Google Play Store
App Store

Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet gündemden düşmüyor. CHP bu konuda hazırladığı kanun teklifi için TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırdı ancak yeterli sayıda milletvekili katılmadığı için oturum açılamadı. Hekimleri hastanelerde öldürülen bir ülke için inanılması zor bir durum.

Peki, sağlıkçılara şiddet sadece hasta ve hasta yakınlarından mı geliyor? Şiddeti biraz daha geniş düşünelim mi? Onlarca yıldır emek verdiği, şifa dağıttığı, düzenini kurduğu, dostluklar geliştirdiği işyerlerinin kapatılması, bir kısmının işsizlikle karşı karşıya kalması sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin ta kendisi değil midir?

Uygun çalışma koşulları sağlamamaktan adaletsiz gelir sistemine, liyakatsiz atamalardan güvencesiz çalışma biçimlerine, değersizleştirmeden hedef göstermeye kadar pek çok sıkıntı yanlış sağlık politikalarının uygulayıcısı iktidardan kaynaklanıyor. Hastalarla sağlık çalışanlarını karşı karşıya getiren ortam da sıklıkla bunlardan besleniyor.

SÜREKLİ İŞÇİLER İÇİN KURALAR ÇEKİLDİ

Ankara’da açılacak Etlik Şehir Hastanesi gerekçe gösterilerek beş büyük hastanemiz daha tüm itirazlara rağmen kapatılma hazırlıklarına girdi. Bunlar Onkoloji Hastanesi, Dışkapı Yıldırım Beyazıt Hastanesi, Dr. Sami Ulus Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi, Etlik Zübeyde Hanım Doğumevi ve Ulucanlar Göz Hastanesi. Her biri eğitim ve araştırma hastanesi vasfında, sadece Ankara’ya değil, tüm Türkiye’ye hizmet veren, özellikle yoksul yurttaşlarımız için vazgeçilmez hastaneler. Çalışanlar huzursuz, mutsuz. Hekimler dahil emekliye ayrılanlar, başka hastanelere, kurumlara geçmeye çalışanlar var.

Kapatılacak bu beş hastanede önceden taşeron şirketlerde olup kadroya geçirilen sürekli işçilere liste verilip tercihler yaptırıldı ve “Kendinize yer beğenin” denildi. Geçen cuma günü kuralar çekildi. Kuraya 1256 temizlik, 617 bilgi işlem, 387 güvenlik, 158 hasta yönlendirme işçisi, toplam 2418 sağlık emekçisi katıldı. Bilgi işlem dışında çalışanlara Etlik’te çalışma seçeneği verilmedi. Hepsinin düzeni bozuldu, bazıları evlerine çok uzak yerlerde çalışmak zorunda kalacaklar.

Daha kötüsü taşeron şirketlerde çalışan ve kadroya geçirilmeyenlerin durumu. Onlar zaten özlük haklarındaki gerilemeyle mağdurlar, şimdi ise işsizlik tehlikesi ile karşı karşıyalar. Örneğin yemekhane işçileri. Bu beş hastanede toplam 289 yemekhane çalışanı var ve çok kaygılılar. Etlik’te ihaleyi alan şirketin görüşme yapacağı söyleniyor, çalışıp çalışamayacakları belirsiz. Sadece bunlar da değil. Devlet hastanelerinde emek rejimi o kadar karmaşıklaştırıldı ve pek çok iş “hizmet alımına” döndü ki, laboratuvar, görüntüleme, sterilizasyon gibi alanlarda taşeron aracılığıyla çalışan yine işsiz kalma tehlikesi olanlar var. Sadece onkoloji hastanesinde 55 kişinin daha bu durumda olduğu söyleniyor.

Yalnız Etlik Şehir Hastanesi’nden kaynaklı sorunların bir kısmı bunlar, aynısını Türkiye’nin dört bir yanında yaşıyoruz.

ŞEHİR HASTANELERİ CAN YAKIYOR

Şehir hastaneleri pek çok yönüyle çalışan dostu değil. Örnek mi? Etlik Şehir Hastanesi yaklaşık 3 bin 800 yataklı dev bir yer ve yaklaşık 10 bin kişinin çalışacağı hesaplanıyor. Bunun yarısının kadın olacağını düşünebiliriz, beş bin kadının çalışacağı bu yerde çocuklarını bırakabilecekleri bir kreşleri bile yok! Ankara Şehir Hastanesi de aynı durumda. Oysa insani olanın ötesinde yasal zorunluluklar var. Kreş fiyatlarına ve bu hastanelere olan mesafelerine bakarsanız sağlık emekçisi kadınların zorluklarını görebilirsiniz.

Ankara hastane kapatmalar konusunda ağzı yanmış bir kent. Hastanemi Açın Platformu (HAP) adı altında bir araya gelen 122 kurum bu hastanelerimizin açılması ve başka hastane kapatılmaması için yüz akı bir mücadele veriyor. Onkoloji Hastanesi Kapatılmasın Platformu’nda bir araya gelen, çekirdeğini hastane çevresinde yaşayan yurttaşlarımızın oluşturduğu platform da benzersiz bir çaba sergiliyor. İktidar görmemekte, duymamakta ısrar etse de bu güzel kişi ve kurumların taleplerini yenileyelim:

Hastanelerimizi kapatmayın, kapattıklarınızı açın. Sağlık çalışanlarını ve hastalarımızı mağdur etmeyin.