Hiddink'in Türkiye'si yarın Hırvatistan ile play-off'taki ilk randevusuna çıkıyor. Gerilim yüklü iki maçta da şanslar eşit, peki detaylar neler?..

Hiddink'in Türkiye'si yarın Hırvatistan ile play-off'taki ilk randevusuna çıkıyor. Gerilim yüklü iki maçta da şanslar eşit, peki detaylar neler?

Bundan yaklaşık 1 ay önce, Pire’deki Karaiskakis Stadyumu’na çıkan Hırvatistan ulusal takımının karşısında 2004’teki Avrupa Şampiyonluğu’nun rüzgarının son demlerini kullanan bir Yunanistan vardı. Ev sahibi 2-0 kazandı. Bu, aynı zamanda Hırvatların eleme grubu maçları sırasında en silik oynadıkları mücadeleydi. Kaleyi tutan 1 şut atabildiler. Örneğin bu maçtan 4 gün sonra 25 gol denemesine imza attıkları bir Letonya maçı oynamışlardı. Takım aynen Türkiye’nin Azerbaycan deplasmanından eli boş dönmesi gibi, belki de kendisini grup liderliğinden eden, Gürcistan deplasmanındaki son dakika mağlubiyetinin de büyük etkisiyle baraj maçları oynamak zorunda. Öncelikle bu tür karşılaştırmalı analizlerde bizim basında ve yabancı basında sıkça yapılan bir yorum yanlışını belirtmek gerek. 2 takımın mevkilerini birbirlerine rakiplermiş gibi değerlendirmek. Futbolda orta saha oyuncularının rakipleri, ekseriyetle orta saha oyuncularıdır ama 2 takım arasında, hangisinin forvet oyuncularının o maçta daha öne çıkacağını belirlemek için, rakibin forvetiyle değil, savunma oyuncularıyla eşleştirmek ve buna göre bir analiz yapmak daha doğru olacaktır. Yani Eduardo da Silva’yı, Burak Yılmaz’la değil Egemen Korkmaz’la gireceği mücadele ve diğer yanda, Burak’ın Simunic’le gireceği mücadele ekseninde değerlendirmek lazım.

PSİKOLOJİK DEZAVANTAJ

Slaven Bilic, kuralar çekildiği günün hemen ertesinde dünya basınına “3 yıldır bu maçın hayalini kuruyorum” demecini verdi. Ülke futbolunun 1996’da, uzun süre sonra katıldığı ilk uluslararası turnuvada ilk rakibi Hırvatistan’dı ve Bilic futbolcu olarak rakipti. Aynı coğrafyanın son büyük başarısında da teknik adam olarak. İşin ilginci her ikisinde de bizden mağlubiyet almamış olmasına rağmen gelinen noktada onun hocalık kariyerinde en derin acıyı bırakmış olan biziz. Elbette maça kendisini ve takımını çok iyi hazırlayacak. Yukarıda saydığımız, dünya futbolunda son 15 yılda ismini duyurmuş 3 takım, Yunanistan, Türkiye ve Hırvatistan’ın hepsi sistemli bir büyümeden çok iyi yakalanmış bir nesil ve bunu iyi idare eden bir hoca ile en büyük başarılarını elde ettiler. Şanssızlığımız futbolculuk kariyerinde bu neslin adamlarından birisinin cuma ve salı akşamları rakibin başında olacak olması ile karşısında halen takımı tanıma sorunu yaşayan ve ülke insanının karakteristik özelliklerinin sahaya yansıması üzerine kendisinin doğru adam olup olmadığı konusunda şüpheleri olan bir adamın bizi yönetecek olması. Üstelik bir Balkan ülkesi ile Adriyatik ülkesinin karşılaşmasında son derece önemli olan maç içi iniş çıkışları öyle ya da böyle kontrol altına alabilecek (ya da bazen daha da körükleyecek) Fatih Terim de yok. Psikolojik açıdan bizden daha üstün olacaklar her 2 maçta da. Buna bir de 2. maçın, Avrupa’nın en saygıdeğer taraftar gruplarından Bad Blue Boys’un (Dinamo Zagreb’in taraftar grubu) mabedi olan Maksimir Stadyumu’na oynanacak olmasını eklediğinizde çok pembe bir tablo göremiyoruz.

ARENA'NIN ORTASI
Hırvatistan bu eşleşmeden galip çıkarsa en az Bilic’e olduğu kadar Harry Redknapp’a da teşekkür etmeli. Tottenham’ın 3 sezondur istikrarlı biçimde izlediğimiz takım iskeletinde çok önemli paya sahip olan Luka Modric bu sezon da vitesi yavaş yavaş yükseltiyor. Selçuk İnan ve Emre Belözoğlu’nun rolü onun orta sahadaki hareket alanını kısıtlamak olacak. Selçuk’un bunu yaparken özellikle İstanbul’daki maçta takımı ileri itmesi, Hırvatistan’da da rakip ceza yayı etrafında çok etkli olan Modric’e ait alanı daraltmaya yardımcı olması gerekiyor. Bilic’in mecbur kalmadıkça değiştirmediği defans hattının en büyük eksiği Dnipro forması giyen sol bek Strinic. Sakatlığı nedeniyle forma giyemeyecek olan oyuncunun boşluğunun nasıl doldurulacağı merak konusu.

Defans hattı, sakatlıklar nedeniyle (Lovren’in de sakatlığı mevcut) bir hayli bozulmuş ve bu nedenle de Bilic’in Avrupa’nın orta karar takımlarında oynayan oyuncularla çare bulmaya çalışacağı bir takım olacak karşımızda. Bunu çok iyi kullanmamız lazım. Ve tabii Hiddink, bundan önceki baraj maçında, 2 sene önce Rusya ile Sovenya karşısına çıkmış ve ilk maçı 2-1 önde götürürken yediği gol ona rövanşta pahalıya patlamıştı. Geçmişten ders alan bir adam Hollandalı, bu yüzden defansif güvenceyi de elden bırakmayacaktır. Burak Yılmaz kariyerinin en formda dönemini geçiriyor ve bu bozulmuş savunmanın arasında ona çok iyi servis yapmamız gerekiyor ki bunu en iyi yapacak adam Selçuk İnan’ın Azerbaycan maçındaki gibi kenarda başlaması çok büyük bir hata olur.

Haftaya Salı akşamı  herkesin sokaklara dökülmesi dileğiyle...