Biliyorsunuz Türkiye’de esnek çalışma adı altında bir heyula dolaşıyor. Kısmi süreli ve geçici çalışma işsizliğe çözüm olarak sunuluyor. Bu çalışma biçimleri hayatımızı esir almış durumda. Özellikle kadınlara sunulan, uygun görülen çalışma biçimleri bunlar. Oysa işsizlik verileri esnekliğin işsizliğe resmisinde bile pek de iyi gelmediğini gösteriyor.  

TÜİK’in işgücü istatistikleri resmi işsizlerin sadece 47 bininin yani yüzde 1,5’inin öncelikli olarak kısmi süreli bir iş aradığını ortaya koyuyor. Geri kalanlar tam zamanlı işlerde çalışmak istiyor. Kadınların öncelikli olarak kısmi süreli çalışma istediği konusundaki önermelerin de hiçbir nesnel zemini yok. Yani bir palavradan ibaret.

1 milyon 93 bin kadın işsizden sadece 26 bini yani yüzde 2,3’ü öncelikli olarak kısmi süreli bir işte çalışma arzusunda. O zaman kısmi süreli çalışmanın yaygınlaştırılması gayreti yukarıda ifade ettiğim gibi çalışma hayatında beklentileri karşılamaktan uzak bir dayatmadan başka bir şey değil.

İşsizlik verileri ile karşımız da çıkan bir başka gerçek daha var. Mevcut resmi işsizlerin yüzde 36’sını geçici bir işte çalışan ve iş bittiği için işsiz kalanlar oluşturuyor. Bu kesim yeni işsizlerin ise yüzde 45’ini oluşturuyor. Bunlar arasında geçici çalışanlar arasında önceliği kısmi süreli çalışma olanların oranı yüzde 1 bile değil.

Bu neyin stratejisi?
Ulusal İstihdam Stratejisi (2014-2023) ve Eylem Planları (2014-2015) geçen yıl Mayıs ayında resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmişti.

Söz konusu belgenin temel amaçlarından biri esnekliğin yaygınlaştırılmasıdır. Burada zaman zaman dile getiriyorum. Esneklik işverenin işçi üzerindeki keyfiyetidir. Yaygınlaştırılmaya çalışılan tam da budur. Bu nedenle belge son derece sınıfsal bir belgedir.

Belgede yaygınlaştırılması hedeflenen esneklik uygulamaları açısından öncelikli sayılan alanlar kısmi süreli ve geçici çalışmadır. Aynı zamanda kölelik büroları adı verilen işçi kiralama bürolarının yasalaştırılması da amaçlar arasında yer almaktadır.

Bu amaçla geçici işlerin yani belirli süreli sözleşmelerin yapılmasının kolaylaştırılması, kısmi süreli işler için fazla mesai uygulamasının gündeme gelmesi önerilmektedir.

Kısmi süreli işlerde fazla mesai uygulaması o işi açık ki kısmi süreli olmaktan çıkartacak, kısmi süreli ama işverenin keyfiyetine göre tam zamanlı bir hale getirecektir.

Belgede yukarıda işsizlik verilerinde görüldüğü gibi böyle bir talep olmadığı halde, kısmi süreli çalışmanın çocuk sahibi kadınların işgücü piyasasından kopmasını engellemek için kullanılmasının hedeflendiği belirtilmektedir. Tekstil ve Hazır Giyim sektörleri için kadın istihdamını teşvik amacıyla kısmi süreli çalışmanın yaygınlaştırılması da bu belgede kendisine yer bulmaktadır. Nitekim geçen günler içinde gündeme gelen kadın istihdam paketleri tam da bu belge ile ilişkidir.

İnsan merak ediyor, bu belgeyi kaleme alanlar bu ülkenin gerçeklerinden ne kadar haberdar. Bu verilere bakıp bir analiz yapma ihtiyacı duymuyorlar mı? Yoksa sermaye kesimlerine hizmet etmek, onlara şirin görünmek, sömürüyü derinleştirmek için gözlerini gerçeklere kapamışlar mı?

Bu ülkede insanlar tam zamanlı iş ve sabit gelir güvencesi olan kadrolu işler istiyor.

Strateji belgesinin esnekliğe karşı yani işverenlerin keyfiliğine karşı bir unsur olarak görüp nefretle andığı konulardan biri de Kıdem Tazminatı. Yani Türkiye işçi sınıfının en önemli kazanımı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı seçimler gelmeden işçilerin en temel hakkını ortadan kaldırma hevesinde. Eskilere bir şey olmayacak diyor Bakan, belli ki ne kadar kötülük varsa çocuklarımız için.

DİSK, TBMM’nın kapanmasına sayılı günler kalmışken gündeme gelmesi düşünülen kıdem tazminatı konusunda tetikte. Eylem hazırlıkları var. Ve bahar geldi. Attilla İlhan’ın dizeleri gibi her şey…

dışarda tabiat mevsimin en çıngıraklı ayındadır
bizim kucağımız terkedilmiş bir yatak gibi kirli soğuk.