurken RTE ile fotoğrafını koyarak, sanki başarı Erdoğan’ınmış gibi de yaptılar utanmadan. Aynı hayâsızlıkla da sahada parladığı andan başlayarak Ebrar’a saldırıyorlar.

∗∗∗

Siz bakmayın Ebrar’ın cinsel yönelimini dert etmiş görünmelerine. Kadın voleybolcular, hayallerindeki “kadın imgesini” paramparça ettikleri için kuduruyorlar. Dertlerini açık edemeyecek kadar alçak oldukları için de Ebrar üzerinden saldırıyorlar. Ulusal formada kadın pedi reklamı olur mu diye böğürenlerden söz ediyorum. Voleybolcular da ne iyi ki, her başarının ardından, bağımsız, çağdaş, birey kadın olmalarından duydukları gururu paylaşıyorlar bol bol. Cumhuriyet’ e, Atatürk’ e borçluyuz diyorlar. Laikliğe yani. Tıpkı gündelik hayattaki LGBT düşmanlığının asıl olarak kadın düşmanlığı, eşitlik düşmanlığı, lailklik düşmanlığının aracı olması gibi, kadın voleybol takımına doğrudan düşmanlık yapamayanlar Ebrar’a saldırıyor.

“Yalnızca yaşayanlar değil, ölüler de canımıza okuyor. Ölü, diriyi sımsıkı tutar” diye yazmış ya Marx, işte sanki o ölülerle dolu dört yanımız. Bilseydi, zombiler derdi belki de. Siyasal İslamcılar, sımsıkı tutmaya ve ısırıp ya öldürüp ya da kendilerine dönüştürmeye çabalıyorlar hepimizi. Isırıklarından sağ kalanlar da zombileşiyorlar.

Sosyal medyasına kamuya açık yazdığı için bir örnek vereyim. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler profesörü olduğunu yazan Deniz Ülke Arıboğan, meğer aynı zamanda uluslararası bir “çatışma çözüm merkezi” nin de kıdemli üyesiymiş! Kendisine saldıran ve nefret suçu işleyen bir aktrolle, “boş yapma Abdülhamid” diye orantısız dalga geçen Ebrar’ a sosyal medyada aktrol linci başlayınca bulduğu çatışma çözümüne bakın; Ebrar’ın tepkisi sosyal medyada kendisine hakaret eden #Abdülhamid adlı trole; sultan Hamid’e değil. Aptallığın lüzumu yok. Ama @karakurtebrar18 da artık ona buna laf yetiştirmeyi bıraksa ve gereksiz gündemler yaratmasa iyi olacak. Ülkece bir bütün olarak o kupayı istiyoruz ve sizlere güveniyoruz. Haydi #FileninSultanları , o kupa buraya gelecek.”!!!

Gereksiz gündem??? Kadın düşmanlığının, cinayetlerinin, çocuk tecavüzünün rekor kırdığı ülkede Ebrar gereksiz gündem mi yaratıyormuş? Sus diyor Ebrar’a, sus, eğ başını önüne, sen topunu oyna, ona buna laf yetiştirme, senin kimliğin, kişiliğin, birey onurun zerre kadar umurumuzda değil. O kupayı getir yeter! Tam siyasal islamcıların kadına biçtiği rol. İşimizi yap ama göze de görünme, sakla kendini, kadınlığını, insanlığını, cinselliğini, politik düşüncelerini, neşeni, eğlenceni sakla. Sadece işimizi yap, getir o kupayı. Umarım uluslararası çatışmalara da böyle çözümler önermiyordur ya da tam da bu yüzden bu alanda çalışıyordur, bilemiyorum. 1968 Meksika olimpiyatlarının antifaşist ve siyah özgürlükçü protestolarını yapanlara da eminim gereksiz gündem yaratmayın madalyaları ülkeye getirin yeter diyenler olmuştur.

Bu yazıyı yazdığımda daha final maçı oynanmamıştı. Ben de fikrimi sosyal medya ağzıyla söyleyeyim; Yemişim kupasını; Ebrar’ ın, Eda, Vargas, Hande, Zehra, Aslı, Ayça, Cansu, Derya, Gizem, Elif, İlkin, Kübra, Simge’nin alınlarındaki tek ter damlası kadar değeri yok. Özgürlüklerine değer vermeyenlere indirecekleri smaca bakarım ben.

Ebrar, bizim Ebrar, hiç öyle zombilerin kulu kölesi değil, çözümünüz size kalsın. Isırtmayın kendinizi…

Not: 9 Ekim’e kadar izin alıyorum.