Pandemiden sonra dünya yayıncılığının önemli bir bölümünü fiziki olarak biraraya getiren uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı, her sene bu büyük buluşmanın son gününde görkemli bir törenle sahibini bulan Alman Yayıncılar Birliği’nin “Barış Ödülü“nün Ukraynalı Yazar ve Müzisyen ve de kendi ifadesiyle “savaşın ikinci gününden itibaren silah taşımaya başlayan“ gönüllü asker Serhij Zhadan’a teslim edilmesiyle noktalandı.

Fuarın öncesinde, fuar açılış şölenlerinde, fuar boyunca gerçekleştirilen etkinliklerde bolca atılan “savaşa karşı edebiyat“ nutuklarını, “yazılan kitapların başka dillere çevrilmesiyle“ halklar arasında barışın sağlanacağına dair öngörüleri geçersiz kılan, sıfırlayan bu skandalın en önemli boyutu, birçok sözümona entellektüelin bunun bir “skandal“ olduğunu görmemesi. Hatta Almanya’nın “en saygın“ gazetelerinden “Die Zeit“ın başyazısında olduğu gibi “Buradaki skandal yazar ve kitabı değil. Skandal Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması ve hergün yaşanan ölümler. Edebiyat kendi araçlarıyla kendisini savunuyor. Ve de uğrunda savaştığı şey ise barıştan başka bir şey değil“ diyerek savunanlar da bile oldu.

Yazdığı son kitabında Rusya halkına, daha doğrusu halklarına “sürü“, “hayvan“, “sürpüntü“, “çirkef“ olarak hakaret eden, “Ruslar barbardır. Kültürümüzü, eğitimimizi yok etmeye geldiler“ diyen, “Cehennemde yanın, sizi gidi domuzlar!“ diye seslenen bir yazara Almanca konuşulan dünyanın en prestijli edebiyat ödülünün, “Barış Ödülü“nün verilmesine itiraz sadece birkaç solcu ve sosyalist yazardan geldi. Tabii onların “Putin ve onun kontrolündeki devlet ile milyonlarca bireyden oluşan Rusya halkları arasındaki farkı göremeyen“ bir yazara verilerek kirlenen bu “barış“ ödülünün bundan önceki sahiplerine yönelik, “o zaman siz bu durumu protesto ederek, aldığınız ödülü geri verin!“ çağrısına da şimdiye kadar kulak veren çıkmadı. Bilindiği gibi bu ödülün sahipleri arasında Türkçe’nin büyük yazarlarından Yaşar Kemal (1997) ve Orhan Pamuk (2005) da yer alıyor.

***

Bakalım Almanya dışındaki edebiyat dünyası, Rusya’nın “uluslararası hukuğu çiğneyerek“ Ukrayna’ya saldırısının ardından birdenbire “kahraman Ukrayna halkı“yla dayanışma adına, bu ülkedeki faşist, ırkçı, insanlık düşmanı kesimlerin devlet yönetimindeki, silahlı kuvvetlerdeki etkisini görmezden gelen Alman ana akım medyasının bir halka toptan toptan nefret kusan bu gönüllü savaşçıyı, savaş propogandacısını, herkesin aklıyla alay edercesine “barışçı“ ilan etmesini nasıl karşılayacak?

Bakalım onun sosyal medyada yazdıklarını içlerine sindirebilecekler mi? Bunlardan biri şöyle: “Savaş Rusların gerçek özünü ortaya çıkardı. ‘Rus dünyasının temel taşını oluşturan Rus kültürü de bu savaşın sorumlusu. Peki savaş suçlularının Rusya’da doğmuş olmasında Puşkin’in de suçu var mı? Evet o da suçlu. Tabii ki o da suçlu. Onların hepsi suçlu.“ Ve bütün bunlar yeni ortaya çıkmadı, hepsi Almanya’daki demokrasi ve insan hakları mücadelesinin anıtsal merkezlerinden biri olan, ülkedeki halkın seçtiği ilk parlamentoya ev sahipliği yapan, ilk anayasının kabul edildiği Paulskirsche’deki ödül töreninden çok önce bilinen şeylerdi.

Pazar günü sona eren Frankfurt Kitap Fuarı’nın bir yandan dünya yayıncılık sektörünü fiilen buluşturan bir platform olmasının yanı sıra, dünyanın en büyük “kültür ve edebiyat“ festivali olma iddiasını gölgeleyen başka şeyler de vardı. Örneğin bu yıl da fuar yönetimi, sivil toplum örgütlerinden, demokrasiden yana güçlerden gelen çağrılara kulak kapayarak, sağcı, ırkçı, yabancı düşmanı yayın yapan yayınevlerinin de katılımına, “demokratik çoğulculuk“ gerekçesiyle izin verdi. Böylece, geçtiğimiz yılki kadar güçlü olmasa da çeşitli kesimler tarafından boykot çağrılarıyla karşı karşıya kaldı.

***

Tabii asıl sorun katılımın düşüklüğüydü. Önceki yıllarda 10 ve hatta 11 büyük salona bile sığmayan fuar bu kez üç salonu bile dolduramamıştı. Son gün açıklanan bilançoya göre beş gün boyunca fuarı 180 bin kişi ziyaret etmiş, bunları yarısı yayıncı, diğer yarısı ise kitapsever ziyaretçilerden oluşuyor. Bu elbette geçtiğimiz yıl büyük ölçüde sanal ortamda gerçekleştirilen ve fiziki versiyonu mini ölçülerde tutulan fuara göre daha büyük bir katılım. Geçtimiz yıl, yine yarısı yayıncı, yaklaşık 75 bin ziyaretçi katılmıştı. Ancak pandemiden önceki fuar bilançoları dikkate alınacak olursa büyük bir gerileme var. 2019’daki fuarın ziyaretçilerinin sayısı 300 bini aşıyordu.

Fuarda Türkiye, Türk kültürü ve ülkemizdeki yayın dünyası de her yıl olduğu gibi, bir taraftan resmi katılımla, diğer taraftan da muhaliflerin bağımsız katılımıyla temsil edildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği, Türk Yayıncılar Birliği ve Basın Yayın Birliği’ne üye 14 yayıncının katıldığı bir ortak stantta, hem bu yayınevlerinin yeni eserleri, hem de bakanlığın 2005 yılında başlattığı TEDA programı (Türkiye’nin Çeviri ve Yayım Destek Programı) kapsamında çeşitli dünya dillerine çevrilen eserler sergilendi. Köln merkezli “Kültür Forum Türkiye Almanya“nın stantında ise ülke dışında yaşamak zorunda kalan, yasaklanan yazarlar ve eserleri tanıtıldı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’den kaçan Fethullahçılar da fuara yine kendi stantlarını kurarak katıldılar. Burada AKP taraftarlarıyla yaşanan itişme kakışmaların da polisin müdahalesiyle önlendiği öğrenildi.