Hitler’in darbe girişiminin 100. yılında
Fotoğraf: Vikipedi

Adolf Hitler liderliğindeki faşistler Almanya’da siyasi iktidarı ele geçirmeye yönelik ilk büyük hamleyi bundan tam 100 yıl önce yapmışlardı. Münih’te 8 Kasım 1923’te başlatılan askeri darbeyi başkent Berlin’deki yönetimi ele geçirmeye yönelik bir “kitle hareketi” haline dönüştürmek istiyorlardı. Darbe girişimi ertesi gün bastırıldı, Hitler ve diğer darbecilerden bir bölümü tutuklandı, ancak başarısız olduğu söylenemez. Bu darbe girişimiyle hem Hitler’in hem de iki yıl önce yine bir darbeyle başına geçtiği nazi partisinin (NSDAP – Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi) popülaritesi, kitle tabanı ve devlet mekanizması içindeki bağları daha da büyüdü, güçlendi... Bundan 10 yıl sonra, bu kez bir darbeye de gerek kalmadan iktidarı ele geçirdiler.

Federal Almanya’nın üçüncü büyük kenti ve en büyük eyaleti Bavyera’nın başkenti Münih’in bu ülkenin siyasi tarihinde çok önemli bir rolü var. Sadece tarihte değil, günümüzde de öyle. Daha bir ay önce gerçekleştirilen eyalet meclisi seçiminde sağcılıkta birbiriyle yarışan üç parti toplam oyların yüzde 67’sinden daha fazlasını aldılar. Hem iktidardaki merkez sağ partiler CSU (Hıristiyan Sosyal Birlik) ve FW (Hür Seçmenler), hem de onların sağındaki AfD’nin (Almanya için Alternatif) buradaki başarısı Almanya’daki siyasi dengeyi değiştirdi. Berlin’deki federal hükümetin başta göç konusu olmak üzere başlangıçtaki “ilericilik” iddiasını geride bırakarak hızla sağcılaşmasının en önemli nedenlerinden biri de bu gelişme. Bavyera seçimlerinden önce FW’nin oylarının, partinin başkanı Hubert Aiwanger’in gençliğinde Nazi bildirileri dağıttığının ortaya çıkmasından sonra daha artması, Almanya’da sağın gücüne ilişkin önemli bir gösterge.

FARK KAPANIYOR

Kuşkusuz AfD’yle 100 yıl önceki NSDAP arasında halen büyük farklar var. Ancak son yıllardaki gelişmeler aradaki farkın giderek azaldığını gösteriyor. Bir küçük örnek. AfD’den Bavyera Eyalet Meclisi’ne seçilen Daniel Halemba hakkında internet ortamındaki Nazi propagandası nedeniyle (Hitler selamı vs.) tutuklama kararı var. Bu nedenle dokunulmazlığı kaldırıldı, mahkeme karşısına çıktı ve serbest kaldı. Soruşturma sürüyor. AfD ise açıkça Hitler selamı veren bu adamın haksız yere suçlandığını ileri sürerek savunmada... AfD, seçimde aldığı oy oranı itibarıyla (yüzde 14,6) Bavyera’daki sağcı partilerin en sonunda. Ancak Almanya çapında daha güçlü. Son anketler bugün bir genel seçim olsa yüzde 21-22 oy alabileceğini gösteriyor. Birinci sıradaki merkez sağ partiler ittifakı CDU-CSU’nun biraz gerisinde (yüzde 27-28), iktidardaki partilerin hepsinin önünde (SPD yüzde 15-17, Yeşiller yüzde 13-15, liberaller yüzde 5-6)...

100 yıl önceki darbe girişimine ve sonuçlarını hatırlamak ve hatırlatmak bu nedenle önemli.

Tarihe “Hitler Darbesi” ya da “Birahane Darbesi” olarak geçen bu olay girişte de belirttiğimiz gibi faşistlerin Almanya’da iktidarı ele geçirme yolundaki ilk büyük hamlesiydi. Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Almanya’da kurulan Weimar Cumhuriyeti daha önce de sağcı güçlerin darbe girişimleriyle karşı karşıya kalmıştı, ancak bu darbe girişimlerinde monarşistler ve diğer sağcılar etkindi. Hitler’in partisi NSDAP o dönemlerde henüz güçlü bir siyasi aktör değildi.

Münih, Hitler’in ve NSDAP’nin yükseldiği merkez oldu. Aslında öncesindeki gelişmeler bir dönem tam tersi yöndeydi. Bavyera’da 1918’deki “Kasım Devrimi”ni gerçekleştiren sosyalist ve sol sosyal demokrat güçler buradaki sembolik kraliyeti devirmiş ve sosyalist bir cumhuriyeti (Bavyera Sovyet Cumhuriyeti/Bayerische Räterepublik) ilan etmişti. Ancak başarılı olamadılar, Sosyalist Başbakan Kurt Eisner birkaç ay sonra bir suikast sonucu öldürüldü, yaşanan iç savaş sürecinde binlerce insan yaşamını yitirdi ve Bavyera yeniden Weimar Cumhuriyeti’ne bağlandı.

Ancak Hitler ve müttefikleri Weimar Cumhuriyeti’ne de karşıydılar. Hitler, Birinci Dünya Savaşı’nın önde gelen “parlak“ askerlerinden General Erich Ludendorff’un da popülaritesinden yararlanarak 8 Kasım 1923’te Münih’te yönetime el koymayı hedefleyen bir darbe girişimi başlattı. Tıpkı birkaç yıl önce İtalya’da “Roma’ya yürüyüş“ başlatan ve sonunda yönetime ele geçiren Mussolini gibi Hitler de buradan bir “Berlin’e yürüyüş“ başlatmayı hedefliyordu. Ancak Bavyera ordusundaki askerlerin bir bölümü buna karşıydı ve darbe bastırıldı.

GEÇMİŞTEN DERSLER

Darbenin sembolik lideri General Ludendorf birkaç saatlik gözaltından sonra “savaştaki büyük hizmetlerinden” dolayı serbest bırakıldı, daha sonraki mahkemede yine bu gerekçeyle beraat ettirildi. Darbenin fiili lideri Hitler ise birkaç gün Münih’in zenginlerinin evlerinde sakladıktan sonra tutuklandı. Mahkeme onun savunma yerine propaganda yapmasına izin verdi. İşlenen suça karşı oldukça düşük bir ceza (beş yıl hapis) alan Hitler’in hapis yaşamı çok kısa ve rahat geçti. Dokuz ay sonra “iyi hal“ nedeniyle serbest bırakıldı. Hapiste geçirdiği süreyi ve kendisine sağlanan olanakları çok iyi değerlendirmiş, insanlık tarihinin en “kara“ kitaplarından “Kavgam”ın ilk cildini burada, kendisiyle birlikte yatan yardımcısı Rudolf Hess’in yardımıyla yazmış, bitirmişti…

Girişte belirtildiği gibi bu darbe girişimi bastırıldı ama son tahlilde başarılı oldu. Hitler’e ve diğer darbecilere o dönemin yasalarının gerektiği cezalar verilmedi. Verilen cezaları çekmediler. Hitler bu olaylar sırasında resmen bir “yabancıydı.” Henüz Alman vatandaşlığını almamıştı, bir Avusturyalıydı. Cezasını çektikten sonra derhal sınır dışı edilmesi gerekiyordu. Bu da yapılmadı.

Bütün bunlar olsaydı, faşizmin iktidara yürüyüşü ve bir dünya savaşı başlatması engellenebilir miydi? Tabii bunu kimse bilemez. Ama demokrasiden yana, doğrusu faşizme karşı olanların önemli bir fırsatı kaçırdıkları ortada.

Naziler bu darbeden sonra daha güçlenerek çalışmalarını sürdürdüler ve sonunda egemen sınıfları da Almanya için en iyi siyasi seçeneğin kendileri olduğuna ikna ederek iktidara geldiler.