Parçalar arasında yatay bağlantılar icat edebilir, ilişkileri içeriden oya gibi işleyerek bambaşka bir dünya yaratabilirdik. Fakat semavi formların içinde yaşıyoruz. Parçalar olarak doğrudan karşılaşmamız artık mümkün değil, sadece dikey ilişkilere izin veriliyor. Hiyerarşik kuleler inşa eden despotların idealar dünyasına yerleştirildik. Bitişik parçalar arasındaki doğrudan ilişki denemeleri bile çok geçmeden dikleşip çatışmaya dönüşüyor, birden kavganın içinde buluyoruz kendimizi. Bedenler, dikey ilişkilere göre tanımlanıyor, kimliğimiz bile semavi; tepeden indiriliyor. Etnisitelerine, inançlarına ya da cinsel yönelimlerine göre kümelere yerleştirilmiş ve kimliklendirilmiş bireyler, ne zaman kimlikliklerinden sıyrılıp doğrudan bir araya gelseler, yaratıcı yıkım projesi devreye giriyor. Birleşerek kudretlenmiş bedenler parçalandıkça, parçalardan yeni bütünlükler inşa ederek güçlenen hep iktidarlar oluyor. Öte yandan despotik bütünleştirmelerden kaçanları, yersiz yurtsuzları, yerleştiğimiz kulenin penceresinden yargılayıp değersizleştiren de bizleriz. Hiyerarşik bütünün içinde yeri olmayanlara sıçan muamelesi yapılıyor: “Evli evine, köylü köyüne/ Evi olmayan sıçan deliğine.”

∗∗∗

Norm sözcüğüne 19. yüzyılda yüklenen anlamı normalleştirdik ve o zamandan beri normun evinde yaşıyoruz. Normal olanın dışında başka bir hayatı hayal bile edemiyoruz. Her kavramın bir tarihi vardır. Norm, nüfusu biçimlendirmek için kullanılmadan önce, marangozhanelerde kullanılan, gönye denilen bir aletti ve dikey anlamına gelirdi. Normal olmak, yatay olanı değil, dikliği ve dikey ilişkileri dayatıyor. Dünya yan gelip yatma yeri değil. Kapitalist üretimin ihtiyaçlarına göre toplumun, siyasal aritmetik de denilen istatistikle biçimlendirildiği bir dönemdi 19. yüzyıl. Biyoiktidar, o zamandan beri iş başında. Norm olan, standart bir ölçü birimine dönüşünce, norma uymayanlar, ölçüden kaçanlar kozmopolisten kovuldular. 1996’da “herkes için konut” şiarıyla İstanbul’da düzenlenen Birleşmiş Milletlerin Habitat toplantısı öncesi kentteki translara, sokak çocuklarına yönelik temizlik operasyonu hala hafızalarımızda. Fakat hafızlar, sadece efendilerinin sözlerini tekrarlıyor: “Kozmosta norm dışı bedenlere yer yoktur, onların yeri sıçan delikleri, kanalizasyondur”. Habitat toplantısı öncesi transların evleri kundaklandı, kentten kovuldular. Ev, norma uyanların, ölçüye sadık kalanların mekânı. Normatif değerler, evin mutfağında üretiliyor. Norma uymayanlar atıklardır, evden uzaklaştırılmaları gerekir.

∗∗∗

The Fight; Bolivyalı sakat hakları için mücadele eden aktivistlerin uzun yolculuğunu anlatan bir video; hep zamanki gibi sınır bölgesindeki çatışmalarla sona eriyor, YouTube’da izleyebilirsiniz. Farklılıklarımıza rağmen kozmopoliste var olmaya ne zaman kalkışsak, hep aynı sınırla karşılaşıyoruz. Üzerinde polis yazan kalkanlar Çin Setti gibi, istenmeyen bedenlerin önünde yükseliyor. Kente ancak farklılıklarını dışarıda bırakanlar, norm bedenler girebilir. Farklı olduğunuzu ilan ettiğiniz her yer sınıra dönüşecek ve davul zurnayla değil, gaz bombaları, coplar ve mermilerle karşılanacaksınız. Kozmopoliste nasıl davranacağınız, düşüneceğiniz ve hatta duygularınız bile yasalarla tanımlanmıştır. Kozmopolisin mekânları da norma göre tasarlanmıştır, girseniz bile mekân dışlar sizi. Zira norm mekânlar, norm bedenlerle inşa edilir.

∗∗∗

Peki ne yapabilirsiniz? Kralı dikizlemeye devam edebilirsiniz. Lakin dikizlemek sakıncalıdır, takıntıya dönüşmüşse davranış bozukluğunun göstergesidir. Psikiyatri, voyörizm de denilen dikizleme edimini, gizlilik gerektiren bazı eylemler esnasında insanları cinsel haz amacıyla gözetlemek olarak tarif ediyor. “Kral çıplak!” diye haykıranların cinsel haz alıp almadıklarından emin değilim ama seyretmekten haz aldıkları kesin. Baksanıza gözlerini, kralı çıplak görebilmek umuduyla bir an olsun ekran denilen deliklerden ayıramıyorlar. Her “kral çıplak!” haykırışı, saray terzilerinin ciddiyetle ele aldıkları bir uyarıdır. Yasaları kesip biçmenin, krala yeni giysi dikmenin zamanı gelmiş demektir. Bu esnada kozmopolis’in dışında, ölçüden kaçan hayat, farklılaşarak yoluna devam eder. Fakat kralı dikizlemenin hazzı yok mu? Kör eder insanı; dünyanın dünyalar içerdiğini göremez.