Nedir bu etnomüzikoloji, ne yer ne içer?

Türkiye’de lisans düzeyinde (müzikoloji bölümü altında) etnomüzikoloji eğitimi veren iki devlet konservatuarı var; biri Mimar Sinan, diğeri İstanbul Üniversitesi.

Bu iki üniversitede öğretim üyesi olan üç kafadar Ulaş Özdemir, Mehtap Demir (İ.Ü.), Evrim Hikmet Öğüt (M.S.Ü.), 2018 yılında ortak bir derde düşmüş; ellerinde etnomüzikoloji literatürüne dair Türkçe kaynak olmamasından, kaynakların İngilizce olmasından mütevelli.

Gönüllerinden geçmiş ki öğrencilerine ders kitabı olarak sunabilecekleri bir kaynak olsun. Bunun üzerine kolları sıvayıp çalışmaya başlamışlar. Önce demişler ki çıkacak kitap sadece öğrencilere kaynak, sınırlı akademik bir çalışma olmakla kalmasın, basılıp piyasaya sürülsün halkımıza da faydası dokunsun. Peki, ama nasıl? Bu işler tartışmasız olmuyor tahmin edersiniz. Etnomüzikolojinin alanını genişletmek için ne yapabiliriz? Akademi dışında yapılabilecek etnomüzikoloji olabilir mi? Etnomüzikoloji toplumda ne yapar? Başlamışlar tartışmaya... Tartışırken ellerini de çabuk tutmuş, kimlerin hangi başlıkta bu kitapta yer alması gerektiğini saptamışlar.

Dört yıl sürmüş bu mesai, 2018’den bu yana. Salgın döneminde internet üzerinden devam etmişler. “Etnomüzikoloji” adını verdikleri çalışmaları bitince İthaki Yayınları ile onları tanıştıran Müzik Sosyolojisine Giriş kitabının yazarı müzik sosyoloğu Güneş Ayaz olmuş. Ortaya çıkan fotoğrafta Türkiye’deki etnomüzikolojinin hikâyesini anlatmışlar.

***

Bu kitapta birbirini sevmeyen, “o varsa ben yokum” diyecek isimler yok. Herkes idealist ve kariyer hesaplarının dışında nevi şahsına münhasır, alanına emek vermiş insanlar. Bir kısmı böyle bir çalışmada ilk kez yan yana geliyor. Üç aşağı beş yukarı hepsi aynı kuşaktan, kırklı ellili yaşlardalar. Etnomüzikoloji literatürünü birincil kaynaklardan çalışmış, birinci elden etnomüzikologlarla irtibat kurabilmiş, uluslararası faaliyetlere girmiş akademisyenler. Eski kuşaklar arasında (ideolojik, hiyerarşik) kamplaşmaların dışında kalabilmiş her konuya açık ilerici insanlar.

Etnomüzikoloji tarihini yazmanın taşları son 15 – 20 yılda oturmaya başlamış, giderek de kendini güncellemiş. Bir de alanı anlatan son bölüm yorum konusunda iyi. Bir yandan da bu alanda bizim coğrafyamızı inceleyen yabancı akademisyenlere de bir yanıt vermişler. Yanıt şu: “Bugün artık bizim Türkiye’de çalışamayacağımız bir şey kalmadı.” Üçlüyü zorlayan konulardan biri de dil birliği olmuş. Zira akademik çalışmalara dili, yöntemleri açısından baktığınızda ortaya çıkan iş sokaktaki adama okutabilecek cinsten değil.

Bu kitap kime hitap edecek? Bazı bölümler kolay okunuyor, ama bazı bölümler var dili ağır. Sonuçta onlar da bazen kendi yazdıklarını bile okurken sıkılıyorlar. Bunu sürekli düşünmüşler, olabildiğince okunur kılmaya çalışmışlar yazıları. Yeri gelmiş birbirlerini kıyasıya eleştirmişler. Nihayetinde dili sadeleştirerek ortak bir yol bulmuşlar.

***

Etnomüzikoloji kavramına yazardan yazara değişen “etnomüzikoloji budur” diye dayatmayan bir yaklaşım gözlemleniyor burada. Çünkü alanlar, bakış açıları başka başka. Bu da aslında bir zenginlik yaratıyor. Dünyada çeşitli etnomüzikolojilerin varlığını ortaya koyuyor.

Yorum payı ne peki bu yazılarda? Etnomüzikolojinin tarihini ele alan birinci bölüm böyle.

Üçlü olabildiğinde geniş bir alana ayak basarak genel okuyucuya da hitap edecek ve genel kuramları içeren bir iş çıkarmış, hem de dünyada yazılı etnomüzikoloji kaynaklarından da biraz farklı.

Üçlünün bir başka amacı etnomüzikolojinin geniş çalışma alanlarını göstermek olmuş. Bu nedenle ses, dans, performans, toplumsal cinsiyet, kimlik, göç gibi başlıkları da kapsama alanına dâhil etmişler. Eksikleri yok mu? Olmaz mı, ancak bunları eksik diye telaffuz etmek haksızlık olur. Zira bu konuda şimdiye değin kaynakları bu kadar derli toplu kullanan en iyi çalışma bu.

Etnomüzikoloji halen o kadar küçük bir alan ki o yüzden etnomüzikolojinin varlığını, adını görünür kılmak açısından önemli bir çalışma bu. Kitabın adının “Etnomüzikoloji” olması bile bu kitabı mühim kılıyor. Koltuklarında kokuşmak uğruna alanın envanterine katkı koymaktan uzak gerici akademisyenlerin yer almadığı bu kitap için teşekkür etmeli, emek veren herkese…