Gezi direnişi dünya çapında gelişen işgal eylemlerinin en önemlilerinden biriydi. Sokakları, parkları, meydanları işgal et! Böyle diyordu dünyanın dört bir yanında kendilerine dayatılan gündelik hayat pratiklerine karşı milyonlar.

Lefevbre “Mekan ancak üretilerek fethedilir “ demişti. Sokaklar, parklar fethedilerek tekrar üretildi.

Bir çeşit kamulaştırma eylemiydi Gezi.  Ve insanlar bu eylemi yani kamulaştırmayı, yani hepimize ait olana hep beraber sahip çıkmayı sevdi. Koca bir biz olduk.

Hâlbuki parça parça elimizden söküp alınıyordu bize ait olan ne varsa.

Tek tük de olsa direniyorduk.

Gezi de çoğaldık.

Yalan rüzgarı çıktı ardından. Kabataş sahiline vardı. Ayakkabılar, deri pantolanlar. Birileri inanmak istiyordu, inandı.

Otoyollar, otoparklar, köprüler, gökdelenler, köprüler yine, yine otoyollar, alt geçitler, tüp geçitler, üst geçitler. Sonra alışveriş merkezleri. Alış veriş merkezleri. Sonra otoyollar. Deri pantolonlar. Camiler. Alışveriş merkezleri.

Bir kent yok oluyordu. İçi oyulmuş bir kabuk gibiydi İstanbul. Yüzü yukarıya gökyüzüne dönük içi boş bir yemiş. 

Biz. İstanbul şehri, hepimize ait olana, sokaklara, meydanlara, parklara, ağaçlara sahip çıkıyorduk.

Nâzım’ın dizeleri gibiydi hala İstanbul…Ama can veriyordu göz göre göre.

“Biz ki İstanbul şehriyiz, güzelizdir, dört yanımız mavi mavi dağdır, denizdir. Öfkeli, büyük bir şair : «Ey bin kocadan arta kalan bilmem neyi bakir» demiş bize ve bir başkası, yekpare Acem mülkünü fedâ etti bir sengimize.”

İstanbul yoksulluğu görmüştü. İhaneti görmüştü. Umudu da gördü. Sonra tekrar yoksulluğu ve ihaneti gördü.

İstanbul’da deprem hala en önemli gündem. Bir haber okudum İstanbul’un deprem riski üzerine çalışma yapan Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, riskli bölgeleri tespit ederek Büyükşehir Belediyesi’ne bildirmiş. Bu rapora karşın belediye, bu bölgeler yerine rantı daha fazla olan bölgelerde kentsel dönüşüm başlatmış.

Bu da yetmemiş. Şimdi AKP yeni bir proje peşinde. Projeye göre her mahallede terk edilmiş binaya, hazine arazisine otopark inşa edilecek. Hepimize ait olan birilerinin arabasına otopark tapusu ile mal olacak. Yarın otopark yerleri satılacak. Her yer parça parça özelleştirilecek.

Kadıköy Söğütlüçeşme Cami’nin yanında bir park vardı. Otopark oldu kısa süre içinde. Öyle sessiz sedasız. Birilerinin pembe düşleri bize karabasan.
Otoyolların, arabaların, köprülerin, kavşakların, altı alışveriş merkezi olan Camilerin, AVM’lerin kenti. Gelecek kâbusun da habercisi. Rant arzusu, deprem riskini yener. Halbuki bu kentte nüfus artışını teşvik, cinayete teşebbüstür.

Vapurda çay içip martı seslerinin eşliğinde, dünyanın en güzel boğazının havasını çekip içine gitmek köpüklerin üzerinden, bir keyifti. Şimdi de keyif. Ancak bir belgesel izler gibi geçip gidiyoruz artık. Yağmanın belgeseli.