“Aç, aç, aç!” Sonunda örtü açıldı. Ve gözler fal taşı gibi açılı halde, açığa çıkan yüzeye bir müddet büyülenmiş gibi bakakaldılar. Seyirci; bir oturuşta gözleriyle her şeyi yiyip tüketen, teşhirle beslenen devasa bir yaratık. Doymak bilmeyen, aç gözlü bir canavar; istediği tek şey, gösteri. Görsel metabolizması çok hızlı çalışır ve o yüzden çok sık acıkır. Örtüler açılmalı ve dünya önünde görsel bir şölen olarak serilmelidir. Sessizlik çok uzun sürmedi. Gösteri devam etmeliydi. Seyirci sıralarından yeniden “aç, aç!” sesleri yükselmeye başladı. Seyircinin bu ısrarlı talebine teşhirci, bir örtü daha kaldırarak karşılık verecekti. Seyircinin nabzını tutmayı çok iyi biliyor, seyirciyi kışkırtmak için işini bilerek geciktiriyordu. Doymak bilmez bu obur kitleyi beslemede usta olan teşhirci örtüyü yavaşça kaldırdı ve tüketilecek bir yüzey daha ortaya çıkmıştı. Seyircinin hazzı doruklardaydı. Haz yerini tükenmişlik duygusuna bırakırken çok geçmeden sıralardan yeniden “aç, aç!” sesleri yükselmeye başlayacaktı.  

Seyircinin seyretmekten kendini alamadığı olay, örtü ile çıplaklık arasında geçiyordu. Fakat bu olaydan rahatsız olanlar, çıplaklıktan hazzetmeyenler de vardı. Onlar için örtü kutsal, örtüyü kaldırmak ise, kutsallarına yapılmış en büyük saygısızlıktı. Yaşadıkları coğrafyada hakikat asla çıplak olamazdı ya da çıplak olan, hakikat olamazdı. Hakikati çıplaklaştırdıkları için Antik Yunanlıları kafir olmakla suçlayacaklardı. Hakikat kendisini ihtişamlı örtüleri aracılığıyla gösterir ve onu ancak örtüleri sayesinde algılayabilirdik. Eşyaların bile çıplaklığına tahammül edilemezdi, evlerindeki her nesne için mutlaka dantel bir örtüleri vardı. Doğa ahlaksızdı, en mahrem şeyler ulu orta gerçekleşiyordu ve her şey çırılçıplaktı. Sokaklardaki çıplak ağaçlara el örgüsünden giysiler giydirenler de onlardı. Bıraksanız, örtüyü kutsayanlar hızlarını alamayıp gördükleri her şeyi örteceklerdi. Çıplaklığa karşı açılan bu savaşa teşhircinin verdiği yanıt, örtüleri kaldırmak ve örtülerin altında saklı olan hakikati açığa çıkarmak oldu. Yaptığı işi bir şova dönüştürmüş ve kendi seyircisini yaratmıştı.

KRAL ÇIPLAK DİYENLER

“Kral çıplak!” diye bağırıyordu şimdi seyirci. Teşhirci kralı sahneye çıkarmış ve üzerindeki örtüyü kaldırmıştı. Fakat kralın çıplaklığı çok uzun sürmedi, seyirci yeniden bağırmaya başladı: “Aç, aç!” Bir örtü daha kaldırıldı, ardından bir başkası. Ve her seferinde açığa çıkan yüzey hızla tüketiliyor ve seyirci daha fazla çıplaklık talep ediyordu. Hakikat olarak ortaya çıkarılan her yüzey kısa bir süre sonra atığa dönüşüyor, unutuluyordu. Ve seyirci durmadan haykırıyordu: “Aç, aç!” Hakikat, bir başka hakikati kışkırtıyor, fakat seyirci asla yerinden kalkmıyordu. Bazen heyecanla koltuğundan fırladığı oluyor, sonra hemen yerine oturuyordu. İnsan bir kere seyirci konumuna yerleşmeye görsün, doğal felaketler bile onu yerinden edemez. Beslenme alışkanlıkları değişir, teşhirin büyüsüne kapılır ve sağlığa zararlı gösterileri tükettikçe obezleşir ve ağırlaşır. Seyretmenin hazzı gibisi yoktur. Bir süre sonra kimse hakikat ile ilgilenmez olur. Teşhirin büyüsü ve seyretmenin hazzı bedenleri ve zihinleri ele geçirir. İstedikleri tek şey, daha fazla çıplaklıktır. Ve teşhirci, kralı soymaya devam etti.

GÖSTERİ DEVAM ETMELİ

Kralın kirli çamaşırları sahnenin bir kenarında şimdiden küçük bir tepe oluşturacak kadar birikmişti. Fakat seyirciye göre kral hala giyinikti ve teşhirci soymaya devam etmeliydi. Başta “Kral çıplak” diyenler, demek ki yanılmışlardı, hep birlikte bağırmayı sürdürdüler: “Aç, aç!” Anlaşılan, soyma eylemi asla sona ermeyecekti. Sona ererse seyirci yerini, teşhirci de seyircisini kaybedecekti. Soyma işini ağırdan almalı ve arzuları kışkırtmaya devam etmeliydi. Zaten bu işin hakikatle de bir ilgisi kalmamış, tamamen erotik bir şova dönüşmüştü. Elbette örtüyü kutsayanlar bu durumdan hiç de hoşnut değildi. Onlar, bir hakikat olarak krallarını ihtişamlı örtüleriyle sevmişlerdi, kutsallarıydı. Gösteri, kutsallarına yapılan bir hakaretti. Çok şükür ki kralları hâlâ sahnede. Seyircinin ise keyfine diyecek yok. İsteseler yerlerinden kalkabilir ve kralı sahneden indirebilirler. Fakat o zaman da erotik şov sona erecek ve seyretmenin hazzından mahrum kalacaklar. O halde “Show must go on!”