Almanya bize karşı kendini sıkar mı? Almanya, Belçika’ya yatar mı? Azerbaycan bize bir kardeşlik yapar mı?..

Almanya bize karşı kendini sıkar mı? Almanya, Belçika’ya yatar mı? Azerbaycan bize bir kardeşlik yapar mı? 4 gün içinde elimizden gelen her türlü spekülasyonu yapıp durduk. Komik olan bu hesaplara giren tek ülkenin bizim olmamızdı. Löw’ün Almanya'sının zaten bu tür hesaplarda işi olmaz. Sahaya çıkarlar ve kazanmaya oynarlar. Başından beri 10’da 10’a konsantre olduklarını söylüyorlardı. Belçika maçının ilk 15 dakikasındaki tutuk halleri dışında (ki o halleri bize karşı da tecrübe etmiştik) ciddiyetlerini korudular ve Mesut Özil’in perdeyi açtığı 15 dakikalık bir performansla maçı kazandılar. Grup kuraları çekildiğinde ilk 2 sıranın bu şekilde oluşması gerekiyordu ve oluştu da. Almanları, özellikle de bu Almanya takımını geçmek bir mucize olacaktı. Bunun için onlarla oynadığımız 2 maç dışındaki maçların hiçbirisinde puan kaybetmemek ve onları en az 1 kez mağlup edebilmek yatıyordu. 2010 Dünya Kupası elemelerinde Hiddink’in Rusyası bunu başarmış ama Almanlara 2 maçta da kaybetmişti. Zaten Hollandalı’nın kariyerinde Almanlara karşı çok parlak bir karnesi yok. Dolayısıyla ortaya çıkan sonuç beklenenin gerçekleşmesinden başka bir şey değil.

Guus Hiddink, Almanya maçı sonrası takımın bir arada çalışamamasından, mayıs başında, kafasındaki taktiği ve oyun disiplinini oturtmak için oyuncuları çağıracağı kamptan söz etti. Hamit Altıntop ise yetenekten çok çalışmak ve takım olmanın gerekliliğinden. Aslında eksiğimizin ne olduğunu bu 2 adam da çok iyi biliyor. Batı Avrupa standartlarına göre yetişmiş bu 2 adam, bizim duygusallıkla yoğurulan başarı formülümüzün kalıcı olmadığının bilincindeler. Futbolumuzu yorumlayan adamların ağızlarına pelesenk ettikleri cümlelerdir. Işık görmek, ısıran bir takım izlemek, pes etmeyen bir takım olmak, bunun en sevileni ve prim yapanı da son dakikada geride isek ve serbest vuruş kazandıysak, topa koşmak ve atışı hemen kullanma arzusudur. Çok severiz bu kazanma isteğini sergileyen karakter hallerini. Skora, oyuna olan katkılarına pek bakmayız. Topun taça çıkacağını bile bile yakalamak için koşan ve taç çizgisini kayarak koşan oyunculara alkış tutarız, hele bir de formasının her yanı çim lekesi ve çamura bulanmışsa. Ama Hiddink ve Hamit biliyor ki dünya futbolunda bunlar para etmiyor, daha doğrusu başarı ülkesinde o para birimi çoktan tedavülden kalktı.

Euro 2008 bittiğinde ulusal takımın oynadığı tüm maçlarda, skoru önde götürdüğü  dakikalar yarım saati bulmuyordu. Turnuvaya renk katan, insanların yüreğine indiren, sürprizlerin takımı olduk. Peki diğer yolu tercih eder miydik? Örneğin; Almanya gibi sapasağlam bir takım olmayı ya da İspanya gibi saha içi organizasyonuyla hemen herkesi çaresiz bırakan bir takım olmayı. Hiddink, maçtan sonra defalarca duygu yoğunluğunun, oyuncuların yapması gereken işleri doğru olarak yapmalarını engellediğini ve özellikle yerleşme hatalarını vurguladı. Bu eksikleri gidermesi çok zor olacak. Zira ülke futbolcusu, pozisyon hataları ve oyun disiplini konusunda çok parlak bir geçmişe sahip değil.

Önümüzde baraj maçları için 1 aylık bir süre var. Seri başı olunması veya olunmamasından bağımsız diğer 7 takımın tümü bizim için ciddi rakipler. Ay yıldızlılar ile ilgili bahsi kapatmadan önce değinmek istediğim bir şahıs var. Servet Çetin, Frank Rijkaard’ın görevden ayrıldığı dönemde “ben hocamdan güven beklerim” diyordu. Ona göre bir teknik adamın onu kadroya alması güven için yeterli değildi. Oldukça spekülasyona açık bir performans sergilediği Ankaragücü maçı sonrası Rijkaard’ın ipi çekildi. Cuma akşamı Almanya karşısındaki performansının tek kelimelik özeti “rezalet”ti. Yine bir güven sorunu mu var bilemiyorum, ama vasatın altında bir defans oyuncusu seviyesinde dahi değil. Alman hücum oyuncularının yanında, bir serseri mayın gibi oradan oraya yalpalanıp durdu. Bu hali, Hiddink’in de takıldığı şeyleri düzeltmeye çalışan bir Hollandalı’nın işine malolmuştu. Tekrarlanması muhtemel.
ESTONYA TARİH YAZDI
Ermenistan ve Estonya eleme gruplarının sürprizi oldular. Ermenistan, bizimle aynı puanı  topladı ama turnuvaya gidemedi. Ancak son maça kadar şanslarını  sürdürdüler. Estonya ise futbol tarihinin en büyük başarısına imza attı. Faroe Adalarına mağlup oldukları bir grupta, son 3 maçta aldıkları 9 puanla baraj maçlarına kaldılar. Klaas-Jan Huntelaar attığı 12 golle, hem gol kralı oldu, hem de Hollanda formasıyla 30 gol barajını geçen altıncı futbolcu oldu. Huntelaar’ın bu 30 golünün 22’si Bert van Marwijk döneminde atılmış goller. Ve salı günü ile ilgili son anektod, İspanya-İskoçya, maçında, ev sahibinin 6. dakikadaki golüne kadar İskoçya’nın topa sahip olma oranı yüzde 9’du.