2017 anayasa değişikliği referandum seçimleri öncesi “Hayır” diyenlerin başı dertteydi. “Evet” çağrısı ise devlet kasasından sağlanan usulsüz ama sonsuz olanaklarla sürdürülüyordu. O dönem hazırlayarak kamuoyu dikkatine sunduğum iki raporla bunu belgelemiştim. Seçim öncesi “Hayır” diyeceğini paylaşanlara, çağrı yapanlara cezalar yağmıştı. Sadece benim kısıtlı bir süre içinde yaptığım taramayla hazırladığım raporun verilerinde bile en az 330 kişinin gözaltına alındığı, 3 kişinin tutuklandı, MHP’li 4 üyenin ihraç edildiği, 5 gazeteci ve 12 işçinin işten atıldığı, 1 futbol hakeminin açığa alındığı, seçim şarkılarının yasaklandığı, mitinglerine izin verilmediği gibi örnekler kayıt altındaydı. 2018 yılında milletvekilliğim bittiğinde geriye dönük özel talimatlı bir araştırmayla sosyal medya hesaplarım taranarak hakkımda suç duyurusunda bulundukları 58 tweet’lik paketten yargılandığımda ceza aldığım tweet’in de #Hayır paylaşımlarımdan olduğunu söylemeliyim. Hayır demek bu denli yasakken lise müdürleri öğrencileri dersten çıkarıp otobüslerle Evet mitinglerine taşıyor, kamu binalarına afişler asılıyordu. Bir başka raporla bunları da belgelemiştim.

Şimdi ülkemizin geleceği için son derece kritik bir seçime günler kaldı. İktidar ülkenin en önemli gündeminin terörle mücadele olduğuna, içerde ve dışarda herkesin kendilerini çok başarılı oldukları yerden indirip ülkeyi batırmaya niyetlendiğine inandırmaya çalışadursun vatandaşın gündeminde yokluk ve yoksulluk var. Erdoğan “Türkiye depremin sınamasından alnının akıyla çıkmıştır” diyerek sayfayı çoktan çevirmiş olsa da 3 milyona yakın insanımız çadırlarda barınmaya çalışırken baharın gelmesi için dua ediyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimlerde bahar vaadine atıfla değil yaşayabilmek için havaların ısınmasına muhtaç milyonların tek umudunun havaların ısınması oluşunun yükü ve hüznüyle söylüyorum bunu. O çadırların da devletin yardım kurumu Kızılay tarafından parayla satıldığını ve bunun sosyal medya gündemi olmak dışında kimsenin gündeminde olmayışının da hesabı sorulacak.  Kurum yöneticilerinden hesap sormak için daha fazlasının sorumlusunu koltuğundan kaldırmak için gerekli olduğu gibi bir seçime ihtiyaç yok değil mi! Kayıplarının yasını tutmaya bile açlıktan, hastalık tehdidinden fırsat bulamayan bu insanlara “keşke kurtulmasaydım” dedirten birinin sorumlusu olduğu gerçekleri işaret etmek elbette yine yasak.

Hayat pahalılığını eleştiren çıkartmalar tasarlayan gencecik bir görsel iletişim tasarımcısı Mahir Akkoyun. “Toplum, kendi siyasi gündemini ve kendi siyaset yapma biçimini dayatmalıdır. Sıkışmış siyaset algısını aşmalıyız” diyor ve çok haklı. Cesaretle ve yaratıcı aklın gücüyle tasarladığı gıda ürünlerinin fahiş fiyatlarına tepki içeren “Bu ürün size pahalı mı geldi? Erdoğan sayesinde” yazılı etiketlerin marketlerde ürünlerin üzerine yapıştırılmasıyla başlayan sivil itaatsizlik eylemi kısa sürede büyüyen etkisiyle gündem olunca Mahir aynı gece gözaltına alındı. Üzerine atılan suç kokteylinde Cumhurbaşkanına hakaret, ilan noktaları dışında yasaklı yerlerde propaganda ve ‘asılsız şayia çıkarmak’ sebebiyle ‘seçim kanununa muhalefet’ suçlaması var. Türkiye gıda enflasyonunda dünya zirvesinde. Üstelik dünya gıda endeksleri sürekli gerilerken Türkiye’de gıda enflasyonu dizginlenemiyor. Dünyada gıda fiyatları son bir yılda %20,5 gerilerken Türkiye’de %67 artıyor. Küresel gıda fiyatları 12 aydır aralıksız gerilerken Türkiye'de ise 32 aydır aralıksız yükseliyor. TÜİK verilerine göre gıda enflasyonu %68.89. Mahir bu veriyi siyasi yolla aktarmak yerine bu verinin insanlara yaşattıklarını son derece yerinde bir mantıkla alım noktasında göz önüne sererken kimseye bilmediğini öğretmiyor. Herkesin alışveriş ederken eline alıp bıraktığı, iki kez hatta üç kez düşünmeden alamadığı ürünlerin üzerine yapıştırılan çıkartmalarla bir duygudaşlık kuruyor. O anda insanların düşünce ve duygularına ortak oluyor. Hatta yalnız olmadıklarını, haklı olduklarını hissettiriyor desek ileri gitmiş olmayız. İşte bu yüzden örtülemeyen gerçeklerin yarattığı etki birilerini çok korkuttu. Sonuç gece yarısı kapıya dayanan polisler, saatler süren gözaltıyla tehdit, sindirme çabaları. Ortada suç yok yoksulluğun, açlığın adresi var. “Emri ben verdim” diyerek cinayetleri sahiplenenler kendi fotoğraflarının yer aldığı “Bu ürün bizim yüzümüzden pahalı” cümlesini sahiplenemiyor. Çünkü o emir sadece ölenin ailesini ve sevenlerini etkiliyordu. Toplum yerli, milli ve dini değerlerle taraflara ayırılarak şiddet ile hizaya çekiliyordu. Alım gücü ise işte o ayrıştırılan toplumun tüm katmanlarının ortak derdi. Saklayamıyorlar, başkasının üstüne atsalar da inandırıcı değiller. Bu derdi paylaşanlar kimi isyanıyla kimi sivil eylemiyle kimi sanatıyla sorumluyu ifşa ediyor.

Bir başka yasak da CHP’nin seçim kampanyası için hazırlanan filme geldi. Bine yakın yandaş şirketin bir araya gelerek 20 yıla varan AKP iktidarı sürecinde halkın cebinden 418 milyar doları çalarak nasıl paylaştığını anlatan reklam filmlerinde Kemal Kılıçdaroğlu bu parayı bu çetelerden tahsis etmenin sözünü veriyor ve 418 milyar dolarla halk için yapacakları anlatıyor. Korku o denli büyük ki koca koca kanallar filmi yayınlamayı reddediyor. Kılıçdaroğlu bu sansürle ilgili açıklamasında “Hırsızlığa kalkan oluşturacak bu yasak için kimlere haber uçurduklarını biliyorum. Ey çeteler, ey o halkın gasp edilmiş parasıyla alınmış medyalar ben sizden mi korkacağım? Ben bu mücadelede ölümü göze almışım sizin sansürlerinizden mi geri adım atacağım? Halkımız refaha ve huzura kavuşacak. Bunun için ben sizinle ölümüne mücadele edeceğim” diyor. Deprem vergilerinin, Merkez Bankası kasasından buharlaşan 128 milyar doların hesabını vermeyenler 418 milyarın kime nasıl gittiğini de saklamak istiyor.

Gerçekleri artık saklayamıyorlar, tek çare halkı alışmış oldukları gibi dini değerlerle kışkırtmak. Seccadeye bastı. Ramazanda su içti. Camiye ayakkabıyla girdiler. Camileri ahır yapacaklar. Başınızı zorla açacaklar. Dün bizim kucaklaştıklarımızı çaldılar halbuki onlar teröristti…! Deniyorlar olmuyor, o yüzden gün geçtikçe daha çok korkuyorlar. Bay Kemal “aday sizsiniz” diyor. Mahir’ler var. Mahir’ler aday ve Mahir’ler kokmuyor.