Yerel seçimler yaklaştıkça aday belirleme süreçleri de hız kazanarak sürüyor. Daha önce ‘nasıl bir yerel yönetim?’ sorusu etrafında görüşlerimi paylaşmıştım. Buradan devam ederek aday adayları yarışında gözlemlediğim birkaç konuya değinmeyi önemsiyorum. Kentin yönetimine talip olan adayların elbette vaatleri olacaktır. Ancak kentin ihtiyaçlarını, gerçeklerini, talip oldukları belediyenin koşul ve kaynaklarını irdelemeksizin gösterişli projelerle, proje sayısının çokluğuyla ortaya çıkarken olabilecek ya da olamayacak bu projelerin partinin karar verici heyetleri yerine parti programını, kültürünü de sorgulatacak şekilde duyuru/reklam yarışına çevrilişine tanık oluyoruz.  Kentlerin sokaklarında billboard’larda her adımda başka biri A. Adayı imzasıyla fotoğraflar paylaşıyor. Harcanan paranın haddi hesabı yok. Buralara harcanan para Darüşşafaka’ya, ÇYDD’ye aktarılsa kaç çocuğun eğitim hayatı değişir. Yüzde biri ile mama alınsa kaç barınakta kaç hayvan doyar.

Hatırlarsınız önceki seçimlerde AKP İzmir için plaka numarasından yola çıkarak 35 proje vaadinde bulunmuştu. Benzer bir anlayış CHP yerel yönetimine aday olan kişilerce kamuoyu önünde gündeme getirildiğinde kurumsallık yara alıyor. Partinin gerçek siyasi vaadi ve kişilerin hayalleri birbirine karışıyor. Daha sorunlu olansa projeci belediyecilik yaklaşımının yanlışlığı. Projeler her alan için o alandan uzmanlarla çalışılarak ama daha önemlisi kent halkının ihtiyaçları ve katılımıyla şekillenmelidir.

∗∗

CHP mevcut belediyelerinde kimi yöneticiler başarılarını anlatarak yeniden talep açarken ‘şu kadar ton asfalt döktük, şu kadar km yol yaptık’ gibi bilgilerle övünüyor. Bunlar olması gerekenlerdir. Bir belediyenin asal görevleridir. Yerel yönetimde başarı kıstası yerele özgü projeleri hizmete dönüştürürken ortaya koyulması gereken ideolojik bilinç ve kavrayışla topluma sunulacak fayda ve dönüşüm olmalıdır. CHP yerel yönetimleri geçmişten bugüne; halkçı, toplumcu, katılımcı yönetim anlayışıyla sayısız başarı öyküsü bırakmıştır. Konuşulması, benimsenmesi ve ileri götürülmesi gereken bu örnekler yaygınlaştırılmalı ve özellikle önümüzdeki yerel seçimler öncesinde topluma hatırlatılmalı, anlatılmalıdır.

Halkçı belediyecilik deyince şüphesiz ilk akla gelen isim Fikri Sönmez’i anmadan olmaz. Fatsa deneyimi 70’lerde ve sonrasında ‘89 belediyeciliği’ olarak anılan dönemin başarı öykülerine başarısıyla öncü ve ilham olmuş belki de ilk sosyalist belediyecilik örneği. 1989’da tüm Türkiye’de CHP/SHP belediyeleri tarafından ortaya koyulan ve toplumun ihtiyaçlarına odaklı, dezavantajlı gruplara erişerek fayda sağlayan halkçı belediyecilik anlayışı bugün iktidar partisi tarafından bağlamından kopartılmış, içi boşaltılmış şekilde kopyalanarak propaganda aracı haline getirilmekte. Örneğin 31 Mart seçimleri öncesinde hayat pahalılığına çözüm diye sunulan ‘tanzim satış’ noktaları aslında 1970’lerde halka ucuz ve kaliteli gıda ürünlerinin ulaştırılması amacıyla CHP'li İzmir Gültepe Belediye Başkanı Aydın Erten’in TANSA adıyla kurduğu satış noktalarıyla başlayan bir başarı öyküsüdür. Aracıyı ortadan kaldıran, üreticiyi koruyan ve halka ucuz, taze gıda sağlayarak bu büyüyen girişim İzmir Belediye Başkanı İhsan Alyanak ve daha sonraki belediye başkanları tarafından benimsenerek sürdürülmüştü. 1989 Yüksel Çakmur döneminde TANSA tüm Ege’ye yayılan bir ağa erişmişti. Aynı şekilde Halk Ekmek1977 yılında İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan tarafından kurulmuştur. Bugün özellikle deprem gündemiyle birlikte önem kazanan ‘kentsel dönüşüm’ kentlerin geçmişini ve kimliğini silen tek tip ve güvenliksiz yapılaşma ve iktidarın imar ve rant perspektifiyle kabusa dönüşmüş durumda. Oysa Ankara Belediye Başkanı Murat Karayalçın’ın uzmanlar, meslek örgütleri ve halkla birlikte kolektif bir anlayışla yürüttüğü Batı Kent projesi örnek alınacak çok önemli bir deneyimdir. Bülent Ecevit’in “toprak işleyenin, su kullananındır” sözüyle akıllarımıza kazınan halkçı anlayış Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven tarafından somutlaşan bir hizmete taşınmıştı.  “İnsanların sağlığı, eğitimi, işi, işsizliği, aşı belediyenin meselesidir” diyen başkan daha o zaman küresel ısınmanın dünyayı tehdit eden geleceğini görmüş ve gündemine almış, suyun her şeyden önce bir insan hakkı olduğunu söyleyerek 10 tonluk kullanımı ve para verecek durumu olmayanların su hakkını ücretsiz olarak sağlamıştı. Bu nedenle yargılandı. Örnekler çok Vedat Dalokay, Ali Dinçer, Erol Köse, Reşat Tabak, Ege Bagatur, Nihat Dirim, Sefa Sirmen…

∗∗

Nasıl bir yerel yönetim sorusuna yanıtı özellikle ilçe ölçeğinde mevcut başarılı örneklerle tarif edelim. Yerelin ihtiyaçları ve kaynaklarıyla yerelden çözüm üreten çok önemsediğim örneklerden biri Aydın Germencik Belediye Başkanımız Fuat Öndeş’in girişimiyle incir ve zeytinyağının İNYA markasıyla tanıtılmasıyla tarımsal kalkınmaya yerelden destek sağlayan proje çiftçinin ürünlerinin katma değerini artırmaya odaklı. Fuat Öneş; 6 Kooperatif ile ortak yürütülen projeyle üreticiyi teşvik ederek bugün iktidarın yanlış politikalarıyla tarımda dışa bağımlı hale gelen ülkemizde bölgesel ve doğal zenginliğiyle ilçesinin dünya incir üretiminin dörtte üçünü tek başına karşılayan bir üretim merkezine dönüşmesine katkıda bulunuyor.

Bir diğer örnek; Selçuk Belediye Başkanımız Filit Ceritoğlu Sengel tarafından derinleşen gıda krizi ve artan yoksulluk sebebiyle yetersiz beslenmeyle karşı karşıya kalan çocuklar için gıda güvenliği ve gıda güvencesini sağlamak amacıyla kentin sivil toplum kuruluşları ve tüm yurttaşların desteğiyle yaşama geçirilen bir kent dayanışması hareketi olan “Gıda Dayanışması” projesi. Bu çalışma sayesinde kentin en kırılgan kesimleri, kent halkının sosyo ekonomik yapısını bilimsel olarak tanımlayan ‘Dayanışma Haritası’ aracılığıyla tespit edilerek çocukların sağlıklı, yeterli ve besleyici gıdaya erişimi sağlanıyor. Filiz Ceritoğlu Sengel’in beni özellikle etkileyen bir başka girişimi “Eğitimhane”; yüz yüze eğitimin kesintiye uğradığı pandemi döneminde hem atanamayan, haksız ve hukuksuz gerekçelerle işsiz bırakılan öğretmenlere hem de nitelikli eğitimden yoksun kalan ve zorlanan öğrencilere fayda sağlayan örnek bir dayanışma öyküsüdür.

Rize Fındıklı’da Ercüment Cervatoğlu’nun “geleneği geleceğe taşımak” tarifiyle başlattığı ve dayanışma ve kolektif yönetim anlayışıyla sürdürdüğü “Meci Belediyeciliği”nin 25 yıl sonra Rize’de bir belediye kazanılmasıyla başlayan öyküsü, 45 yıl sonra Rize’de CHP’nin bir milletvekili kazanmasına katkı sunan bir başarıya dönüştü. Fındıklı’da mahalle ve halk meclisleri kuruldu ilçenin ihtiyaç ve öncelikleri bu meclislerde tartışılarak sivil toplum ve halk dayanışmasıyla hizmete dönüşüyor.

Bugün Adana Büyükşehir Belediye Başkanımız Zeydan Karalar’ın 2015 yılında Seyhan ilçesinde belediye başkanı olduğu dönemde aşırı sıcak mevsimde sulama kanallarında meydana gelen boğulmaların önüne geçebilmek amacıyla çocuklar için okul bahçelerine kurduğu portatif havuzlar sayesinde sık yaşanan çocuk ölümleri önlenmiş oldu. Çocukların hem serinlediği hem de yüzme öğrendiği bu proje yerel bir gerçekliğin yerel yönetim tarafından farkındalıkla ele alınarak çok yerinde sorun tespiti ve çözüm üretmesiyle özel bir örnek. İlçeden büyükşehre taşınan başarı öyküsü.

İktidarın laiklik ve cumhuriyet karşıtı bir karşı devrim hayali için sistemli bir çalışmayla toplumsal dönüşümü sağlamak için yerel yönetimler ve cemaatler üzerinden yürüttüğü çalışmanın karşısında yereli tanıyan, yerelde başarılı ve benimsenen yönetim anlayışı durmalı. CHP parti programına bağlı, uyumlu ve bu bilinçle hizmet ve proje üretecek adayları aracılığıyla Cumhuriyetimizin çağdaş ve aydınlık yüzünü ikinci yüzyılımıza taşıyacak olan kültürel birikim, toplumsal bilinç ve direniştir.