EURO 2016 ikinci hafta. Eve dönüyoruz artık. Zaten bu turnuva bizim üzerimize oturmadı bir türlü. ‘Buraya ait değiliz’ diye bağırıyorduk başından beri. Grup maçları sona ermişken genel değerlendirmelere devam edelim.

Türkiye: Yine acaip bir turnuva geçirdik. 8 sene önce o meşhur “biz bitti demeden bitmez” sözünün oluşmasına sebep olan turnuvada da hiçbir şey normal gitmiyordu. Nasıl yarı final maçında bir takımın oynayabilecek 13-14 oyuncusu olur ki? Bizim oluyor. Elbette EURO 2016’da da hiçbir şeyimiz normal olmayacaktı. Futbolcuların ve teknik adamın ruh hali, taraftarların tepkisi, futbolcuların cevabı, basın mensuplarının teorileri, spikerlerin tavırları. Futbolu eleştirel bir gözle izlemeye başladığım son 20 yılda böyle bir futbol ulusuna başka bir yerde rastlamadım ve bundan sonra da rastlayacağımı sanmıyorum. Güney Amerika ülkelerinde de futbol bir tutku, orada da futbol günlük hayatta inanılmaz önemli bir rol oynuyor, ama onlar maç günü gelip çattığında tek bir çatıda birleşip hedefe odaklanabiliyorlar. Kuzey ve Batı Avrupagruplarin-ardindan-152937-1. ülkelerinde ulusal takım taraftarlığı şeklinde bir kavram var. O ülkenin kulüp takımlarını destekleyen insanlardan oluşmuyor sadece ulusal takım taraftarları, bu yüzden daha tarafsız ve önyargılardan uzak şekilde oyuncuları destekleyecek hatırı sayılır bir grup var. Kuzey Kore’yi bir kenara bırakırsak Güneydoğu Asya’da futbolculara sonuç ne olursa olsun büyük bir saygı var. Ama bütün bu ülkeler sahaya çıkarken birincil amaçları şu. Başarı kazanmak, daha ileriye gitmek, kariyerlerine önemli bir halka eklemek, sportif başarı ile topluca mutlu olmak. İşte onlarla ayrıldığımız nokta bu. Türkiye söz konusu olduğunda taraftarların önemli kısmı, siyasetten tutun ekonomiye kadar uzanan çeşitli sebeplerden dolayı ulusal takımın başarısızlığını istiyor, bu grubun içinde ardına sosyal medyanın kendilerine tanıdığı, öfke kustukları isimlere kolay ulaşabilme imkanını da almış, bir grup hayatı sevmeyen insan var. Başarı isteyen taraftarlar için başarı, sportif başarı anlamına geleceği için değil, karşıtların heveslerini kursaklarında bırakacağı için önemli, basın mensuplarından takımın başarısızlığını kişisel sebeplerden dolayı isteyen önemli bir grup var, futbolcular Çek Cumhuriyeti maçını kazandıklarında, yani turnuvada mutlu olabilecekleri tek günde oyunun nasıl geliştiğinden çok asla gözlerinin parada olmamalarından bahsediyor, kendilerini eleştirenlerden hesap soracaklarını ilan ediyorlardı. Bu derece damarlarında kaos ve gerilim dolaşan insanlardan oluşan bir ülkenin futbol takımının son 16’ya kalması zaten pek hayırlı olmayacaktı. Zaten doğruyu söylemek gerekirse, biz başladığını sandığımızda çoktan bitmişti.

Britanya&İrlanda: Turnuvanın 24 takıma çıkması en çok bu coğrafyanın çok fazla turnuva göremeyen ülkelerine yaramıştı elemelerde. Turnuva sırasında da en iyi üçüncüler kuralı iki İrlanda’ya yaradı. Ne yalan söyleyelim İngilizler bir kenara ayrıldığında gerek “biz buraya sadece İsveçli kızlar için geldik” pankartı açan İrlandalılar da, meşhur Will Grigg (mulaka bu konu hakkında bilgi edinin) tezahüratının takipçileri Kuzey İrlandalılar da maçlar sırasında seslerini oldukça iyi duyuran Galli taraftarlar da turnuvaya devam etmeyi hak ediyordu. İrlanda için 2. tur ayrıca 7 yıllık bir hesabın kapatılma ihtimali demek. 7 yıl önce, 2010 Dünya Kupası elemelerinde Thierry Henry onları St. Denis’de basketboldan intihal yaparak elemişti. Yine Fransa topraklarında Fransa karşısında olacaklar.

Kahrolası İtalya: Antonio Conte’nin takımı grubun son maçlarına girerken gruptan çıkmayı değil birinciliği garantilemişti. 2. turda İspanya ile oynamayı da. Böyle bir hocanın neden sahaya neredeyse tamamı yedeklerden oluşan bir kadroyla çıktığı konuşuluyor ve hatta onca problemi olan ulusal takımın son 16’ya kalamamasının ihalesi yıkılmaya çalışılıyor. Conte, eğer geçen Çarşamba akşamı sahaya 3. kalecisini de oyuncu olarak koyup 1 saha içi oyuncusunu daha dinlendirseydi kimsenin hiçbir şey demeye hakkı olmazdı. Bu iddianın savunulacak hiçbir yanı olduğunu düşünmüyorum.

Final yolu: 2. tur eşleşmeleri finalde sürpriz bir takımı görme ihtimalimizin çok yüksek olduğunu bize gösteriyor. Zira tablonun üst tarafındaki İsviçre, Polonya, Hırvatistan, Portekiz, Galler, Kuzey İrlanda, Belçika ve Macaristan takımlarından birisi mutlaka finalde olacak. İspanya, İtalya, Fransa, İngiltere ve Almanya ise tablonun alt tarafına sıkıştılar. Hırvatistan çok iyi başladığı bir turnuvada üst kısmın en iyi takımı gibi duruyor ve bu performans onları finale götürürse hiç kimse için sürpriz olmayacak.