Yapımı yılan hikayesine dönüşen İzmir Şehir Hastanesi’nin “yakın zamanda” hizmete açılacağı belirtiliyor. Tam tarih verilmiyor. Basında 27 Eylül’de açılacağı yönünde haberler var. Hatta önümüzdeki haftadan itibaren bazı hastanelerin taşınmasına başlanacağı konuşuluyor. Açılışına bir aydan az zaman kaldığı söylenen hastanede görev alacak hocalar, hekimler, asistanlar, sağlık çalışanları hakkında hiçbir bilgi verilmiyor. İzmir İl Sağlık Müdürlüğü internet sitesinde konuyla ilgili sadece “İzmir Şehir Hastanesi Personel Planlaması İçin Ön Talep Toplama İlan Metni” adında bir duyuru ve bununla ilişkili bağlantı var.

İlanda “Ön talepler, yakın zamanda hizmete açılacak olan İzmir Şehir Hastanesinin personel planlamasının tespit çalışmalarına yardımcı olmak amacıyla kullanılacak olup, atama başvurusu yerine geçmeyecektir, bu başvurudan atamaya dair herhangi bir hak talep edilemeyecektir” deniyor. Ön talep başvurularının 23-30 Ağustos 2023 tarihlerinde yapılacağı ve “sonuçlara dair herhangi bir açıklama yapılmayacağı” yazıyor. Her şey çok gizemli. Nasıl bir sağlık hizmeti ve kamu yönetimi ile karşı karşıyayız, görüyor musunuz?

İZMİR’DE “BELİRSİZLİK”

İzmir Şehir Hastanesi’nin temeli 2015’de atıldı. Üç yılda bitecekti, sekiz yıl oldu. Bu hastane kamu özel işbirliği denilen modelle yapılıp açılan 16’ncı hastane olacak.

Şehir hastaneleri tüm yönleriyle çok yazıldı, tartışıldı, toplantılara konu oldu, üzerine tezler yapıldı. İzmir özelinde en geniş çaplı ve her disiplinden uzmanların katıldığı toplantı 19-20 Kasım 2022 İzmir Şehir Hastanesi Çalıştayı’dır, sonuç bildirgesi güncelliğini koruyor. Artık bu hastanelerin yapımıyla o kentlerde yaşananlara, kapatılan, ölüme terk edilen hastanelere, hastaların erişim ve hastane içinde yaşadıkları hizmet alım zorluklarına, hastane içi ve çevresindeki ticari alanlara, yaratılan kent rantına, kamunun üzerine binen borç yüküne, hizmet alım garantisi diye savunulan hasta garantisine kadar yaygın farkındalık oluştu. Cumhurbaşkanı’nın, Başbakanlığı döneminde “bu fakirin hayali” diye başlattığı süreç bugünlere geldi.

Bu dönemde başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere ülkeyi yönetenler de çok deneyim kazandılar. Örneğin 2019’da büyük borç yükünü ve ikili yönetimden doğan zorlukları (hastanede işlerin çoğu şirketlerin kontrolünde) gördüler, 10 hastaneyi kamu özel işbirliğinden çıkarıp genel bütçeden yapımına karar verdiler. Şehirlerde mevcut hastanelerin kapatılmasının sağlık hizmetlerine erişimde zorluklar çıkarmasıyla oluşan kamuoyu tepkilerini sönümlendirmek için “hastane kapatmıyoruz” demeye başladılar. Ama “kapatmıyoruz” dedikleri hastaneleri hekim, personel, ekipman yönünden içlerini boşaltarak, binalara gerekli bakımı ve yatırımı yapmayarak, kapattıklarıyla birlikte yok oluşa sürüklediler. Hekimler arasında “şehir hastanesine gidebilenler ve gidemeyenler” diye ayrımcılık yarattılar, mevcut hastanelerde çalışanları işini yapamaz hale getirerek, düşük döner sermaye ödemeleri dahil özlük haklarını azaltarak cezalandırdılar. Pek çok hastane için “depreme dayanıksızlık” gerekçesini dillendirdiler, ama kamuoyunu tatmin edecek bilimsel raporlar gösteremediler.

Hekimleri, sağlık çalışanlarını, hastaları belirsizliğe, gelecek kaygısına sürüklediler. Bilirsiniz, belirsizlik içinde bırakmak insana uygulanabilecek en ağır psikolojik şiddetlerden biridir. Ne yazık, İzmir’de de bu yapılıyor. Kapatılma, kısmen taşınma ya da işlevini değiştirme ihtimali olan hastaneler olarak Bozyaka, Tepecik, Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi, Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastaneleri ile Alsancak Nevvar Salih İşgören Devlet Hastanesi’nin adları geçiyor. Şurada Şehir Hastanesi’nin açılmasına bir aydan az zaman kalmış, hekimler dahil sağlık emekçileri nasıl karar alınacağını, nerede çalışacağını bilmiyor. Hastalar nereden hizmet alacağını, yıllardır kendilerini tedavi eden hekimleri nerede bulacağını soruyor, cevap yok. Açılacak hastaneye yeterli yol yok, çalışanlar için kreş yok, servis yok.

Bu koşullarda geçtiğimiz hafta Karabağlar Kent Konseyi Bozyaka Hastanesi’nin kapatılmaması için hastane önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Bozyaka Hastanesi’nde hekimlere “şehir hastanesine gitmek istemeyenler dilekçe versin” diye bildirimlerde bulunulmuş. Hekimler neye göre karar verecek? Gitseler bir türlü, gitmeseler bir türlü. Tepecik Hastanesi’nde kimi hocalara “şehir hastanesinde çalışmak istediğiniz ve istemediğiniz hekimlerin listesini, gerekçesiyle birlikte hazırlayın” diye bildirimlerde bulunulmuş.

Sahi, hekimler, sağlık emekçileri, İzmirliler bunları hak edecek ne yaptı?

BU KEZ DOĞRUSUNU YAPALIM

Buradan İl Sağlık Müdürlüğü’ne, onlar “bizim haberimiz yok” diyorlarsa Sağlık Bakanlığı’na, onların da karar alma imkânları yoksa Külliye’deki yetkililere seslenelim. Gelin bu kez diğer illerde yapamadığınız bir güzelliği İzmir’de yapalım. Hekimlerimizin, sağlık çalışanlarımızın, hastalarımızın hak ettiği saygınlığı koruyalım. Ayrımcılık yapmayalım.

Öncelikle, rahat olun. Kimse İzmir Şehir Hastanesi açılmasın demiyor. Hastanemiz açılacak, parasını halk ödeyecek. Bu “mükemmeliyet merkezi” hastanemizin yanında mevcut hastanelerimizin de geliştirilerek, gerekiyorsa yenilenerek yerlerinde sağlık hizmetleri vermesini güvence altına alalım. Kent ve sağlık hizmetlerinin, asistanların eğitiminin planlamasını katılımcı biçimde, başta İzmir Tabip Odası, Mimarlar Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Şehir Plancıları Odası gibi meslek kuruluşlarının, sağlık çalışanlarının ve halkın katılımını sağlayarak birlikte yapalım. Hocalarımıza, hekimlerimize sağlık çalışanlarımıza şeffaflık içinde tercih imkânı verelim. Dileyen şehir hastanesine geçsin, dileyen İzmirliler’e ve hekimliğe yakışır koşullarda mevcut hastanelerinde sağlık hizmeti verebilsin.

Yapılamaz mı? Yapılır. Yeter ki yetkililer çağrımıza kulak versin. İzmir bu işte Türkiye’ye örnek olsun.