Muhalif seçmende hayal kırıklığının yerini öfke almış durumda. Üç boyutlu, üç hedefli bir öfke. Muhalefet partilerine, iktidara oy verdiği varsayılan yoksullara ve örtük de olsa kendilerine. Öfkenin kaynağında “aldatılmışlık” hissinin baskın olduğu söylenebilir. Muhalif seçmen oy verdiği partilerce neden kandırıldığını düşünüyor olabilir?

Millet İttifakı, 2023 seçiminde muhalefetin ana gövdesiydi. İttifakın adayı Kılıçdaroğlu’nu desteklemek dışında Emek ve Özgürlük ve Sosyalist Güç Birliği ittifaklarının seçim stratejileri millet ittifakından farklıydı.

Fark, millet ittifakının 2023 seçimlerini bir tür “son demokratik seçim!” olarak tanımlamasıydı. Seçimi RTE- Cumhur ittifakının kazanmasının Cumhuriyet’in sonu anlamına geleceği söyleniyordu. RTE de iki şeriatçı parti, Hüda- Par ve Yeniden Refah’ı ittifaka katarak bu felaket uyarısını haklı çıkarıyor gibi görünüyordu.

Olası felaketi katmerlendiren bir diğer önemli strateji de iktidarın “seçimi çalabileceği” riskini sürekli seçmene hatırlatarak sandıklara sahip çıkmayı ölüm kalım meselesi olarak yansıtmasıydı.

Son demokratik seçim ve seçimde hile uyarısı, iktidara muhalif olan örgütlü, örgütsüz seçmeni, itiraz etmeden hizaya girmeye çağırdı. Millet ittifakının çelişkileri, aday belirleme belirsizliği, aday vb. gibi konularda herkese şimdi sırası değil, oy ver sandığa sahip çık, gerisini düşünme diye seslenildi.

Sonra seçim kaybedildi… Bir ay geçti. Seçmen seçimlerde hile yapılıp yapılmadığını bilmiyor! Şeriatın gelip gelmeyeceğini de!

Çünkü, ana muhalefet hattı olan Millet İttifakı partileri, sanki olağan bir seçim olmuş, kaybetmişler ama oylarındaki artış eğilimi onları cesaretlendirmiş ve 9 ay sonraki yerel seçimlere hazırlıklara başlıyorlarmış “gibi” yapmaya başladılar. Grup başkanlarını seçtiler, komisyonlara üyelerini verdiler vs vs vs. Ama asıl önemlisi vekillik yemini ettiler. Hem de seçilmiş vekil Can Atalay, Anayasa’ya aykırı olarak serbest bırakılmadığı halde!

Oysa, Can Atalay’ın hangi partiden olup olmadığının hiçbir önemi olmamalı. Seçilmiş bir vekilin serbest bırakılmaması yasal mı değil mi? Yasal değilse muhalefet, Anayasa ve yasalara uymayan bir iktidarın belirlediği alanda siyaset yaparak rejimi meşrulaştırmış oluyor.

Demem o ki, seçmene saldığımız korku gerçek değildi, demiş oluyorlar.

Öyle mi değil mi?

Görünen o ki, ana muhalefet partileri (yönetimleri) sorumluluk almaktan yana değiller. O zaman aldatıldığını hissederek öfkelenen seçmenler, öfkeleriyle nasıl hesaplaşmalılar? Siyasetten koparak, sadece kendi çıkar ve güvenliğine odaklanarak, iktidara oy veren yoksullara kızarak öfkelerini çözemezler. Önce kendilerine yönelik kızgınlıkları üzerine düşünmeye başlamalılar.

Bu çözümlemenin en önemli adımı aldatıldığı için kızmak değil, ben neden aldandım, sorusunu kendilerine sormalarıyla atılabilir. Beni neden aldattın değil ben neden aldandım? Neden aldandığı sorusuna vereceği yanıtlamaya başladığında asıl o zaman siyaset yapmaya başlamış olabilir. Haftaya neden aldandık, sorusu üzerine devam edeceğim.