EuroVolley 2023 Macerası Başlıyor
Fotoğraf: Depo Photos

2023 Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası 15 Ağustos – 3 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek. Filenin Sultanları’nın, 2023 VNL şampiyonluğu sonrası oldukça iddialı olduğu turnuva yazılarına, tarihçe ve genel bakışla giriş yapalım.  

2023 Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası (EuroVolley 2023) turnuvanın 33. şampiyonası olacak. İlk turnuvanın 1949’da düzenlendiği göz önüne alınırsa, futbol dışındaki sporlarda kıtanın en eski organizasyonlarından birisi diyebiliriz. O yıllarda bugünkü gibi, 2 yıl yerine 3, 4 hatta 5 yılda bir düzenlenen turnuvada, tahmin edileceği gibi büyük bir Doğu Bloku üstünlüğü vardı. Tabii bu sadece Avrupa değil dünya çapındaki turnuvalarda ve kulüp düzeyindeki organizasyonlarda da geçerliydi. Öyle ki, Hollanda 1995’te şampiyon olana kadar turnuvayı 18 kez bu bloktan gelen ülkeler kazanmıştı ve Sovyetler Birliği, sonrasında da Rusya bu alanda rakipsizdi.

İlk 11 turnuvanın 10’unu kazanan Sovyetler Birliği bu şampiyonluklarda rakiplerine doğru dürüst set bile vermiyordu, hatta eski 15’li sistemde, 15-0, 15-1, 15-0 biten maçlar dahi oynamıştı. 1995’e kadar Doğu Almanya 2, Çekoslovakya ve Bulgaristan’ında 1’er şampiyonluğu var, bunlar o ülkelerin (birleşme sonrası Almanya dahil) tek şampiyonlukları olarak kaldılar. 1995 sonrası da bu blok ülkelerinin hegemonyası sürdü diyebiliriz. Son şampiyon İtalya 3 şampiyonlukla, Hollanda sonrası şampiyon olabilen tek “Batılı”, ya da daha doğru bir ifadeyle eski komünist bloka dahil olmayan ülke. Toplamda, yukarıda saydığımız ülkeleri bir kenara bırakırsak Sovyetler Birliği’nin 13, perde sonrası dönemde Rusya’nın 6, Sırbistan’ın 3, Polonya’nın da 2 şampiyonluğu var. İlginç bir not verelim, bugüne kadar oynanan 32 turnuvanın hiçbirisi Sovyetler Birliği veya Rusya’da oynanmadı, yani kupanın rekortmen koleksiyoncusu, hiçbir zaman evinde oynamadı. İtalya 5 kez ile turnuvaya en çok ev sahipliği yapan takım. 

2003 Turnuvası ve Dönüm Noktası

Türkiye’nin turnuvadaki 16. macerasına tanıklık edeceğiz. 1963’te Romanya’daki turnuva ilk yer aldığımız turnuvaydı. Bulgaristan ve Sovyetler Birliği’nin bulunduğu grupta tutunmamız, doğal olarak mümkün değildi ve set alamadan 2 mağlubiyetle turnuvaya veda ettik. 4 yıl sonraki turnuvada ilk ev sahipliği tecrübesini yaşadık, ancak Bulgaristan, İsrail ve İsveç’in de olduğu grupta 3. olarak turnuvaya veda ettik. 2003 yılına kadar sadece 3 turnuvada boy gösterdik ama bunların hiçbirinde gruptan çıkmaya yaklaşamamıştık dahi. Türkiye böylece katıldığı ilk 5 turnuvada 1 kez 10., 1 kez 11. ve 3 kez 12. olarak pek bir varlık gösteremedi. 8 yıl sonra turnuvayı Türkiye’ye 2. kez getirdiğimizde ise bir tarihin değişeceği maçlara tanık edeceğimizi pek tahmin etmiyorduk.

Belki de kendi kadromuz dışında, zira turnuva öncesinde yapılan röportajlarda oyuncular finale kalmaktan söz ediyordu. Grubun üçüncü maçında son şampiyon Rusya karşısında, son sette 21-24 geride iken alınan 3-0’lık galibiyet, tam 20 yıl sonra, bugünlerde, hala Avrupa ve Dünya’da zirveyi kovalayan Filenin Sultanları mitinin de başlangıcı oldu. Reşat Yazıcıoğulları yönetiminde, Özlem Özçelik, Natalia Hanikoğlu, Gülden Kayalar, Aysun Özbek, Esra Gümüş, Bahar Urcu ve tabii ki Türkiye’de voleybol sevgisinin gelişmesinde büyük katkısı olan “Demir Leydi” Neslihan Demir’in bulunduğu takım, Polonya’nın voleybol efsanelerinden Małgorzata Glinka’nın başını çektiği Polonya’ya finalde 3-0 mağlup oldu, ancak ülkede büyük bir atılım başlattı. 2011’den bu yana düzenlenen son 6 turnuvada sadece 1 kez ilk 4’ün dışına çıktık, yani turnuvanın sonuna kadar hep mücadelede vardık. Sadece 1 eksik var. O da 2 gümüş, 3 bronz madalya sonrası altın madalyayı boynumuza geçirmek. 

Turnuva tarihinde 1983’ten beri En Değerli Oyuncu ödülü veriliyor. Ödülü 2 kez kazanan oyuncular Çek smaçör Lucie Václavíková (1987-93), Rus smaçör Tatiana Kosheleva (2013-15) ve Sırp pasör çaprazı Tijana Bošković (2017-19). Üçü de ülkemizde forma giydiler ya da giymeye devam ediyorlar. Ödülü bugüne kadar 11 smaçör, 6 pasör çaprazı ve 1 orta oyuncu (Sovyetlerin olimpiyat madalyalı oyuncusu Valentina Ogiyenko) kazandı, henüz ödülü almış pasör ve libero yok. Tabii ödülü uzun yıllar smaçörlerin kazanmasından sonra son 7 ödülün 5’ini ve son 3 ödülü pasör çaprazlarının kazanması, bu spordaki değişimin ve başrolün nereden nereye doğru kaydığının da güzel bir göstergesi. 

Finalin Yolu

Belçika, Almanya, Estonya ve İtalya’nın ev sahipliği yapacağı turnuvada 24 takım mücadele edecek ve takımlar 6’lı 4 gruba ayrılacaklar. Ev sahibi 4 ülke 4 farklı grupta mücadele edecek ve grup maçları sonunda ilk 4 sırayı alan takımlar son 16 turuna kalacaklar. Son 16 turunda maçlar Floransa ve Brüksel’de oynanacak. Yarı final, bronz ve altın madalya maçları ise Brüksel’de. Turnuvanın açılış maçı, bir amfitiyatro olan Verona Arena’da oynanacak. 2000 yıllık bir amfitiyatroda, İtalya’nın, Romanya’yı konuk edeceği maçı merakla bekliyoruz. 80’li yılların sonunda bu amfitiyatroda ABD ve SSCB karşı karşıya gelmiş ve binlerce seyircinin takip ettiği maç, harika bir atmosfer sonunda ABD’nin üstünlüğü ile sonuçlanmıştı. 

Turnuvanın bana göre 4 tane, birbiriyle arasındaki çok fark olmayan favorisi var. Son şampiyonanın ilk 3 sırasında yer alan İtalya, Sırbistan, Türkiye ve onlara ekleyeceğimiz Polonya. İtalya, antrenör Davide Mazzanti’nin, “yeniden yapılanma” felsefesinin bir sonucu olarak, tecrübeli libero ve takımın ağır toplarından Monica de Gennaro’yu kadronun dışında bırakmasını konuşurken, Uluslar Ligi kadrosunda yer almayan 2 çapraz, Paola Egonu ve uzun uğraşlar sonucunda İtalyan pasaportu çıkartılan, Rus asıllı Ekaterina Antropova kadroya katılacak. Kötü bir VNL geçiren Sırbistan’da, yeni antrenör Giovanni Guidetti, takıma dönen Maja ve daimi silah Bošković ile, kendi adına henüz kazanamadığı altına ulaşmaya çalışacak.

Polonya ise Lavarini yönetiminde, son 2 yılın en fazla çıkış yapan takımıydı. VNL’de gösterdikleri üstün performansa ek olarak, o turnuvada takımda olmayan, usta pasör Joanna Wołosz da görevine döndü ve döner dönmez kaliteyi artıracağını, Türkiye ile oynanan hazırlık maçlarında gösterdi. Türkiye C Grubu’nda ev sahibi Almanya dışında, İsveç, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti ve Azerbaycan ile karşılaşacak. Maçların tümü Düsseldorf’ta. Takımımızın çapraz eşleşme ile son 16 turu ve çeyrek finalde karşılaşacağı grup ise A Grubu. A Grubu’nda Sırbistan, Polonya, Belçika, Macaristan, Ukrayna ve Slovenya var. C Grubu’nda alacağımız galibiyet sayısı çok önemli, fakat mevcut duruma bakarak ilk 2 sırada hatta liderlikte yer almamız büyük olasılık. Yani çeyrek finalde muhtemel bir Sırbistan veya Polonya eşleşmesi bizi bekliyor, 2021’de de çeyrek finalde karşımızda Polonya vardı, ancak Polonya o sırada antrenör – oyuncu çekişmeleri yüzünden kaynayan bir kazan gibiydi ve Wołosz kadroda dahi değildi. Bu sefer işler farklı olacak. 

Bu genel girişten sonra, gelecek hafta, Türkiye ve diğer takımları daha ayrıntılı değerlendireceğiz. Belirtelim, turnuva boyunca, grup maçları sonrası bir genel değerlendirme yazısını, son 16’dan başlayarak her maç sonrası aynı gün yapacağımız maç yorumları izleyecek.