Seçimlerin ardından kendisini kandırılmış hissedenler, sadece muhalifler değil. İktidara oy verenler arasında da kandırıldığı hissini yaşayanlar az değil. Bir açıdan iki taraftaki seçmenin de 29 Mayıstan bu yana beklediğini bulamadığını söylemek mümkün.

Sosyalistler, HDP ve biraz da TİP seçim sonrası özeleştiri yaptılar. Ama Millet ve Cumhur ittifakı liderlerinin ortak özelliği seçmenlerinde hayal kırıklığı yaratmaları, bu hal RTE için de geçerli.

Önce RTE den başlayalım. Seçim öncesi son derece saldırgan ve şiddete çağıran bir söylem kullanmıştı. HDP- YSP ve PKK’yi bir ve aynı göstermiş, CHP’yi de onlarla işbirliği yapan vatan hainleri olarak damgalamıştı. Seçim sonrası ise her zaman ki gibi dili barışçıllaştı, vatan hainleri dediklerinin karşısında yemin etti ve Meclis komisyonlarında birlikte çalışmaya başladı. Vatan hainlerinin temizleneceğini bekleyen AKP seçmeni ekonomik krizle baş başa kaldı.

***

Kılıçdaroğlu ise hakkını verelim, seçim öncesindeki üç ay siyasi hayatının en parlak, kapsayıcı, barışçıl performansını gösterdi. Kampanya boyunca seçmeni cumhuriyet ve demokrasinin son şansı diye oy vermeye çağırdı. Son iki hafta ise seçmene kesin kazanıyoruz mesajını, atayacağı bakanları tanıtarak verdi. 29 Mayıs günü ise eski kimliğine döndü ve önümüzdeki seçimlere hazırlanıyoruz, deyip işin içinden çıktı. Yaptığı dişe dokunur tek açıklama, anket şirketlerinin onu yanılttığı (!) oldu. Cumhuriyetin son seçiminde kesin kazanıyoruz diye şenlik hazırlıklarına başlayan muhalif seçmen de aynı ekonomik krizin içinde Meclis’te yemin eden seçtiği milletvekillerine bakakaldı.

Sonuçta muhaliflerde daha yaygın olarak "kandırılmışlık" hissi ortalığı kapladı. Kandırılmışlık hissi örseleyicidir. Her örseleyici his gibi öfkeye dönüşür ve kendisini kandırdığını düşündüğüne yönelir. Böyle de oldu. Muhalefet liderleri ve sembolü olarak Kılıçdaroğlu’na, AKP’ye oy verdiği varsayılan yoksullara ve deprem bölgesindeki insanlara yönelik yıkıcı bir öfke seli aktı.

Oysa kandırıldığını fark eden kişinin öfkesi, kanmasına neden olan kendi özellikleriyle de dolaysızca bağlantılıdır. O yüzden kandırıldım diye öfke kusanlar peki ben niye kandım diye de kendilerine sormadan öfkelerini dindiremezler. Daha doğrusu öfke bu soruyu kendisine sormamayı sağlar.

***

AKP seçmenini bir yana bırakalım, CHP seçmeni ben niye kandım sorusunu sormalı kendisine. Millet ittifakının en çok hangi vaadi beni kandırdı? Acaba, evinde otur, bekle biz her şeye hakimiz, sen sadece oy kullan söylemi herkesin işine mi geldi. Siyasal mücadeleyi sandıkta oy kullanmayla sınırlayan bu söylem muhalif seçmeni rahat ettirmiş, sorumluluktan kaçmasına ve yetkisini, gücünü parti elitlerine/liderine bırakmasını kolaylaştırmış olabilir mi?

Toplumun tek tek birey olarak politik mücadelenin öznesi olmadığı durumlarda "demokratik seçimler" liderlerin kafes döğüşüne döner. Bize özgü de değil bu hal. Eh bir yanda hiçbir kuralı tanımayan ve elindeki devlet olanaklarını sonuna kadar istismar eden, diğer yanda ise ne örgütünü devreye sokabilmiş, ne seçmeninin sözlerine dikkat etmeyen "kahraman" adayı!

Bir daha kandırılmak istemeyen ve inandığı bir siyasal düzende yaşamak isteyenler siyasete katılmazlarsa her seçim kafes döğüşü izlerler.