Halen söndürülemeyen orman yangınları, yaşadığımız hakikat karmaşasını daha da belirginleştirdi.

Marmaris’e itfaiye araçlarının da yolunu keserek, yüzlerce araçla giren RTE’nin, otobüsünden çay fırlattığı görüntülere inanamayanlar, aklım almıyor diye tepki gösteriyor. Şehir girişi mi çıkışı mı belli olmayan bir diğer görüntüde RTE, seyir halindeki otobüste şoförün yanında ayakta, açık ön kapıdan nereye fırlattığını önemsemeden çay paketleri atarak geçiyor. Tam atma anında yol kenarındaki polis kıvrak bir hareketle paketin ona çarpmasından kurtuluyor.

RTE yanan köyleri ziyaret ediyor. Yanına getirilen köylülerin hepsinin üzerinde tiril tiril giysiler, tümünde pahalı N95 maskeler! RTE’nin yangınla mücadele sırasında hayatını kaybeden ve tüm ülkenin saygıyla andığı Şahin Akdemir’in ailesine taziye ziyaretinde bulunduğu resmi açıklaması yapılıyor. Hemen ardından, aileyi ayağına getirttiği ortaya çıkıyor, acılı aile üyelerinde yine N95 maskeler!

***

İktidarın hakikati, gerçekliğe habire tosluyor.

Sanki artık bile isteye, bilinçlice yalan söyleme noktasını geride bırakmış ve başka bir hakikate inanmaya başlamış olabilirler mi?

İktidarın artık kendini savunmaya başlamış olması durumun böyle olabileceğini düşündürüyor. RTE hani neredeyse “saçma sapan konuşmayın” diye haşlayacak muhalefeti ve medyayı. Özellikle Türk Hava Kurumu (THK) uçaklarının durumu ile ilgili açıklamaları tam olarak böyle. 19 yıldır iktidarda, kurumun onursal başkanı ve 3 yıl önce kendi elemanlarını kayyum olarak atamış. THK, yapamadı diyor.

Sadece RTE bu durumda demiyorum. Hani, sağdan soldan “onu kandırıyorlar, gerçekleri ondan saklıyorlar” diye abuklayanlar var. Külliyeye hapsoldu diye acıyanlar bile var. Hayır, bir bütün olarak RTE-AKP iktidar aygıtı başka bir hakikat içinde yaşıyor olabilirler.

Bu hal sadece son yangınlarla ortaya çıkmış da değil. Covid-19 salgını, ekonomik kriz, seller hepsi için geçerli.

Sıradan bir insanın gerçeklikten kopması çoğunlukla sadece kendisine zarar verir, belki biraz da yakın çevresindekilere. Ama silahlı güçleri, yargıyı, yasamayı, yani zor aygıtlarını tek elinde toplayan bir yapının gerçeklikten kopması, tehlikelidir.

Kendi hakikati gerçekliğe tosladıkça, “tümgüçlülük” fantezileriyle “düşmanlar” kuşkuları iç içe geçmeye ve birbirini çoğaltmaya başlayabilir.

***

Siyasal İslamcıların dünyayı görme biçimlerinin temelinde de bu iki dinamik var. İslam (Osmanlı) bir altın çağdır. Tanrının son buyruğu olduğu için de en güçlü olandır. Yedi düvelin hakimi iken düşmanlar (kafirler) hile ile tahtından indirmişlerdir. Yeniden İslamın düzeninde (şeriat) yaşandığında “hak yerini bulacaktır”…

Bu zihinsel temel siyasal İslamcılara “amaca giden her yol mübahtır” akıl yürütmesiyle ahlaki dokunulmazlık sağlar. Liberal gerizekalılık ise siyasal İslamcılığın “batı düşmanlığını” antiemperyalist ve postmodern diye güzeller.

İktidar, toslayıp tel tel döküldüğü gerçekliği inkar etmek için “düşmanlaştırma”, hedef gösterme” stratejisini bilerek değil de inanarak uyguluyor olabilir.

***

Şimdi sorulması gereken soru, iktidarın hakikatinin gerçekliğe toslamasının, iktidara oy veren sıradan insanın hakikatine nasıl etki edeceği. İktidarın gerçeklikten kopması tehlikelidir ama, onun hakikatine inananların da gerçeklikten kopması ülkeye dehşeti yaşatabilir. Tabiki hafife alınmamalı ama kayıp silahlar, provokasyonlar, paramiliter yapılanmalar değil asıl tehlikeli olan.

RTE-AKP- MHP bloğundan beslenenlerle, onlara “inananlar” arasında fark var. RTE’nin hakikatine inananları, inanmaktan başka çaresi olmayanları aşağılamak, terslemek, suçlamak onların da gerçekliği inkar etmelerine ve RTE’ye daha sıkı sarılmalarına neden olur.

Yanmış yıkılmış evlerinin önünde, ölmüş hayvanlarının dumanı tüterken tiril tiril giydirilip, N95 maskeleri takılarak hizaya dizilenlerin yanında mıyız?