Bütçe hakkını kullanmak TBMM’nin en önemli işlevleri arasındadır. Diyeceksiniz ki “Bu koşullarda ne kadar demokratik tartışmalar yapılabilir?” Haklısınız. Yine de önemlidir. Önceki hafta Sağlık Bakanlığı 2024 bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşüldü.

Sağlık Bakanlığı bütçe sunumunu bir “belgesel kitap” olarak tanımlıyor. Covid-19 pandemisini en iyi şekilde yöneterek dünyaya örnek olduklarını, “asrın felaketi” olarak tarif ettikleri şubat depremlerinde hızla koordine olup ilk saatlerde bölgeye ulaştıklarını, yatırımları bölgeye yönlendirdiklerini yazıyor. Sunum “Türkiye Yüzyılı’nda sağlık çok iyi” anlatısı ile devam ediyor.

SAĞLIKTA BAZI VERİLER

Artan hekim sayısı ve artış hızı iftiharla sunuluyor. Sağlık Bakanlığı Kasım 2023 itibarıyla 205 bin 204 hekimimiz olduğunu, son 11 yılda 100 bin kişiye düşen hekim sayısındaki artışın Türkiye’de yüzde 38,4 iken bu artışın OECD ortalamasının yüzde 17 Avrupa Birliği (AB) ortalamasının yüzde 15,9 olduğunu bildiriyor. Hekim sayısındaki hızlı artışın, her yere açılan tıp fakültelerinin, artan kontenjanların tıp eğitiminde niteliğin düşmesine yol açtığı yine göz ardı ediliyor. Asistan hekim sayısının 43 bin 549 olduğunu, hızlı artışın dikkat çektiğini, uzmanlık eğitiminin niteliğinin de tehdit altında olduğunu vurgulamak gerekir.

Türkiye kamu harcamaları içinde sağlığa en az kaynak ayıran ülkeler arasında. Toplam sağlık harcamalarının Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) içindeki payına ait son veri yüzde 4,9. Bu oranın 20 yıldır kayda değer bir artış göstermediğini, hatta 2002 yılının rakamı olan yüzde 5,2’nin gerisinde olduğunu görüyoruz. Bir karşılaştırma, kamunun cari sağlık harcamalarının GSYİH’ye oranı Türkiye’de yüzde 3,6 iken AB ortalaması yüzde 14,5, OECD ortalaması yüzde 7,4. Başka tablolarda sağlığa ayrılan kaynağın arttığı söylense de bu rakamlar Türkiye’nin sağlığa yeterli kaynak ayırmadığını, hak ettiği önemi vermediğini gösteriyor.

Sağlık Bakanlığı, her yıl gerçekleşen Türk Mucizesi’nin devam ettiğini vurguluyor. Yapılan sağlık harcamasına göre en yüksek memnuniyeti elde eden ülkeyiz. Bizim kadar az para harcayıp da halkın yüzde 65,6’sının memnun olduğu ülke yok.

Sağlıkta şiddetle ilgili veri sunarken Sağlık Bakanlığı bu kez ilginç bir yöntem kullanmış. Toplam beyaz kod sayıları dönemler halinde verilmemiş, bunun yerine “bir milyon hekime müracaata düşen beyaz kod başvuru sayıları” verilmiş. Bunun da 2022 yılında 23 iken 2023’de 17’ye düştüğü yazılmış. Hastanelerin, acil servislerin, aile sağlığı merkezlerinin dolup taştığına bakarsak şiddetin azaldığını söylememiz zor. 2002 yılında kişi başı hekime yıllık başvuru sayısı üç iken 2022’de on olmuş. Nüfusu bizden yaşlı ülkelerden bile daha çok hastalanıyor ve hekime müracaat ediyoruz. Bakanlığın yaklaşımıyla düşünürsek artan müracaat sağlıkçıya artan şiddet anlamına da geliyor. Sorunun devam ettiği fark edilmiş olmalı ki bir de şiddet durumunda kullanılmak üzere cep telefonları için “Gri Kod Acil Çağrı Mobil Uygulaması” hazırlandığı müjdesi veriliyor, buna da “ikinci beyaz reform dönemi” deniyor. Sağlıkçıların gönlü rahat olsun, dayak yiyeceklerini hissederlerse telefonlarına tıklayacaklar, güvenlikler gelecek.

Beyaz reform ile kamuya dönüşün hızlandığı ve malpraktis düzenlemesi ile “uzmanlık branşı seçiminin özgür bir zemine kavuştuğu” bildiriliyor. Oysa son veriler bu tespitleri doğrulamıyor. Açıktan atamalarda kontenjanlar boş kalıyor. Geçen hafta açıklanan tıpta uzmanlık sınavı yerleştirmelerinde seçilen uzmanlık dalları iddia edilen hedeflere ulaşılamadığını gösteriyor. Genç hekimler dermatoloji, plastik cerrahi gibi uzmanlık dallarını öncelikle seçmeye devam ederken kadın hastalıkları ve doğum, beyin ve sinir cerrahisi, genel cerrahi, iç hastalıkları, çocuk sağlığı ve hastalıkları gibi yaşamsal dalları çok daha az tercih etmiş durumdalar.

Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları (GETAT) bütçe sunumunda Anadolu Tıbbı adıyla yer almış. GETAT ünite sayısında bir patlama yaşanıyor. 2015’de 35 olan ünite sayısı 2023’de 2 bin 204 olmuş.

İyi bir haber, Hıfzıssıhha Türkiye Aşı ve Biyoteknolojik Ürün Araştırma ve Üretim Merkezi inşaatının hızla devam ettiği, burada pek çok aşının yerli üretiminin yapılacağı bildiriliyor. Sahi, Hıfzıssıhha neden kapatılmıştı?

ŞEHİR HASTANELERİ

Bütçe sunumunda şehir hastaneleri ayrı bir yer tutuyor, diğer hastanelerimizden farklı olarak hasta örnekleri ve başarıları uzun uzun anlatılıyor. Kamu özel işbirliği (KÖİ) modeli ile yapılan 17 şehir hastanesinin açıldığı, Kütahya Şehir Hastanesi’nin yapımının devam ettiği bildiriliyor. Genel bütçeden yapımı tamamlanan şehir hastanesi sayısı geçen yıl altı idi, bu yıl beşe indiğini, depremde hasar gören Kahramanmaraş Necip Fazıl Şehir Hastanesi’ne hiç değinilmediğini görüyoruz. Bunun yerine Kahramanmaraş’ta “ihale ve projesi devam eden” bir şehir hastanesi var.

2024 yılında, KÖİ şehir hastaneleri için 57 milyar 554 milyon TL kira, 26 milyar 143 milyon TL hizmet bedeli olmak üzere toplamda yaklaşık 83 milyar 700 milyon TL ödenmesi planlanıyor. Kira bedelleri bir önceki yıla göre yüzde 108 artarken hizmet bedelinin yüzde 38 arttığını görüyoruz. Sağlık Bakanı farkın gerekçesini pek çok hizmetin kamu eliyle verilmeye başlanacağı ile açıklıyor. Bu gelişme şehir hastanelerinin yarattığı kara deliği azaltması bakımından olumludur. Yine de Sağlık Bakanlığı bütçesinde aslan payını şehir hastaneleri almaya devam ediyor.

“Belgesel kitap” olarak nitelenen bütçe sunumunda alınamayan randevular, 5 dakikada muayeneler, bulunamayan ilaçlar, kapatılan hastaneler, katkı ve katılım payları, piyasacı sağlık anlayışı, genel sağlık sigortası prim borcunu ödeyemeyen milyonlarca yurttaş, sağlık çalışanlarının çalışma koşulları, daha pek çok konuya yer verilmiyor. Genç hekimlerin yurt dışına gitme nedenini sorarsanız, onu da Sağlık Bakanı para işareti ile açıklıyor.

Her şey bir yana, ne yaşadığını en iyi hekimler, sağlık çalışanları ve hizmet alan yurttaşlarımız biliyor.