Karanlık günlerin ardından güneş yeniden yüzünü gösterdi. Elbette ruhlarımız hafiflemiştir ve sıradan hayatlarımızda küçük sevinçler peydahlamış olabiliriz, fakat gündelik hayatın olağan akışı değişmedi. “Güneşin altında yeni bir şey yok. Ne olduysa gene olacak, ne yapıldıysa gene yapılacak” (Eski Ahit). Gündelik yaşamın tekrarlayan, öngörülebilir sıradan olguları, oldukları halleriyle akmaya devam ediyor. Galiba değişmelerini de pek istemiyoruz. Zira yerleşiğiz, alışkanlıklarımız var ve alışkanlıklar, tekrarlayan olguların üzerinde yükseliyor. Alışkanlıklar sayesinde mevcut olana alışıyoruz. Ya da tüm zorbalığıyla kendini dayatan mevcut olan, ancak alışkanlıklarımız sayesinde katlanılabilir hale geliyor. Bazen hiç ummadığınız bir anda patlak veren bir olay, gündelik hayatın sıradanlığını ve alışkanlıklarınızı bozabilir. Olay, her zaman dışarıdan gelir, çoğu kez doğal ya da yapay felaket olarak, bazen de bir kişi kisvesi altında. Bu coğrafyada felaketlere alışkınız. Kısa süren bir yerinden edilme anından sonra tekrar eski alışkanlıklarımıza geri dönebilen elastik varlıklarız. Batılılar bu özelliğe “resilience” diyor, Türkçeye dayanıklılık ya da dirençlilik olarak çevrilen bu kavram Latince “resilire” fiilinden türetilmiş; bir kuvvet ya da basınç altında kalan bir şeyin kuvvet ya da basınç ortadan kalktığında orijinal biçimine dönebilme yeteneği.

Francis Bacon’ın portrelerini bilirsiniz, basınç altında biçimsizleşmiş yüzler. Bacon portrelerinde, yüzleri biçimsizleştirerek görünmez kuvvetleri görünür kılıyor: “Sanki görünmez kuvvetler, başa farklı açılardan saldırıyor gibidir” (Deleuze, Francis Bacon, Norgunk). Basınç kalktığında orijinal hallerine geri dönebilecekler mi? Sanmıyorum. Var olduklarından beri kuvvetlerin çoklu saldırısı altındalar; kuvvetlerin şiddetine bağlı olarak biçimleri sürekli değişir, o yüzden orijinal biçimleri olmadı hiç. Kuvvetler, etkide bulundukları biçimler aracılığıyla ve onları biçimsizleştirdikleri ölçüde görünür hale gelirler. Cezanne da görünmez kuvvetleri peyzajını biçimsizleştirerek görünür kılmıştı: “Duvarlar büzülür ve kayar, sandalyeler biraz eğilir ya da dikilir, kıyafetler yanan bir kâğıt gibi buruşur.” Kuvvetler, bedenlere sürekli saldırıp onları yeniden biçimlendiriyor. Fakat alışkanlıklar, kuvvetleri görünmez kılmakla kalmıyor, bir anlığına farkı duyumsasak bile çok geçmeden unutmamızı ve yok saymamızı sağlıyorlar. 

“Alışkanlık öyle bir şeydir ki, onun diğer çocuklardan farklı olduğunu bile hissetmiyor, ancak bir anormallik ortaya çıkınca gerçeği hatırlıyorlardı” (Scott Fitzgerald, Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi, İş Bankası Yayınları). Yaşlı doğmuş ve giderek gençleşen Button’ın ebeveynleri bile çocuklarında ancak bir anormallik algıladıklarında farkı duyumsuyorlardı. Fakat ortaya çıkan gerçek çok geçmeden unutuluyor, duruma alışıyor ve hayat yeniden kaldığı yerden akmaya devam ediyor. Olağan olan, olağanüstü olanın üstünü örtmeye yarıyor. Ve yeniden sıradanlığa gömülüyoruz. İnsan elastik bir varlıktır, farkı unutur ve yeniden alışkın olduğu eski biçim ve yaşam tarzına, orijinal haline geri dönebilir. Bazen de biri hayatınıza bir felaket olarak girebilir ve alışkanlıklarınızı geri dönülemeyecek şekilde değiştirebilir. Amelie filmindeki Amelie karakteri mesela. Manavın evine gizlice giren Amelie, manavın hayatını değiştirir. Bir görünmez kuvvet olarak Amelie’nin yaptığı tek şey, manavın alışkın olduğu, eve ait yerleşik nesnelerin yerlerini değiştirmektir. Artık alışkanlıklarını sürdüremez, elastikliğini yitirmiştir, bir daha eski haline dönemez. Kendine yeni bir biçim edinmek zorundadır.

Görünmez kuvvetler, sıradan olanın biçimini bozdukları ölçüde görünür hale geliyor. Biçimleri bozulduğu halde tekrar eski biçim ve alışkanlıklarına geri dönebilenlere elastik varlık denir. Yaşadıkları ortam değişmiştir, fakat eski hayat tarzlarını sürdürmekte kararlıdırlar. Olay hep arada gerçekleşir ve hayatın olağan akışını değiştirir. Fakat elastik varlıklar olağan olandan asla vazgeçmezler, eşyalar yeniden alışkın oldukları şekilde yerleştirilir ve hayatları olağan akışında akıp gider. Güneşin altında yeni bir şey yoksa ve mevcut olanın zorbalığı devam ediyorsa bu, elastik varlıkların eseridir.