Polis şiddeti ve ırkçı, yabancı düşmanı, aşırı sağcı polislerle ilgili haberler Almanya‘nın gündeminden düşmüyor.

Son olarak Krefeld kentinde yaşanan polis şiddeti, olayı gözleyen vatandaşların kameraya kaydedip, internette yayınladıkları görüntüler sayesinde yine gündeme geldi.

Hafta sonunda meydana gelen olayın görüntülerini halen internette izlemek mümkün.

Olay giriş katında yangın çıkan bir binanın polis tarafından boşaltılması sırasında yaşanıyor. O sırada içeride bulunan ve dışarı çıkmamak için direnen kişinin yangını çıkaran kundakçı olduğuna dair iddialar da var. Üç polis tarafından zorlukla da olsa etkisiz hale getirilen bu kişinin dördüncü bir memur tarafından defalarca yumruklandığını açıkça gösteren bu görüntüler yayınlanmasaydı belki de olay “bir kundaklama girişimi” olarak kayıtlara geçecek ve unutulacaktı. Ancak, sosyal medyadaki paylaşımlar etkili oldu. Savcılık, yumrukçu kadın polis memuru hakkında savcılıkça inceleme başlattı.

Bu arada Tunus kökenli bir göçmen olduğu öğrenilen ve Almanya‘da sabıkasının bulunduğu açıklanan kişi de gözaltına alındıktan sonra “kundaklama“ suçlamasıyla tutuklandı.

Görüntüler, zaten aylardır devam eden “poliste ırkçılık“ ve bununla bağlantılı olarak yürüyen “polis şiddeti“ tartışmalarının yeniden alevlenmesine neden oldu.

Çünkü, son zamanlarda ortalık polis teşkilatı içindeki aşırı sağcılarla ilgili neredeyse her ay yeni bir haberle sarsılıyor. Ülkenin çeşitli yerlerinde yaşanan polis şiddetiyle ilgili görüntüler sosyal medyanın gündeminden düşmüyor. Bu tartışmaların çoğunda şiddete maruz kalanların çoğunluğunun ya göçmenler ya da çeşitli sokak eylemlerinde ve protesto gösterilerinde polise direndiği (ya da saldırdığı) ileri sürülen “antifa“ eylemcilerinden oluştuğu görülüyor.

Tabii konuyla ilgili tartışmalarda, bu olaylar sırasında polisin görevini hakkıyla yaptığı ve yasaların kendine verdiği yetkiyle şiddet kullandığını ileri sürenler de var.

Muhtemelen kamuoyunun büyük bölümü de böyle düşünüyor. Kısa bir süre önce gerçekleştirilen geniş çaplı bir anketin sonuçlarına göre Almanya‘da halkın yüzde 82‘si polise güveniyor. Önde gelen kamuoyu araştırma kurumlarından „infratest dimap“ın araştırmasında “polise güvenim az“ diyenler yüzde 15‘te, “hiç güvenmiyorum“ diyenler ise yüzde 2‘de kalıyor.

Ancak buna rağmen polisle ilgili tartışmalar devam ediyor.

Bu tartışmada polis teşkilatının “yapısal bir ırkçılık“ sorunu olduğunu savunanlar da var.

Soldaki muhalif politikacılar ve birçok bilim adamının katıldığı bu teze, iktidar ortağı SPD‘nin eş genel başkanı da katılmıştı birkaç ay önce.

Bunların talebi hem polis içindeki aşırı sağcı eğilimlerin, hem de yaygın “racial profiling“ uygulamalarının tüm teşkilatı kapsayan bir bilimsel araştırmayla incelenmesiydi.

Bu talep, başta Federal İçişleri Bakanı Seehofer olmak üzere Hıristiyan demokratlar tarafından reddediliyor.

Onlar da yetkilerinin dışına çıkarak, görevi sırasında ölçüsüz şiddet uygulayan ya da anayasal düzene karşı görüşleri benimseyip, bu doğrultuda faaliyet gösterenlerin varlığını kabul ediyorlar. Ancak bunların toplam sayısı 270 bini bulan polis teşkilatı içinde çok az sayıda olduğunu, tespit edildiklerinde haklarında soruşturma açıldığını, görevden uzaklaştırıldıklarını açıklayarak, konuyu geçiştirmeye çalışıyorlar.

Özellikle Afrika kökenli göçmenlerin her fırsatta dile getirdiği “Racial profiling“ suçlamasını asla kabul etmiyorlar.

Ancak polis şiddeti ya da ırkçılık suçlamalarıyla bağlantılı skandalların giderek artması karşısında bu tavır giderek zayıflıyor. Basında yer alan haberlere göre Almanya‘da 2017‘den 2020‘nin nisan ayına kadarki süre içinde 377 polisin aşırı sağcılık kuşkusuyla soruşturma konusu olmuş. Bunlar arasında üst rütbeli polisler de yer alıyor.

En son geçen hafta Berlin Emniyet Teşkilatı‘nden çok sayıda polis memurunun da içinde yer aldığı bir aşırı sağcı-ırkçı internet haberleşme platformunun varlığı, amirlerinin de bunu uzun süredir bildiği halde buna karşı bir işlemde bulunmadığı ortaya çıkarıldı.

Bütün bunların tesadüfen ya da başka soruşturmalar kapsamında ortaya çıkması, polis teşkilatının kendi içindeki disiplin ve kontrol mekanizmalarının da çalışmadığı eleştirilerine yol açıyor.

Buna bir de “polis şiddeti“yle ilgili sosyal medyaya düşen görüntüler ekleniyor.

Bu durum son zamanlarda polis şiddetinin arttığı, polis içinde ırkçılığın yaygınlaştığı kuşkusuna yol açıyor. Bu kuşku özellikle göçmen kökenli kesimde çok güçlü.

Aslında belki de yeni bir durum söz konusu değil.

Almanya‘da polise yönelik “şiddet“ suçlamalarıyla ilgili istatistikler tutulmadığı için bu alanda bir artış olup, olmadığı tam olarak bilinmiyor.

Bütün bunlar ABD‘deki ırkçı polis şiddetine karşı protestoların yaygınlaşmasıyla kamuoyunun daha da duyarlı olmasından da kaynaklanıyor da olabilir.

40 yıldır bu konuları araştıran bilim adamlarından kriminolog ve siyasal bilimci Prof. Dr. Thomas Feltes‘in, önceki gün Tageszeitung‘da yayınlanan bir tartışmadaki sözleri gelinen noktayı özetliyor: “Çok yazık, politika yıllardır bu konudaki araştırmaları engelliyor. Üstelik Almanya‘da böyle bir sorunun varlığını reddeden bir kişi bile yok neredeyse. Göç kökenli gençlerin, ki bunlar önümüzdeki yıllarda toplumumuzda büyük bir rol oynayacaklar, polise olan güvenlerini kaybettikleri bir gerçektir.“