Hükümet farklı, Türkiye politikaları aynı
Almanya’da sosyal demokratlar, yeşiller ve liberaller arasında başlayan koalisyon görüşmelerinde ilk aşama tamamlandı.
Yeni hükümet, kapalı kapılar ardında kıran kırana sürdürülen koalisyon pazarlıkları sonucu bir anlaşmaya vardı. Hazırlanan planı üç partinin teşkilatları da onaylarsa -ki kimse aksini beklemiyor- aralık ayının ikinci haftasında hükümet görev başı yapabilecek.
Kırmızı (SPD – Almanya Sosyal Demokrat Partisi), yeşil (Yeşiller Partisi) ve sarı (FPD – Hür Demokrat Parti) koalisyonunu oluşturan partilerin sembol renkleri olduğu için ‘trafik lambası koalisyonu’ adını alan yeni hükümetin başında, seçim sürecini başarıyla yöneten sosyal demokratların federal başbakan adayı Olaf Scholz olacak. SPD’nin 6, Yeşiller’in 5 ve FDP’nin 4 bakanlık üstleneceği yeni hükümette görev alacak politikacıların büyük bölümü de belli. 16 yıllık Merkel dönemini sonlandıran yeni hükümet elbette bazı konularda merkez sağ ağırlıklı eski hükümetten farklı düşünüyor. Ancak başta dış politika olmak üzere birçok alanda Merkel çizgisini sürdürecekleri kesin.
Türkiye ile ilişkiler açısından da durum böyle olacak. Zaten Merkel hükümetinde Federal Başbakan Yardımcısı olarak görev alan ve bu görevi halen süren Scholz’un başarısının en önemli nedeni de, seçmenlerin onu istikrarı sürdürecek bir ‘devlet adamı’ olarak görmesiydi.
Yeni hükümette dışişleri bakanlığı büyük bir olasılıkla Yeşiller’in eşgenel başkanı, aynı zamanda seçim sürecindeki Federal Başbakan adayı olan Annalena Baerbock olacak. Baerbock, dış politikaya bir miktar insan hakları ve çevre vurgusu getirecek elbette. Ancak bunun 1998-2005 yıllarındaki SPD-Yeşiller koalisyonunda dışişleri bakanlığını yürüten Yeşil politikacı Joschka Fischer’in icraatından daha ileri, daha yeşil bir politika olması beklenmiyor. Dört yıl önceki genel seçimlerden sonra da bu üç parti arasında bir koalisyon olasılığı doğmuş, liberallerin uzlaşmaya yanaşmaması nedeniyle gerçekleşmemişti. O süreçte da dışişleri bakanlığı Yeşiller’e düşüyordu ve partinin eşgenel başkanı Cem Özdemir’in dışişleri bakanlığını (ve federal başbakan yardımcılığını) üstlenmesi söz konusuydu. Dört yıl sonra Yeşiller yeniden hükümet ortağı olma şansı buldu ama yeni hükümette görev alacak politikacılar arasında ne partinin 10 yıl eşgenel başkanlığını yapmış olan Özdemir, ne de bir başka göçmen kökenli politikacı var. Durum sadece Yeşiller değil, diğer partiler açısından da öyle. Son dakikada bir sürpriz olmazsa yeni hükümette göçmen kökenli bakan olmayacak.
Yeni hükümetin, eski hükümetten çok farklı olmayacağının bir diğer göstergesi de Maliye Bakanlığı’na FDP Genel Başkanı Christian Lindner’in getirilecek olması. Dört yıl önceki üçlü koalisyon görüşmelerinin sonuçsuz kalmasının bir numaralı sorumlusu olan Lindner’in hükümetin en önemli bakanlığına getirilmesi, sosyal demokratlar ve yeşillerin seçim programlarından büyük ölçüde ödün verildiğini gösteriyor. Lindner ve partisi, diğer iki ortağın zenginlerden daha fazla vergi almak gibi ülkede sosyal adaletin sağlanmasına biraz da olsa katkıda bulunacak politikalarına kesin olarak karşıydı. Ve bu hedefler koalisyon planında yer almıyor.
Bunun ötesinde paranın musluğunu elinde tutacak bu bakanlığın liberallerde olması nedeniyle, Yeşiller’in çevre korumayla ilgili büyük bütçeli hedeflerini gerçekleştirme şansları da çok düşük. Zaten önde gelen çevre örgütleri de koalisyon planını, bu nedenle eleştiriyor.
Yine de Yeşiller eşbaşkanlarından Robert Habeck’in Federal Başbakan Yardımcısı ve güçlendirilmiş Ekonomi Bakanı olarak görev alacak olması, radikal olmasa da bazı adımlar atılabileceğini gösteriyor. Bu konu Yeşiller Partisi’nin geleceği açısından çok önemli. Alternatif enerjinin yaygınlaşması, elektrikli araçların arttırılması gibi alanlarda gözle görünür ilerlemeler yaşanmazsa, tabanda ciddi kopmalar yaşanabilir.
Sosyal demokratların asgari ücret ve toplu konut konusundaki seçim hedeflerini ortaklarına kabul ettirmiş olması, yeni hükümetin öncekinden biraz daha ileri olacağını gösteriyor.
Planda, seçmen yaşının 16‘ya çekilmesi, esrar tüketiminin legalleşmesi gibi kimi çevrelerce ilerici adımlar olarak görülen hedefler de yer alıyor.
Yeni hükümetin en ilerici, en sosyal hedefi ise göç ve göçmenler alanında. Çifte vatandaşlık yasallaşacak. Alman vatandaşlığına geçiş kolaylaştırılacak ve Alman vatandaşlığı alanlar, önceki vatandaşlıklarını bırakmaya zorlanmayacak.
Böylece sosyal demokratların Yeşiller’le birlikte ilk kez iktidara geldikleri 1998’de başlattıkları ‘vatandaşlık reformu’ süreci tamamlanabilecek. Gerhard Schröder hükümetinin başlattığı reform da çifte vatandaşlığa olanak sağlıyordu. Ancak Hıristiyan demokratların o dönem başlattığı ve kısa sürede tüm Almanya‘ya yayılan yabancı ve özellikle Türk düşmanı imza kampanyaları sonucu geri adım atılmıştı.
YEŞİLLER KARIŞTI
Almanya‘da önümüzdeki günlerde kurulacak olan üçlü koalisyon hükümetinin ikinci büyük ortağı Yeşiller partisi, eski eşbaşkanlardan Cem Özdemir‘in Tarım Bakanlığı‘na getirileceğine dair söylentilerin ardından karıştı.
Son haberlere göre partinin yönetimindeki sağ kanat (realos) Özdemir‘i Tarım Bakanlığı‘na getirmek istiyor. Ancak sol kanat ise bu göreve partinin Federal Meclis Grup Eşbaşkanı Anton Hofreiter‘in getirilmesi için bastırıyor. Sol kanadın Özdemir‘in bakanlığına kesin olarak karşı olduğu, taleplerinin gerçekleşmemesi halinde koalisyon hükümetinin kuruluşunun bile riske girebileceği ileri sürülüyor.
Yaklaşık sekiz hafta süren koalisyon görüşmelerinde, potansiyel bakanlar arasında adı geçmeyen Özdemir‘in tarım bakanlığı birçok kesim için sürpriz oldu. Parti eşbaşkanlığını bıraktıktan sonra Federal Meclis’te Yeşiller Grubu Eşbaşkanlığı‘na aday olan, ancak Anton Hoftreiter karşısında yenilgiye uğrayan Özdemir, daha sonra Federal Meclis Ulaştırma ve Dijital Altyapı Komisyonu‘nun başkanlığını üstlenmişti. Bu son görevi ve geçen eylüldeki genel seçimi direk aday olarak büyük bir başarıyla kazanması, Özdemir’in yeni hükümette ulaştırma ve dijital altyapı bakanlığına getirilebileceğine dair beklentilere yol açmıştı. Ancak tüm bu beklentilere ve parti içindeki ağırlığına rağmen Özdemir‘in koalisyon görüşmelerini yürüten ekibe bile alınmaması büyük şaşkınlığa neden oldu. Koalisyon pazarlıklarında sözkonusu bakanlığın liberal parti FDP‘ye verileceğinin kesinleşmesinin ardından Özdemir‘in bu hükümette bakan olarak yer alma olasılığının tamamen ortadan kalktığı sanılıyordu. Son ana kadar çıkan haberlerde de yeni hükümete beş bakanlık alacak olan Yeşiller‘den bu göreve getirilecek politikacılar arasında da Özdemir‘in ismi yer almıyordu. Ancak durumun böyle olmadığı, realo ağırlıklı parti liderliğinin bu göreve Özdemir‘i getirmek istediği dün ortaya çıktı.
Koalisyon pazarlıklarına göre yeni hükümette beş bakanlık Yeşiller‘de olacak. Federal Başbakan Yardımcılığı ve Ekonomi Bakanlığı‘na Özdemir‘in yerine partinin Eşbaşkanı olan Robert Habeck getirilecek. Dışişleri bakanlığına diğer Eşbaşkan Annalena Baerbock‘un, çevre bakanlığına partinin sol kanadından Steffi Lemke‘nin, aile bakanlığına da halen Rheinland Pfalz eyaletinde Çevre Bakanı olarak görev yapan Anne Spiegel‘in getirilmesi bekleniyor. Yeşiller‘e düşen Tarım Bakanlığı‘na da partinin tarım konusundaki uzman ve sözcülerinden Anton Hofreiter‘in getirilmesine de kesin gözle bakılıyordu. Dün akşam geç saatlere kadar kargaşayı yorumlayan bazı siyasal gözlemciler arasında bu durumun Yeşiller‘de bölünmeye neden olabileceği yorumları yapanlar da oldu. Ancak Yeşiller geçmişte de benzer krizler yaşamış ve sözkonusu krizler hemen her defasında sol kanadın geri adım atmak zorunda kalmasıyla sonuçlanmıştı.
Kuruluşundan beri parti içinde bu iki kanat arasında süregelen mücadele yeniden alevlendi, bakalım bu kez nasıl sonuçlanacak?