Yeni Zelanda’ da ibadet eden sivillere yönelik saldırının gerekçesi neyse, 8 Mart İstanbul kadın yürüyüşüne tepki gösterirken “Ezan, bizim için Roma’nın, New York’un, Pekin’in, Tokyo’nun, Moskova’nın, Berlin’in, Paris’in ve yarım kalan hesabımız olan Viyana’nın fethine niyet tazelemektir” açıklamasıyla tepki gösteren Bilal Erdoğan’ ın TÜGVA’ sının gerekçesi aynı değil mi? Yeni Zelanda’ daki katil, Müslümanların, Türklerin […]

Yeni Zelanda’ da ibadet eden sivillere yönelik saldırının gerekçesi neyse, 8 Mart İstanbul kadın yürüyüşüne tepki gösterirken “Ezan, bizim için Roma’nın, New York’un, Pekin’in, Tokyo’nun, Moskova’nın, Berlin’in, Paris’in ve yarım kalan hesabımız olan Viyana’nın fethine niyet tazelemektir” açıklamasıyla tepki gösteren Bilal Erdoğan’ ın TÜGVA’ sının gerekçesi aynı değil mi?

Yeni Zelanda’ daki katil, Müslümanların, Türklerin öncülüğünde dünyayı fethetmeye çalıştığını iddia ediyor ve cinayetlerinin gerekçesi olarak da “beyaz ve Hıristiyan” olduğunu düşündüğü “vatan savunması” nı öne sürüyor. TÜGVA adına yapılan açıklama da Viyana’ nın yarım kalan fethiyle yetinmeyeceklerini, hedeflerinde Pekin’ den Moskova’ ya, New York’ tan Berlin’ e bütün dünya olduğunu açıkça söylüyor.

Irkçılık sadece beyazların siyahlardan ya da Almanların Yahudilerden üstün olduğu inancı değil. Irkçılık “üstünlük ve aşağılık” ikilemesine dayanan bir ideoloji. Kendi dahil olduğu grubun, aynı kategorideki diğer gruplardan daha üstün olduğu ve haklar söz konusu olduğunda bir farklılık olmasının zorunlu olduğu iddası. Erkekler kadınlardan, heteroseksüeller heteroseksüel olmayanlardan, sermaye sahiplerinin işçilerden üstün ve bu yüzden de ayrıcalıklı olduğu düşüncesi.

Bu yüzden RTE’ nin, cami saldırısındaki kıyım görüntülerini mitingde dev ekranlardan seyrettirmesine ancak ırkçı değilseniz şaşırır, üzülür ya da kınarsınız. Onun açısından bulunmaz nimet, saldırı. Katilin kendi adından da söz etmesine sevinmekle kalmamış, haklı bile bulmuş olabilir. Gücünün ve öneminin “düşmanları” tarafından da bilindiğinin kanıtı olarak görmesi şaşırtıcı olmaz. Mitinge gelenlere, bakın lideriniz dünyanın en önemli insanlarından biri, lideriniz uğruna dünyanın dört bir yanında Müslümanlar öldürülüyor, demeyip de ne yapacaktı! Hatırlayın, yüzlerce insanın öldüğü, binlercesinin yaralandığı 15 Temmuz Darbe Girişimi’ni “Allah’ın bir lütfu” olarak gören bir anlayıştan söz ediyoruz.

Irkçı için üstünlüğün sağladığı ayrıcalık, aşağıda olanların emeğine el koymaktan öte bir anlam taşımaz. Aşağıda olanları, kölelik dönemindeki gibi karın tokluğuna çalıştırmayı kendisine hak bellediği gibi, onların herhangi bir şeye sahip olmalarını bile kabul edilmez bulur. Fetih ve ganimet ideolojisi de özünde bu anlayışa dayanır.

Irkçının ayırt edici temel özelliği ise kendi grubu dışındakilere yönelik eylemlerini “ahlaki ilkelere” dayandırma zorunluluğunu hissetmemesidir. Kendi grubu içindeki kadınlara yönelik bekaret tabusunu savunurken cinsel deneyimi olmayan bir köle kadına tecavüzünü sahiplik ilkesine dayandırır. Ona göre köle kadın, ilk cinsel deneyimini kendisi gibi bir köle erkekle yaşarsa, hem köle erkek sahiplik duygusu tadabilmiş olacak, hem genç kız cinselliğini kendi rızasına göre yaşama hakkı elde etmiş olacaktır. Irkçı için yalan söylemek kötüdür ama grup dışındakilere her türlü yalan söylenebilir.

Irkçı, dünyaya bakışını hiyerarşiye dayandırdığı için de grup dışına olduğu gibi grup içine de hiyerarşi- hak ilişkisini dayatır. Grup içinde en tepede olan aslında kendi grubunun tümünün de sahibi olarak görür kendisini. Dolayısıyla grup içi elde edilen her tür gelirden onun payı ayrılır, gruptakilerin sahip olduklarının da sahibi olur.

Bu yüzyıla kadar olan ırkçılığın daha çok üretim ve sahiplik temelli olduğunu söylemek mümkün. İçinde bulunduğumuz dönemin ırkçılığını artıran etken ise olağan koşullarda kapatılması mümkün olmayan eşitsizliğin neden olduğu kargaşa gibi duruyor. Eski ırkçılık sömürüyü derinleştirmek içindi. Yeni ırkçılık ise daha çok “tepedekilerin” aşağıdan gelen dalgaya karşı kendilerini korumak için tutundukları bir ideoloji gibi. Trump’ ın Meksika duvarları sanki tam da bu korunma çabasının sembolü.

Aşağıdakilerin isyanlarını yenilgiye dönüştürecek en büyük tehlike ise onların da “ırkçılığa” bulaşmaları. İnsan kardeşliğini savunmaktan başka çıkış yolu yok.