“Terziler geldiler. Kırılmış büyük şeylere benzeyen şeylerle daha çok koyu renklere ve daha çok ilişkilere

Bir kenti korkutan ve utandıran şeylerle.

Kumaşlar bulundu ve uyuyan kediler okşandı. 

Sonra sonsuz çalgısı sevinçsizliğin.”

T. Uyar

Sonsuz çalgısını işitiyoruz ne zamandır sadece sevinçsizliğimizin. İki yakamız bir araya gelmiyor çünkü. Üzerimize dikilen elbiseler dar. Malzemeler kalitesiz. Yeterli kumaş da yok diyorlar hepimizi sarıp sarmalayacak. Oysa biliyoruz kumaşı bizden alıyorlar ama başkalarına elbiseler dikiyorlar gizli odalarda. Odaya girip bakmamıza da engel çıkartılıyor sürekli. Kapıda dikilen iki güvenlikçi “bakamazsınız” diyor “içeride ne olduğuna”. Bir iki zorlayan çıkıyor. Onlara sprey gaz sıkılıyor. Hepimiz etkileniyoruz gazdan. İçerliyoruz ama o kadar. Susuyoruz sonra hep beraber.

“Olsun diyor” içimizden biri gizli odadan çıkan birini göstererek, “ne kadar yakışmış baksana şu elbiseye, yoksulluğumuza inat ne güzel. Şu saray yok mu?” diyor, “hani konuştuğumuz günlerdir. Ne kadar güzel. Ormanın içinde açmış betondan bir çiçek gibi. Hepimize ait kaynaklardan artırılmış parçalarla dikilmiş abartılı bir elbise.”

Provası çıkartıldı 2015 Bütçesi’nin. “Bütçe maratonu başladı” diye yazıyor gazeteler.

Biliyor musunuz Türkiye’de 10 asgari ücretli 1 şirketten daha fazla vergi veriyor. Hükümet emekçiden tıkır tıkır topluyor vergisini. Oradan taviz vermiyor işte.

Hiç duydunuz mu ücretliye vergi affı geldiğini. Zaten hemen ücretinden kesiyorlar işçinin vergisini. Ama eğer söz konusu şirketlerse onlara af çok. Şirketlerden vergi toplamaya eli gitmiyor hükümetin. Bu ülkede en gariban koca koca şirketlerimiz sonuçta. Ücretlinin ise bir eli yağ da bir eli balda.!

Türkiye dünyada vergi adaletsizliğinin en yüksek olduğu ülkeler arasında yer alıyor. Dengesizlikler ayyuka çıkmış durumda. Adaletsiz vergi olarak tanımlanan dolaylı vergiler son derece yüksek, doğrudan vergiler ise adaletsiz. Türkiye zenginden, şirketlerden vergi toplayamayan bir ülke. Sonuç, bütçenin mili gelirdeki payı yüzde 25,4. Avrupa Birliği ortalaması yaklaşık bunun iki katı. Emeklisi, işsizi, işçisi, öğrencisi, engellisi iki kat daha büyük bir bütçeye göre pay alıyor.

AB ülkelerinde Sosyal Koruma ve Sosyal Güvenlik harcamalarının milli gelirdeki payı yüzde 19,6, Türkiye’de yüzde 5,4. AB’de Türkiye’nin yaklaşık 4 katı daha fazla pay alıyor milli gelirden emekli, işsiz, engelli vb. Kimse bizim gibi sosyal güvenlik kara delik diye höykürmüyor. Sağlıktaki sefaletimiz ise daha büyük. 6 kat daha az paya sahip Türkiye’de sağlık hizmetleri. Çevre koruma hizmetleri yok gibi bir şey. Eğitimde de bir hayli gerilerdeyiz. Oysa savunma ve kamu düzeni harcamalarında AB ülkelerinin ayırdığı payın gerisine düşmüyoruz. İhtiyacımız bol gaz, bol TOMA, bol polis, bol asker anlaşılan.

Neyse lafı uzatmayalım. Bütçe süreçleri son derece önemli. Kaynakların kimlerden toplanıp, kimler için harcanacağının belgesi. Oysa suskunuz en başta dediğim gibi.

Üzerimize dikilmek istenen bu deli gömleğini giymek zorunda değiliz. Halk için bütçe, demokratik Türkiye talebi ile 13 Aralık 2014 tarihinde Ankara’da DİSK ve KESK tarafından düzenlenen miting bunun için iyi bir fırsat.

Susmayalım; iğnelerine iplik geçirip beklesinler…