İstanbul Sözleşmesi’ni hangi satanist yazdı?
11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan (Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren) ve ilk imzalayanın Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğu; Kadına Yönelik Şiddet Ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi Ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi - İstanbul Sözleşmesi ve bu sözleşmeye dayanarak çıkarılan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun en net ifadeyle kadının şiddete karşı korunmasının güvencesiydi.
İktidar partisi AKP Genel Başkanı'nın imzasını taşıyan ve üç gün önce bir gece yarısı adeta “yangından mal kaçırırcasına” alınan kararda ise şu ifadeler yer aldı:
“Türkiye Cumhuriyeti adına 11/5/2011 tarihinde imzalanan ve 10/2/2012 tarihli ve 2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3'üncü maddesi gereğince karar verilmiştir.”
Bu karar gereğince AKP demiş oldu ki:
1 Kadınları her türlü şiddetten korumaktan, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele etmekten, şiddeti önlemek ve kovuşturmaktan;
2 Kadına yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmaktan ve kadınları güçlendirerek, gerçek anlamda kadın erkek eşitliğini teşvik etmekten;
3 Şiddet mağdurlarını korumaktan ve desteklemekten;
4 Şiddetle mücadelede tüm kurum ve kuruluşlar arasında işbirliğini sağlamak amacıyla koordinasyonu sağlamaktan;
Vazgeçiyoruz....
Bu karar iktidar yanlısı, maaşlı sosyal medya troll hesaplarının açtığı çok yaratıcı ve 21’inci yüzyıla çok yakışan “Morardınız mı” etiketi ile tüm dünyada şenliklerle kutlandı.
Bu sözleşmede “cinsel yönelim” ifadesi geçtiği için LGBTİ+ savunuluyor (Madde 4/3) diyorsunuz. Bundan rahatsızsınız. Bu aşamada iki soru sormak istiyorum:
1 Herhangi bir cinsel tercihe sahip insanın şiddetten korunmasından neden rahatsızsınız?
2 Cinsel kimliklerden rahatsızsanız Bülent Ersoy'u sanatçılar buluşmasında, sarayda neden ağırlıyorsunuz?
Neyse...
İstanbul Barosu yaptığı açıklamada, özet haliyle, bu uluslararası anlaşmanın TBMM'de imzalandığını, TBMM'den çıkmış bir kararın yürütme tarafından yok feshedilmesinin mümkün olmadığını, ayrıca, 15.07.2018 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan “Milletlerarası Anlaşmaların Onaylanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde” Cumhurbaşkanına Uluslararası Sözleşmeleri “feshetme yetkisi” verilmediğini net olarak belirtti.
Bu bağlamda ben de bu ülkenin aydın hukukçularının açıklamalarına güveniyorum ve bu gece yarısı kararnamesini tanımadığımı ilan ediyorum. Bu ülkenin aydınlık insanları, bu karartmaya izin vermeyecekler. Bu ülke sizin oyuncağınız değildir beyler. Giderayak yakıp yıktıklarınızı biz ne yapıp edip onaracağız, buna emin olabilirsiniz!
***
Hiç yumuşatmadan yazacağım:
MÜZİSYENLER ÖLÜYOR! MÜZİSYENLER İNTİHAR EDİYOR!
Malum hükümetin bu pandemi dönemindeki kültür sanat politikaları şaşırtmadı. Kültür ve sanat bu zihniyete uzak işler. Müziğin, müzisyenin yaşadıkları, aldığı darbeler hiç de umurlarında değil. Bunu biliyorduk, şimdi tescillendi.
Müzisyen dostum Mavi aradı. Bir süredir Şimdi Derneği ile “Müziğin Sesini Aç” adında bir kampanya yürütüyor Mavi. Beni aradığında çok yalnız kaldığını söyledi. Sesi umutsuz geliyordu.
Mavi özetle diyor ki: “Şimdi Derneği şeffaf, küçük bir dernek. Yapılan işler @seziland Instagram hesabından görülebilir. Ben ‘neden bir şey yapılmıyor’ dediğimde bana ufacık bir bütçeleri olduğunu ama belirleyeceğim birkaç acil durumdaki kişiye yardımcı olabileceklerini söylediler. Ben de bir çağrıda bulundum. Hem ihtiyacı olanları belirlemeye hem de bu havuzu büyütmeye çalışıyoruz. Kişisel olarak da destek veriyoruz. Bir seferlik değil, üç aylık bir yardım yapıyoruz. Bu yardımdan yararlanacak kişi sayısını artırmak istiyoruz. Maalesef bağış yapan az, ihtiyaç çok. Bağış yapamayacak olup böyle bir yardımlaşma ağının bir yerinde duracak, iletişim, bilgi toplama anlamlarında da yardım edecek insanlar destek olsalar ne iyi olur. Derneğin bir bütçesi yok sadece şeffaf ve resmî olarak yürüyebilmesi anlamında destek oluyorlar. Yani bundan sonra “Müziğin Sesini Aç” havuzunda ne birikirse o oranda yardım olabilecek. Ucundan tutmak isteyen herkes mavihaller@gmail.com adresine mail atabilir.”
Bakınız bu krizden müzik sektöründe en az etkilenen öncelikle plak firmaları yani yapımcılardır. Tüm yapımcı dostlara Mavi’nin bu çağrısını iletmek isterim. Bunun yanında kim nasıl destek olabileceğini düşünüyorsa lütfen ister bana, ister Mavi’ye mail atsınlar. Taşın altına elimizi koyalım. Bunu başkasının yapacağı yok.
***
Yazı burada biter derken AKP'li Metin Külünk'ün sabah 6:41'de attığı Tweet düşüyor önüme. Henüz afyon patlamamış olmalı; başka açıklaması yok! Külünk şöyle diyor, noktasına dokunmadan aktarıyorum:“Emperyalizme ve içerdeki işbirlikçileri, İnsanı cinsiyetsizleştirmek İnsan ve kainatın doğasına savaş açanlara Aileyi yok etmek isteyenlere Devletleri yok etmek isteyenlere SATANİZMİN emrinde Anadolu’yu tekrar ANATOLIA yapmak peşindekilerine karşı #SeninleyizErdogan”
Karşı karşıya olduğumuz zeka bu! Hepinize sabır diliyorum!