Rusya’nın Ukrayna’yı askeri işgalinin en somut ve yakıcı ilk sonucu, Ukraynalı ve Rus askerleri nin ve sivillerin ölümü oluyor. Belki hiçbir zaman sayılarını tam bilemeyeceğiz. Ama binleri, on binleri geçecek. Bu ölümler kadar yakıcı olmasa da işgalin öldürdüğü liberal bir kavram da var; politik doğruculuk! Gerçek inancın ya da düşüncen ne olursa olsun, insanlara din, dil, etnisite, görünüm, seçimler, hayat tarzları gibi özellikleri nedeniyle ayrımcı, aşağılayıcı, dışlayıcı ifade kullanamazsın. İnanmasan da insanlar “eşitlermiş gibi” yapmak zorundasın! İlk bakışta “çok doğru” gibi görünen bu ilkenin gerçek hayatta hiçbir karşılığının olmadığını işgal net olarak gösterdi.


Savaş, bir kez daha insanlara “taraf olmayı” dayatırken, aynı zamanda politik doğruculuk cilasının dökülmesini ve gerçekte zaten taraf olanların da kendilerini açıkça ifade etmelerini sağladı; Böylece ağzından demokrasi, eşitlik, küresel iklim, kimlik bık bıklarını düşürmeyen, özellikle de “liberaller” hızla NATO arkasında hizalandılar. Solculuğu, sınıf temelli düşünmekten çoktan uzaklaşmış bir diğer grup ise Anti-NATO’culuk adına Putin milliyetçiliğinin ardında saf tuttu.

Batı’da süreç bir anda anti-Rus cadı avına çevrildi. Yalnızca Rus olmaları çok sayıda insanın işinden atılmasına yol açtı. Savaş, her zaman kitleleri aptallaşmaya çağırarak işini görür: Rus votkalarını yollara dökerek Rusya’yı protesto ederken çok uluslu Amerikan enerji petrol şirketlerinin Rusya ile ortaklığından haberdar olmayanlar gibi. New York’ta 1927 yılında Ekim Devrim’inden kaçan anti-komünist Ruslarca açılan ve şehrin ikonik mekanlarından biri olan ‘Rus Çay Evi’ adı nedeniyle zor durumda! Uluslararası bilimsel dergilerin Rus bilimcilerin makalelerini yayınlamama kararı almaları bir başka saçma haber.

Batı medyası, Putin’in Lenin’i eleştirmesine rağmen, Rus işgalini sanki Sovyet sosyalizminin liberal demokrasiye saldırısı olarak tanımlıyor. Türkiye sağcıları da Putin-Stalin benzetmesiyle Amerikan saldırganlığına destek veriyor. Türkiye sosyalistleri ise Avrupa ve Amerikan “sosyalistlerinin” ABD-NATO emperyalizmine karşı Putin’den yana olma aptallığına düşmediler.

***

Ukrayna işgalinin orta vadede önemli bir etkisi 1980’lerden bu yana insanların zihnini hipnotize eden liberal demokrasi yalanının açığa çıkması olacak gibi. Kırk yıldır önce askeri darbelerle öldüren, sonra ideolojik hegemonya araçlarıyla sosyalist solun soluğunu kesen liberal solun söyleyebileceği laf kalmadı.
Sosyalist solun bir kutup yıldızı olarak insanlara yol açması şimdi hem daha zorunlu hem de daha kolay. Halkların kardeşliği türküsünü söylemeye başlamak şimdi daha da acil ihtiyaç. Rus ve Ukrayna halklarının birbirlerini kırmaları yerine onları sömürenlere karşı birlik olmalarını desteklemek gerekiyor. Liberal dalga, kimliklerin özgürlüğü vurgusuyla sınıf kardeşliğini görünmez kılmaya çalışmıştı. O özgürlük çağrısı, harekete geçirdiği her özgürlük talebinin gerçekleşmesinin, ancak sosyalizmle mümkün olduğunu da güçlendirmiş oldu. Kimliği, etnisitesi ne olursa olsun insanları bir araya getirebilecek yegane ortak paydanın “emek” olduğunu şimdi anlatmak çok daha önemli ve kolay.

Okuduğunuz bu gazete ilk günden bu yana aynı çağrı için yayınlanıyor. BirGün’ün yayınlanmaya başladığı 2004 yılından 2013 Gezi İsyanı’na kadar sesini yeterince duyuramaması liberal dalganın olağanüstü rıza üretme becerisiyle de ilgiliydi. 2010 referandumunun Yetmez Ama Evet (YAE) kampanyası, sosyalist sola yönelik ideolojik saldırının şahikasıydı. Bugün geldiğimiz noktada YAE’cilerin travma yaşamaları da aynı sürecin sonucu. Şimdi onlar şaşkın ördek gibi NATO güzellemesi yaparken BirGün’ün sitesinin Türkiye’nin en çok okunan haber sitesi olması boşuna değil.

SOL Parti, seçimlere girme yeterliliğini çoktan kazandı. SOL Kültür Yayınları hızla kitaplar, dergiler basıyor. Ankara’ da, Esat-Seyran, Ayrancı SOL Kültür kütüphaneleri açıldı. Sırada Dikmen var. SOL Kültür, Soma ve Ayvalık’ta da açıldı. Bu hafta İzmir Karşıyaka açılıyor. SOL Forum, sosyalistlerin tartışma ve fikir üretme platformu oldu.

Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat için Vakıf (TAKSAV), Bodrum, Bursa ve Edirne’de temsilcilikler açıyor. Böylece Ankara, İstanbul ve İzmir’le birlikte bilim, kültür, sanat merkezleri çoğalıyor. TAKSAV-Okul ve Sosyalist Okul eğitimleri sürüyor.

Türkiye sosyalistleri hiçbir zaman vazgeçmedikleri “başka bir dünya mümkün” ülküleri için hemen yanı başındalar.

Şimdi SOL’un zamanı, tek eksiğimiz sensin…