Bir kaya düşünün. Durmaksızın yokuş yukarı itmekle yükümlü olduğunuz bir kaya. Yokuşun tepesine vardığınızda tam bir soluk alacakken, bu kayanın yokuş aşağıya doğru yuvarlandığını düşünün.

Bir kaya düşünün. Durmaksızın yokuş yukarı itmekle yükümlü olduğunuz bir kaya. Yokuşun tepesine vardığınızda tam bir soluk alacakken, bu kayanın yokuş aşağıya doğru yuvarlandığını düşünün. Sonra tekrar yokuş yukarı bu kayayı itmek zorunda olduğunuzu, bu durumun sürekli olarak devam ettiğini.

Korinthos Kralı Sisyphos böyle bir cezaya çarptırılır Yunan mitolojisinde.

Engels, 18. yüzyılın fabrika düzeninde işçi sınıfının durumunu Sisyphos’un durumuna benzetir bir alıntıya gönderme yaparak. “Aynı mekanik hareketi dursuz-duraksız yinelediğiniz sonu gelmez sıkıcı bir işin hiçbir parlaklığı olmayan rutini, Sisyphos işkencesine benzer — tıpkı geriye yuvarlanan taş gibi, harcadığı emek, sürekli olarak, yorgun işçinin üstüne üstüne gelir.”

Fabrika düzeni günümüzde çalışma hayatının hemen hemen her alanına yaygınlaştı. Harcanan emeğin sürekli olarak üstümüze geldiği bir işkenceyi yaşıyoruz. Sermaye birikim süreci bu işkence mekanizmasının sürekliliği üzerine kurulmuş durumda. Bedenlerimizin hurdaya döndüğü bu sistemin çarkları arasında bıraktığımız canların sayısı da hiç az değil.

Sürekli yukarıya doğru çıkartmakla sorumlu kılındığımız ekonomik büyüme bir kaya gibi. Hem kriz, hem ekonomik genişleme süreçlerinde yarattığımız birikim bizim üzerimize doğru yuvarlanıyor. İş cinayetleri ve işsizlik bu tablonun iki yüzü.


BİTMEYEN BİR YIL 2012
Daha düne kadar Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 2012 yılı ölümlü iş kazası verileri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in övünç konusu haline gelmişti. 2002 yılında 100 bin kişi başına kayıtlı iş cinayeti sayısı önceki yıllara göre önemli oranda azalarak 6,24 düzeyine gerilemişti. Aynı yıl için AB ortalaması için bu oran 1,43 düzeyindeydi. Yani AB ortalamasının 5 katından fazla. Ve Türkiye verilerine en yakın değere sahip olan ülke 4,69 oranla Malta’ydı. Türkiye’nin başarı öyküsü buydu. İş cinayetlerinde yine açık ara Avrupa birincisiydi. Türkiye 2012 yılında bir destan yazdı ki sormayın!
2008-2012 yıllarında AB ülkelerinde ortalama iş cinayeti oranı 100 binde 2 seviyesi civarında. Türkiye’de bu oran AKP hükümetleri döneminde 2012 yılı hariç 100 binde 12 ile 20 arasında değişiklik gösterdi. 2013 yılında bu oranın yine önceki yıllardaki banda oturacağını öngörmek için kâhin olmaya gerek yok. Görünen o ki 2014 yılı için ise bu veriler zirve yapacak.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı için zaman 2012 yılında durmuş. 2012 yılında da takvimler ölümü göstermiş hep. Ölümler yavaşlamış ama ekonomi de yavaşlamıştı o yıl. Ekonominin yüzde 0,66 büyüdüğü 2008 yılı ile yüzde 4,83 küçüldüğü 2009 yılı haricinde en düşük büyüme oranıydı 2012 yılındaki.


ÖLMEYE DEVAM EDİYORUZ
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin 2014 yılının 8 ayı için tespit edebildiği iş cinayeti sayısı 1270 kişi. 2012 yılındaki resmi iş cinayetlerinin yüzde 70 fazlası. Ve Türkiye Ekonomisi Soma katliamının yaşandığı yılın ikinci 3 aylık döneminde 2009’un ikinci çeyreği hariç en düşük ekonomik büyümenin yaşandığı bir dönemden geçiyor. Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik rakamları son 42 ayın en yüksek seviyesinde.

Ekonomik büyüme yavaşlasa da sermaye birikiminin yoğun sömürüye dayalı sistemi öldürmeye devam ediyor.

Turgut Uyar ne güzel demiş Kayayı Delen İncir şiirinde “Hiç unutmam, hiç unutmam, hiç unutmam/ diyor birisi yineliyorum/ hiç unutmam, hiç unutmam, hiç unutmam, hiç unutmayın/ insan nasıl direnir başka/ hiç unutma”.

Artan işçi eylemleri arasında insan umutlanmadan edemiyor. Kayayı delen incir olmanın zamanı değil mi şimdi?