Kenan Evren gazetenin solunda boy resmi vermiş. Elleri arkadan bağlı. Fotoğrafın üzerinde ‘Türk; Öğün, Çalış, Güven’ yazıyor. Yanda kutu içinde Türkiye Madeni Eşya Sanayicileri Sendikası (MESS) başkanı Şükrü Er’in darbe Başbakanı Bülent Ulusu’ya gönderdiği telgraf var. Yıl 6 Ekim 1980. Gazete Metal patronlarının sendikası MESS’in gazetesi.
Senelerdir özlediğimiz bu umudu bizlere hazırlayan Silahlı Kuvvetlerimizin ve Zatıâlilerinin başkanlığında hayat bulan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin başarısı için uhdemize düşen mes’uliyetleri en üstün şekilde yerine getireceğimizi arz ederiz.” Telgrafta yazan bu.
MESS’in özlediği umut nedir? “Vatanımızın refahı ve medeniyet yolundaki başarılarının yeniden ispat olacak” olan bu umut nedir gerçekten? Hemen bakalım.
12 Eylül Askeri Darbesi ile asgari ücret bir yılda yarı yarıya azaldı. Özel sektörde ücretler yüzde 23 oranında geriledi. Kıdem tazminatına üst sınır getirildi. İşçilerin ikramiyelerine 4 ay sınırı kondu. Sendikal haklar baskı altına alındı. Grevler yasaklandı. İşçi sınıfının mücadele örgütü DİSK’in faaliyetlerine son verildi. Emekli aylığı bağlanma oranları düşürüldü. İşçilerin üzerindeki vergi yükü artırıldı. Bu süreçte binlerce sendika yöneticisi, işyeri sendika temsilcisi, baş temsilcisi ve üyesi gözaltına alındı, önemli bir kısmı tutuklandı.  Metal işçilerinin mücadele örgütü DİSK Maden-İş üyeleri bir gecede habersizce patron yanlısı kontra-sendika Türk Metal’e geçirildi. O günden bu yana metal işçisinin üzerindeki kara bulutlar bir türlü dağılmadı.
16 Mayıs 1980. MESS dergisinden bir resim daha. Takım elbiseli, bıyıklı, orta yaşlı bir adam elini belli ki hitap etmek için işçilere doğru uzatırken yandan bir el onun bileğini tutmaktadır. İşçilere doğru elini uzatan belli ki bir sendikacıdır. Onun bileğini tutan kişi ise belirsizdir.  Resmin altında şu yazar: “Çek elini de işçilerimize haklarını verelim.” Daha küçük harflerle “Maden-İş ideolojik mücadelesine seni alet etmek istiyor. Çocuklarına bırakacağın bu vatanı karanlık emellere kurban edemezsin! KARAR SENİNDİR!”
İşte MESS’in 12 Eylül ile bulduğu özlem duyduğu umut hak arayan sendikanın bileğini tutan o belirsiz eldir. O elin demir bir yumruk gibi içi sınıfının ve Türkiye’nin üzerine inmesi ise sadece 3 ay sürmüştür. 12 Eylül ile gelen rejimin patronlara sağladığı özgürlük ortamında isçilerin payına düşen ise dünden bugüne taşınan yasakçı, baskıcı, faşizan uygulamalardır.   
Nitekim 12 Eylül askeri rejimi tarafından oluşturulan Milli Güvenlik Gerekçesi pardon Milli Güvenlik Konseyi tüm grevleri yasakladığında tarih 14 Eylül 1980’dir. Bugünkü Birleşik Metal’in öncülü olan DİSK Maden-İş’in 27 bin üyesi o esnada grevdedir. Grev askerin postalları altında ezilmiştir.
Geçen hafta metal işçilerinin grevi, olmayan bir bakanlar kurulu toplantısında, milli güvenlik konseyi pardon milli güvenlik gerekçesi ile alınan bir kararla engellendi. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, metal işçilerinin grevine erteleme kararına ilişkin, “Hükümetimize bu karardan ötürü teşekkür ediyoruz ve bu kararı destekliyoruz” dedi. Türkiye’de aynı işkolunda farklı sendikaların uzlaşmasını olumlu buluyoruz ancak bir başka sendikanın bu anlaşmaya ayak uydurmamasını anlayamıyoruz.
Büyükekşi 1980 öncesinde MESS koltuğunda otursaydı büyük bir ihtimalle grevi yasaklayan 12 Eylül cuntacılarını aynı şevkle alkışlayacaktı.
Ama Büyükekşi bir ipucu da verdi. Artık düzen iç pazara üretim yapan, stokla çalışılan dönem değil. Küresel pazara tam zamanlı üretim dönemi. Artık MESS tek dayanağı sarı sendika ve hükümet olan kağıttan kaplan. O yüzden ilk refleksi 12 Eylül paşalarına pardon AKP hükümetine koşmak oldu. Üyeleri işçilerin iradesi karşısında bir bir çözülürken panikledi. Hayat öpücüğünü AKP’den aldı.
12 Eylül’den bu yana 35 yıldır metal işçisinin üzerinde hep kara bulutlar dolaştı. O kara bulutların arasında Birleşik Metal-İş Sendikası hep bir umuttu. Son 10 yıldır verdiği mücadele ile devletin, sermayenin, sarı sendikanın baskılarının karşısında  isçi sınıfının direncini temsil etti. Simdi o umut sadece MESS-Türk Metal partnerliği ile değil aynı zaman da bu ikiliye payanda olan AKP’ye karşı da direniyor.  “Tekliyor işte çağın çarkına okuyan çark/Hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel” Can Yücel