Premier Lig 1995-96 sezonunun ilk haftasında Aston Villa’nın Manchester United’ı 3-1 mağlup ettiği günün akşamı, Liverpool...

Premier Lig 1995-96 sezonunun ilk haftasında Aston Villa’nın Manchester United’ı 3-1 mağlup ettiği günün akşamı, Liverpool efsanelerinden Alan Hansen, BBC Match of the Day programında “çoluk çocukla hiçbir şey kazanamazsınız” demişti. Hedefi Alex Ferguson’du. Eric Cantona aylar önce Selhurst Park tribünlerine uçan tekme attığında sadece kendisini sahalardan uzak tutacak cezaları almamış takımı da 1995 şampiyonluğundan olmuştu. İzleyen sezonun başlangıcında da yoktu Cantona. Ferguson, Darren Anderton, Marc Overmars, Roberto Baggio gibi birçok ismin peşine düşmüş ama bunların hiçbirisiyle anlaşamamıştı.Bunun üzerine akademiye döndü İskoç teknik adam. Tümü 21 yaşın altında olan Neville kardeşler, David Beckham, Nicky Butt ve Paul Scholes, Ferguson’un A takıma çıkarttığı oyunculardı. Ama ilk maçta yedikleri tokat sezonun onlar için çok zor geçeceğini gösteriyordu ki basının da yüklenmesinin sebebi buydu. Cantona’nın ekim ayında dönüşüne rağmen takım yeni yılın ilk günlerinde önce Tottenham Hotspur’a 4-1 mağlup oldu, ardından da Aston Villa ile berabere kaldı. Newcastle United arayı açmış, “Big Kev” Kevin Keegan yönetiminde şampiyonluğa gidiyordu.

Ama Cantona 9 aylık futbol arasının ardından formunu tekrar sağladığında, onun önderliğindeki genç oyuncular müthiş bir çizgi yakaladılar. Gollerin tümünü Cantona’nın attığı 4 tane 1-0’lık maç kazandılar bu dönemde. Bunların en önemlisi Newcastle deplasmanında kazanılan galibiyetti. Bu maçtan sonra Newcastle zirveyi nisan ayında Ferguson’un güvercinlerine bıraktı. Sezon sonu 4 puan farkla şampiyon olmuştu Kırmızı Şeytanlar. Hansen’in çoluk çocuk dediği ekip, sezon başı transferlere bir dolu para harcayan Liverpool, Arsenal gibi ekipleri geride bırakmıştı. Paul Scholes, Cantona’nın yokluğunda Andy Cole’un forvetteki partneriydi, tam 10 gol attı. Bu onun United kariyerindeki en iyi ikinci sezon performansı olacaktı. Kızıl saçlının mevkisi yıllar geçtikçe geriye itildi. Önce hücuma dönük orta saha oyuncusuna sonra da katıksız bir orta saha oyuncusuna. Ferguson’un çok sevdiği, şöhretsiz, parıltısız görev adamları listesinin en önemli adamı olarak kaldı. Zinedine Zidane onu kuşağının en iyi orta saha oyuncusu olarak tanımlamıştı.

Yarın Paul Scholes 20 yıllık kariyerini Old Trafford’da, New York Cosmos’la oynanacak rüya gibi bir maçla tamamlıyor. Düşler Tiyatrosu’nun İsa Peygamber kadar sevilen adamı Eric Cantona, o stadyumun çimlerine ilk kez çıkacak yıllar sonra. Dolayısıyla Scholes’un vedası olduğu kadar Kralın Dönüşü olması açısından da efsanevi nitelikte. Paul Scholes’un tabii beraber A takıma yükeldiği oyuncularla karşılaştırıldığında özel bir durumu var. Phil Neville bugün Everton forması giyiyor, Gary Neville futbolu şubat ayında bıraktı, Beckham ABD’de ve Nicky Butt da Hong Kong Ligi’nde forma giyiyordu son olarak. O ve Ryan Giggs ise Avrupa’nın en üst düzey kulüplerinden birisinde, hep en üst düzeyde kaldılar. Giggs de ortadan yok olduğunda çocukluğumuzun son yıldızı da belki de veda edecek bir döneme. 5 Ağustos'taki maçı kaçırmayın derim.

KUPA STATÜSÜ VE ALMANYA

Hafta sonu Almanya’da kupa maçları oynandı. DFB Pokal. Wolfsburg, Bayer Leverkusen, Werder Bremen ve Freiburg, yani 4 Bundesliga takımı, daha temmuz ayında havluyu attılar. Sebeplerinden birisi statü tabii ki. 1982’den beri Almanya’da oturmuş bir sistem var. Tek maç eleme usulü ve amatör takımlarla profesyonellerin ayrı ayrı torbalara dağılıp birbirleriyle eşleşmeleri halinde amatör takımın mutlaka kendi evinde oynaması. Her sezon başı bir kaç Bundesliga takımı bu statünün kurbanı olur. Türkiye’de bu iş 2005-06 sezonuna kadar doğru yapılıyordu. Sonrasında bir takım maddi kaygılar sebebiyle ucube bir grup formatına geçildi. O sezondan sonra oynanan kupa mücadelelerin tümünde, ligin 4 büyüğünden en az 2’si çeyrek finale kaldılar. Çoğu zaman 3’ü birden oradaydılar. Üstelik çeyrek finalde de birbirleriyle eşleşmediklerinden az birinin finalde olması kaçınılmazdı. 2007-08’deki Gençlerbirliği-Kayserispor finali bu statüde İstanbul takımlarının olmadığı tek final. Bu formatın, yıllardır dile getirildiği üzere acilen değiştirilmesi gerekiyor.

ESKİŞEHİRSPOR

Kapatırken değinmek lazım. Kris Boyd, Kamara derken Dede de aralarına katıldı. Ligin kadro yapısı en ilginç takımlarından birisi oldular. Kariyeri yokuş aşağı giden ve zamanında Cenk Tosun’un performansı için “Türkiye Ligi, Bundesliga değil” diyen Michael Skibbe açısından tekrar sıçrama şansı, başaramazsa Bundesliga’ya dönüşü şüphelerle olacaktır, hem elinde çok iyi bir potansiyel var hem de Eskişehir, Frankfurt değil.