Google Play Store
App Store

Almanya’nın en büyük eyaleti Kuzey Ren Vestfalya‘da (NRV) geçtiğimiz ay gerçekleştirilen eyalet meclisi seçiminde merkezi hükümeti oluşturan üçlü koalisyon ortaklığının en büyük partisi olan SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) büyük bir yenilgiyle karşılaştı. Federal Başbakan Olaf Scholz’un partisi iki hafta önce kuzeydeki Schleswig Hollstein eyaletindeki seçimde de ağır bir durumla karşılaşmış, yüzde 11’den fazla oy kaybına uğramıştı. Her iki eyalette de merkez sağ çizgideki CDU (Hıristiyan Demokrat Birlik) oylarını artırarak, önümüzdeki dönemde diğer partilerin küçük ortak olarak yer alacağı eyalet hükümetlerini kurma şansını buldular. Bu seçimlerin bir diğer galibi de oylarını büyük ölçüde arttıran Yeşiller.

Böylece Almanya’da sekiz ay önce gerçekleştirilen genel seçimlerden sonraki üç eyalet seçiminin galibi merkez sağ ve yeşiller oldu. Sosyal demokratlar, sadece iki ay önceki Saarland eyaleti seçiminde başarılı olmuştu.

Bu üç seçimden en önemlisi en sonuncusu. Birinin nüfusu yaklaşık bir milyon (Saarland) ve diğerinin de yaklaşık üç milyon olan (Schleswig Holstein) eyaletlerdeki önceki seçimlerin sonuçları da kuşkusuz Berlin’deki merkezi hükümetin icraatlarına halkın tepkisi konusunda bir takım ipuçları içeriyor. Ancak asıl önemlisi içine demir-çelik sanayinin tarihi merkezi Ruhr Havzası’nı alan, yaklaşık 18 milyon nüfuslu NRV eyaleti. Buradaki seçim, eyaletin hem demografik, hem de ekonomik ağırlığı nedeniyle tüm ülke için “küçük genel seçim” olarak kabul ediliyor.

Bu seçimin asıl galibi oylarını yaklaşık yüzde 12 oranında arttırarak yüzde 18,2’yle önünüzdeki dönem hükümet arayışlarının anahtar partisi olan Yeşiller oldu. Eyalet meclisindeki yeni aritmetiğe göre en güçlü olasılık CDU’nun Yeşillerle bir hükümet kurması. Bundan önceki merkez sağ-liberal koalisyonun çevre politikalarına muhalefet eden Yeşiller’in tabandan gelecek bazı itirazları kısa sürede bertaraf edip, bu ortaklığa girmesi bekleniyor. Diğer olasılıklar ikinci parti SPD’nin yeşiller ve liberallerle birlikte tıpkı Berlin’deki federal hükümette olduğu gibi bir üçlü koalisyona girmesi. Ya da CDU ile SPD’nin ortaklığı. Ancak bunlar gerçekleşme olasılığı çok düşük olan seçenekler.

***

Sonuç ne olursa olsun bu gelişmeler, yaklaşık beş aydır merkezi hükümetin başındaki Olaf Scholz’un arkasındaki halk desteğini kaybetmeye başladığını ve katılan partilerin sembol renkleri nedeniyle “trafik lambası” adıyla anılan koalisyon hükümetini önümüzdeki dönem ciddi bir istikrar sorunun beklediğini gösteriyor.

Kamuoyu araştırmaları da bu değerlendirmeleri doğruluyor. Son anketlere göre Eylül 2021 sonunda oyların yüzde 25,7’sini alarak birinci parti olan SPD’nin ülke genelindeki oy oranı yüzde 22’ye gerilemiş durumda. Buna karşın Hristiyan demokratların oyları yüzde 24,1’den yüzde 27’ye, Yeşiller’in oyları da yüzde 14,8’den yüzde 22’ye çıkmış.

Analistler, sosyal demokratların hem eyalet seçimlerinde, hem de ülke genelindeki anketlerdeki gerilemelerinin birinci nedeni olarak Başbakan Scholz'un Ukrayna savaşı sürecindeki politikalarını gösteriyorlar. Hatırlanacağı gibi Scholz, Rusya’ya yönelik yaptırımlar ve Ukrayna’nın silah talepleri konusunda taleplerin karşılanmasında kararsız ve kimilerine göre de isteksiz davranmak suçlanıyordu. Hem ülke dışından, hem merkez sağ muhalefetten ve hem de kendi liderliğindeki koalisyon hükümetinin yeşil ve liberal kanatlarından gelen bu eleştiriler, ana akım medya tarafından da kendisine ve SPD’ye karşı adeta bir yıpratma kampanyası havasında halen sürüyor.

***

Scholz’un “savaşın başka ülkeleri de içine alarak genişlemesini”, “nükleer çatışmaya dönüşmesini” ve “Almanya’yı savaşın bir tarafı yapmamak”, “üçüncü dünya savaşını önlemek” gibi gerekçelerle açıklamaya çalıştığı tutumuna karşı oluşan cephe, onun Ukrayna’ya Almanya’nın ağır silah yardımını kabul etmesinden ve bunu başlatmasından sonra da etkili.

Ve SPD bu nedenle güç kaybederken, güç kazanan parti bir zamanlar “barış hareketi”nin partisi olarak bilinen, liderlerinin büyük kısmının kendisini “pasifist” olarak tanımladığı Yeşiller. Askeri yardımların Almanya’yı savaşta Rusya’ya karşı, Ukrayna’nın yanında açık taraf haline getireceğine dair itiraz, uyarı ve endişeler artık bu partinin tabanındaki “barışçı”ları bile etkilemiyor.

***

Aslında son kamuoyu yoklamalarında halkın büyük çoğunluğunun eğilimlerinin de Almanya’nın savaşa taraf olma, 3’ncü dünya savaşı ve nükleer savaş gibi konularda Scholz’un tutumuyla örtüştüğünü gösteriyordu. Seçimlerdeki oy kaybının, ortaklarının, muhaliflerinin ve medyanın onun hakkında yarattığı “kararsız” politikacı imajıyla, Almanya’nın uluslararası politikadaki prestijini sarstığına dair eleştiriler.

Bu arada kendi içindeki anlaşmazlıklar, tartışmalar, çatışmalar ve skandallar nedeniyle çalkantı içinde olan Sol Parti’nin güç kaybı ise sürüyor. Genel seçimlerde kıl payıyla Federal Meclis’e girmeyi başardılar, ama son eyalet seçimlerinin hepsinde de önceki seçimlere göre büyük oy kaybına uğradılar ve yüzde 5’lik barajın çok altında kaldılar.

Bu güç kaybının en önemli nedenlerinden biri savaş ve Almanya’nın Ukrayna’ya askeri desteği konusundaki ayrılıklar. Parti yönetimi askeri yardımlara karşı çıkıyor. Ancak önde gelen liderlerden Gregor Gysi ve Thüringen eyaletinin Sol Partili Başbakanı Bodo Ramelow gibi tanınmış politikacıların bunun tam tersi çıkışları, gündemin en önemli konusunda bile ortak tavır geliştiremediklerini gösteriyor.

Öte yandan son eyalet seçimine katılım oranının yüzde 55 gibi çok düşük düzeyde olması halkın demokratik süreçlere katılımı ve parlamenter demokrasiye güveni konusundaki tartışmaları yeniden canlandırdı. Önde gelen kamuoyu araştırma kuruluşlarından Allensbach Enstitüsü’nün gerçekleştirdiği bir anket sonuçları da buna işaret ediyor. Sözkonusu araştırmaya göre neredeyse her üç kişiden biri ülkede gerçek bir demokrasinin sözkonusu olmadığını, vatandaşların söz hakkının tanınmadığını düşünüyor.

Bir yandan pandemi ve savaş nedeniyle yaşanan ekonomik kriz, diğer yandan halkın önemli bir kesiminin sistemden rahatsızlığı sözkonusuyken sol muhalefetin neredeyse bir “var oluş krizi” içine girmiş olması daha büyük krizlerin işareti olabilir.