İşsiz kalmışsın. Keyfin yok. Evde ekmek bekleyenler var

İşsiz kalmışsın. Keyfin yok. Evde ekmek bekleyenler var. “Nasıl olur? Ne yapılır?” diye kara kara düşünüyorsun. Sonra diyorlar ki, “Gel seni işsizlerin işçisi yapalım”. Kafan karışıyor. “Yahu işsizin işçisi mi olur?” diye soruyorsun. “Burası Türkiye olmaz mı? Burada numara çok” diyor karşındaki. “Tamam” diyorsun. “Peki nasıl olacak”. “İş danışmanına gideceksin, ya o seni seçecek ya da kuraya gireceksin”. “Tamam” diyorsun. Şansın da yolunda gidiyor.

Kafanda işverenini canlandırmaya çalışıyorsun. Bir türlü işsizi patron koltuğuna yerleştiremiyorsun. Sonra patronunun işsiz olmadığını, sadece paranın işsizler tarafından ödeneceğini öğreniyorsun. “Yahu işsizin parası ne ki? Neden ödesin benim paramı? nereden bulacak?” diye kafanda bir dünya soru.

Sonra anlıyorsun ki, senin paran işsizlerin kara günü için oluşturulmuş bir fondan ödenecek. Yaklaşık 3 milyon resmi işsizden ayda sadece 200 bini bu fondan yararlanıyor. Toplum yararına çalıştıranların sayısı buna yakın.

Birden kendini haftalık çalışma yükümlülüğün 45 saat olan bir işte buluyorsun. Ama denetim yok. Büyük olasılık bu sürelere uyacak bir işveren de yok. “Seni çalıştırıyorlar daha ne istiyorsun?” diyor biri. Yoğun bir iş temposu içindesin. Yaptığın iş kamusal altyapı işleri. Sonra çevre temizliği. Sonra okullarda bakım onarım. Sonra ağaçlandırma, park düzenlemesi, vadi ve dere ıslahı. Bildiğin kan ter içindesin. Daha önce bir kamu işçisi ne yapıyorsa onu, hatta fazlasını yapıyorsun. Hakkını hukukunu sorguluyorsun. “İşçiyim ben hakkımı ararım” diye çıkışıyorsun.

Sana imzalatıkları taahhütnameyi gösteriyorlar. “Toplum Yararına Çalışma Programı, herhangi bir kamu kurumunda geçici veya daimi surette işçi statüsü kazandırmaz.”

Anlıyorsun ki, seni işçiden bile saymıyorlar. Seni çalıştırıyorlar ya daha ne istiyorsun. Zaten, amaca bakarsan senin istihdamında bir zorluk var. Bu işleri işsizken çalışma alışkanlık ve disiplininden uzaklaşmaman için sana vermişler. Böyle bir katkıyı böyle bir dönemde kimse kimseye vermez(!) Bu hizmet karşılığında üstüne senden para istemediklerine dua et...

İŞSİZ İHALE KONUSU
Asgari ücretle en ağır işlerde çalıştırılacaksın ama yaptığın işin karşılığında ücretini işsizlik fonundan verecekler. Senin gibi “istihdamında zorluk çekilen” birini çalıştırmak için seni ihaleye çıkartacaklar. İhaleye girecek olanlar ise kamu kurumlarının yanı sıra STK’ler ve özel sektörden olabilecek yüklenici firmalar. Yüklenici firmanın yani seni toplum yararına çalıştıracak “hayırsever” firmanın kârını bile düşünecekler. Öyle yüksün ki yaptığın işle.

Birden kan ter içinde uyanacaksın. Dışarıda yağmur. Yatağının başucundaki ışığı yakacaksın. Yeniden uykuya geçmek, kafanı dağıtmak için komodinden uykuya dalmadan önce okuduğun gazeteyi eline alacaksın. “Van’lı İŞKUR işçisi Ankara’da hakkını arıyor” haberi ile kâbusun hayatın olduğunu anlayacaksın.

Üç ayı geçti, depremin bütün yükünü yorgun bedenleri ile kaldıran Van’lı “işsiz” statüsündeki işçilerin mücadelesi. Abdi İpekçi Parkı’na taşıdılar direnişlerini. 7 bini aşkın işçi söz konusu. Hayrına çalıştırılıyormuş gibi muamele edilen, en ağır işler üzerine yıkılan, işçi sayılmayan sayıları on binlerle, yüz binlerle anılan Toplum Yararına Çalışma Programı işçileri adına direniyor Van’lı işçiler. Direnişleri son derece önemli. Ama bu yüz kızartıcı muameleyi işçilere hak görenler ne yazık ki iktidardalar. Hâlâ işçilerin kazanılmış haklarını kaldırmaktan, patronların işçilerin üzerindeki keyfiyeti anlamına gelen esnek çalışmayı yaygınlaştırmaktan, işverenlere daha fazla teşvikten, taşeronlaşmanın yaygınlaştırılması amacından bahsediyorlar.

Toplum yararına çalışma, kamunun kadrolu işçilere yaptıracağı işi, işçi almadan işsizin parası ile işsize yaptırma projesidir. Bu kâbustan çıkışın yolu ise tüm toplum yararına çalışma programıyla çalıştırılanların kadroya alınma mücadelesinden geçmektedir. Van’lı işçiler yol göstermektedir.

GÜVENCESİZLİK HER YERDE
Pazartesi günü ders vermek için davet edildiğim Toros Üniversitesi’nde tatsız bir olay yaşandı. Söz konusu üniversitede Şehir ve Bölge Planma Bölümü’nün açılmasını yoğun çabası ile mümkün kılan değerli akademisyen arkadaşım Nevra Akdemir işten çıkartıldı. İşten çıkartılmasının nedeni ise trajikomik: Dayanışma. Dayanışmanın işten çıkartılma nedeni sayıldığı bir dönemden geçiyoruz. İİSBF Dekanı’nın haksız bir biçimde işten çıkartılan öğretim üyesi Rana Gürbüz’e cinsiyetçi küfür etmesine bir süredir ciddi bir tepki var. Nevra arkadaşımız konuya ilişkin duyarlılık gösteren kişilerden. Üniversiteye tutumunu da deklare etmiş. “Bu yönetim tarzı bu üniversitenin itibarına zarar veriyor” demiş. Konuya ilişkin dayanışma amaçlı özel bir maili kapalı bir mail grubunda paylaşmış. Yani işten çıkartılma nedeni akademik yetersizlik değil dayanışma. Sonuç olarak ticaret ile eğitimin evliliğinden bilim ve akademik özgürlük çıkmıyor. Güvencesizlik her yerde.