Yerel seçimler yaklaştıkça partilerin aday gündemi de yoğunlaşıyor. İktidar partisi İstanbul ve Ankara’yı geri alabilmek için kurmayları içinden kuvvetli olabileceğini umdukları isimler üzerinde arayışta ve daha önemli bir mesaiyi de kendilerinde olmayan yerlerin başkanlarını, adaylarını yıpratmaya ayırıyor. Geçmişte örneklerini yaşadığımız gibi kurmaca soruşturmalarla gündem yaratılıyor. Büyükşehir belediye başkanları ya da güçlü aday adayları çok takipçili kimi kullanışlı hesaplar veya trollerce karalama kampanyalarıyla hedef haline getiriliyor. Yetmezse görev süresi boyunca mobbing ve yıldırma unsuru olarak sayısız Sayıştay denetimi yapılmamış gibi baskınlar düzenleniyor. Son hedef Adana Büşükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar oldu. Seçimle kazanamayacağını düşünen iktidarın bu oyunu Adana’da seçim kazandığı günden bu yana başarılı olan belediye başkanı Zeydan Karalar’ın yeniden aday gösterilmesini engellemediği gibi güvenle çıktığı yolda güçlenmesine yol açacaktır. Hatırlarsınız bir önceki dönem CHP belediye başkanları bir bir yargılanmış ve kısa süre sonra bu düzmece davaların savcı ve hâkimlerinin tamamı Fetö’cülükle yargılanıp hüküm gitmişti!

Seçim gündeminde bir diğer önemli başlık CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in PM listesi ve MYK tercihi ile somutlaştırdığı gençler ve kadınlara yer açan siyaset anlayışı. Gerici iktidarın düşünsel ve fiziksel olarak hedefinde kadınlar var. Gerek toplumsal görev tanımıyla gerek bu görev tanımı dışına çıkan kadınlara yönelik hedef gösterici, aşağılayıcı söylemle, psikolojik ve fiziksel şiddete davet çıkaran tutumla, hatta hakkını arayan kadınlara bizzat kolluk güçleriyle doğrudan şiddet uygulanışıyla kadınların yaşama katılımı olanaksızlaştırılıyor. Kadınların bilinçli olarak toplumsal hayatın dışına itildiği ülkemizde kadının siyaset içinde yer alabilmesi bile bir takım kodlarla mümkün olabiliyor. Öyle ki kadınları siyasete taşımak için sözde kadınlar lehine düzenlenen kota sistemi kullanılsa bile liyakat kriterinin önüne geçebiliyor. Matematik hesap zorunluluğuna bağlı olarak kendisini listeye alana bağımlı kadınlar aranıyor. İktidarın kadın bakan tercihleri de kadınlara uygun bulunan alanlar içinde sınırlanıyor. İstisnalarına çok nadir rastladığımız şekilde her hükümet döneminde mutlaka bir kadın bakan özenle “aileden” sorumlu olarak itinayla listeye yerleştiriliyor. Haydi bir kadın bakan daha koyalım ‘eşitlikçi mesaj olur’ deniyorsa “çevre” meselâ bir başka alan olarak seçiliyor. Zira iktidarın doğaya ve kadına yaklaşımı aynı. Sahiplik üzerinden ve yok etmeye yönelik! İşte tüm bu nedenlerle Özgür Özel’in yerel seçimlerde adaylar belirlenirken kadınlara öncelik verileceği yönündeki açıklaması çok kıymetli.

∗∗∗

2019 yerel yönetimler seçiminde partimiz CHP’nin 882 adayından sadece 50’si kadındı. CHP'nin tüm adaylar içerisindeki kadınların oranı yüzde 5.66 oldu. Aday gösterilip seçilen kadın belediye başkanı sayımız ise sadece 10. Türkiye genelinde ise 1389 Belediye başkanının 45’i kadın. Oran yüzde 3.23. Oysa AB ülkelerinde her 5 yerel yöneticinden birinin (%20) kadın olduğu düşünülürse siyasette eşit temsil için alacağımız çok yol var demektir. Dip not olarak eklemeliyim ki, bu 45 kadın belediye başkanının 24’ü HDP’den seçildi ve AKP iktidarı tarafından görevden alındıklarında yerlerine “erkek” kayyumlar atandı.

Türkiye'de kadınlar Avrupa'nın birçok ülkesinden çok daha önce seçme ve seçilme hakkında sahip oldu. Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin çağdaşlaşma adımlarının en önemlilerindendi kadının eşit yurttaşlığı. Topluma değer katmak üzere çalışma hayatına, düşünce hayatına katılmaya teşvik edilen kadınlar artık sadece eş ya da anne değil akademisyen, pilot, mühendis, sanatçı, sporcu olabildiler. 3 Nisan 1930 yılında belediye seçimlerinde seçme ve aday olma hakkını aldılar. Ama 93 yılda belediye başkanı seçilen kadın sayısı herkesi utandıracak kadar az. 93 yılda yalnızca 150 kadın Belediye Başkanı seçilmiş. Erkeklerde ise bu sayı 32 bin...

∗∗∗

Öte yandan Türkiye’de çalışma hayatına katılan kadınların en büyük engeli, işin yükü veya fiziki zorluğu değil, iş yerinde karşılaştıkları sözlü veya fiziki cinsel tacizlerdir. Kadınları her anlamda aşağılamayı, taciz etmeyi kendisine hak gören, feodal, erkek egemen çürümüş kültür, kadınların hukuki ve sosyal alanlardaki kazanımlarına sistemli olarak saldırarak onları kamusal alandan çıkarıp eve hapsetmek isteyen köhne zihniyetin ürünüdür.

Tüm bunlar akla ‘nasıl bir yerel yönetim?’ sorusunu da getirmeli. Ülkemiz geçmişinde CHP/SHP’li belediyeler her dönem kent ve toplum yaşamının sorunlarına eğilmiş, ihtiyaçlara paralel olarak yeni ve kalıcı çözümler üretmiş, merkezî hükümetlerin tüm engellemelerine karşın güçlü modeller yaratmıştır. Vedat Dalokay, Ali Dinçer, Murat Karayalçın, Ahmet İsvan, Reşat Tabak, Erol Köse, Osman Özgüven, Sefa Sirmen gibi öncü isimler bugün AKP iktidarının seçim dönemlerinde içini boşaltarak kullanıp sahiplendiği uygulamaların mimarları olmuşlardır. Ne yazık ki bu başarılı isimler arasında da kadınları sayamıyoruz. Bu kavrayışta bir kadın olmadığından değil adaylaşma pratiğini aşamadıklarından! Bu başkanlar yerelin kaynaklarını doğru kullanarak üretimi teşvik etmiş, kentlerini geliştirmiş, yoksulluğa, eşitliğe, yurt ve dünya barışına, doğaya sahip çıkmışlardır. İşte bu anlayışı benimseyerek bugün iktidarın baskıladığı, kararttığı hayatlara dokunarak ileriye götürecek bir yerel yönetim anlayışı ve bu anlayışı, siyaseti sloganlardan kurtararak deneyimle toplumsal dönüşüme yol açacak şekilde eylemlerine ve söylemine taşıyabilecek yerel yöneticilere ihtiyacımız her zamankinden de fazla.

∗∗∗

Gazetemiz yazarlarından Ateş İlyas Başsoy geçtiğimiz günlerde köşesinde ‘kadın adayın faydası ne?’ sorusuna yer vermiş. Kadın adayların, mevcut belediye başkanından büyük oranda mutsuz seçmenlerin olduğu bölgelerde, özellikle CHP belediyelerin olduğu bölgelerde eğitimli, laik seçmeni sandığa çekmeye ve değişim rüzgârı yaratmaya fayda sağlayacağına dikkat çekiyor, yanı sıra AKP seçmeninin olduğu bölgelerde ise değişim ve dönüşüm için kadın adayların evlere girerek kadınlara erişimde avantajlı oluşuna işaret ediyordu. “Özellikle devrimci kültürden gelen kadınlar, kent yoksulu, kentin en çok ezileni kadın seçmenle el ele tutuşur; kara çarşafıyla dünyanın tüm kötülüklerinden korunmaya çalışan genç bir anneyle abla kardeş olurlar… Parmak sallayıp doğruyu öğreten, yoksul evleri Channel parfümleriyle dolduran tuzu kuru kadınları söylemiyorum. Yine iyi örnekle, Merkezefendi, Selçuk ve Safranbolu belediye başkanlarının seçmen kadınlarla kurdukları pozitif iletişim paha biçilmez. Özetle, kadın aday hem küskün bölgelerdeki seçmenleri hareketlendirmek; hem de CHP’yi yoksul kadınlarla daha fazla yakınlaştırmak için faydalı.” demiş ateş İlyas Başsoy. Bu tespitleri çok önemsiyorum.

Kadınları hak ettikleri şekilde yerel yönetimlerde adaylaştırmanın yanı sıra yerel seçimlere kadar geçmişte ve bugün görev yapmakta olan katılımcı, sosyal belediyecilik pratiklerini ve proje örneklerinin, iktidar tarafından yaratılan  ‘yapamazlar’ algısını aşmak için önemli olduğunu görüyorum. Başarıları sahiplenerek iddia koyma pratiğini bu seçimde uygulamak önemli olacaktır. Sayısız hayata değmiş, değiştirmiş sayısız örneğimiz var.

Hem anlatalım hem uygulayalım.