Sezon öncesi Avusturya kampındaydı Galatasaray. Abdürrahim Albayrak, arkasına dağların yarattığı o müthiş Orta Avrupa manzarasını almış...

Sezon öncesi Avusturya kampındaydı Galatasaray. Abdürrahim Albayrak, arkasına dağların yarattığı o müthiş Orta Avrupa manzarasını almış ve “buralar bizim Rize’nin dağları gibi” diyordu ve ardından ekliyordu: “Çocukların yüzlerine bakın, hepsi gülüyor, ‘4 senedir hoca görmedik’ diyorlar, ortam çok güzel”. Basın buna, sezon başlayana kadar 2000 ruhunun geri döndüğü ve takımda yıllardır olmayan arkadaşlık ve dayanışmanın takıma hakim olduğu haberlerini de ekledi. Ortalık güllük gülistanlıktı Galatasaray için. Takımın % 70’i değişmiş bir dolu oyuncu gitmiş bir dolu oyuncu gelmişti. Galatasaraylılar geçtiğimiz yıl orta sahadaki o meşhur lanetli üçlüden kurtuldukları için de memnundu. Geçtiğimiz Pazar gecesı, 29 yaşında, kariyerinin önemli bölümünü, ender gelişen Osasuna ataklarında geçiren bir Kamerunlu, bu içi boş söylemlerle yatılan rüyadan herkesi uyandırdı. Bir kere daha insanlara, geçmişte çok özel şartlar ve oyuncularla hazırlanmış bir takımın yarattığı (adına illa bunu söylemek istiyorsanız) ruhu tekrar çağırmak yerine, o günkü şartlardan yeni bir eser yaratmanın daha önemli olduğunu gösterdi.

2000 yılındaki takım, tarihin o zamanki şartları ile oyuncuların o günkü formuyla birleşen ve Fatih Terim’in, Sepp Piontek öğrendiklerini uygulama konusunda zirveye çıktığı bir dönemin eseriydi. Nev-i şahsına münhasır derler ya öyle işte. Saha dışındaki yaşamlarını kontrol etmek son derece kolay olan ve manevı hayatlarındaki seçimleri birbirine yakın olan Türk oyuncularla, 2 Koyu Katolik Brezilyalı ve 2 yakın arkadaş Romen oyuncu, disiplin ve profesyonel hayat bakımından soru çıkarmayan adamlardı. Fatih Terim’in kendi ifadesiyle en büyük yıldızı 1 gün bile antrenmana geç gelmemiş bir adamdı işte. Bu şartları tabii ki lehine kullanmak da önemliydi ve Terim bunu dediğimiz gibi çok iyi başardı.

Futbol çok hızlı değişiyor ve bu spor öyle bir spor ki, onu ciddiye almadığınızda ve sağlam temellere kurulmamış bir felsefe ile ona yaklaştığınızda anında cezayı kesiyor. Galatasaray, mali yapısı, arkasındaki taraftar topluluğu ve tarihçesi ile, 11 yıl önce kazanılmış bir şampiyonluğun ruhunun peşinde koşacak lükse sahip değil. Bugünün kazanımlarını yaratmak zorundalar. UEFA Kupası kaldırıldığından beri geçen dönemde dünya futbolu, futbolun evrimleşmesine katkı yapacak en az 3-4 takım gördü. Her takım, her hoca onu diğerlerinden farklılaştıracak bir felsefe arayıp, nüansların peşinde koşuyor. Tarihin en yaratıcı takımlarından birisi elinde olan Guardiola, Fabregas’ı sistemine oturtmak için yepyeni bir diziliş üzerine kafa patlatıyor, hep daha iyisi için. Geçmiş geçmişte, onu orada bırakalım.

Pazar akşamı sahaya çıkan Galatasaray’ın gözle görülen 2 büyük sorunu vardı. Günümüz futbolunda artık işlevsel olmadığı açıklanan, aslında kaybolmayan, sadece rolü ve sorumluluğu artan sahte 10 numara ve defansif kurguyu sağlayacak iyi stoperlerin eksikliği. Üstelik Galatasaray son 3 yılda, bu mevkide işine yarayacak 3 adamı sırayla harcamıştı, Elano, Misimovic ve Culio. Bu çok net bir karar alma zaafının göstergesi. Ve tabii Ünal Aysal’ın rolü. Takımın yeni teknik direktörünü TV ekranlarında açıkladığı ilk programda, ben teknik konulara karışmam, geri planda dururum diye bir adamın, geçtiğimiz 1,5 ayda nerede ise her gün demeç vermesi ve tüm dikkatini, ezeli rakibinin küme düşürülmesine harcaması, onun kendi takımının sahip olduğu sorunları görememesine sebep oldu. Yoksa o dahi sarı kırmızılıların, hücum hattına adam doldurması değil, defans hattını sağlama almasının gerekli olduğunu görebilirdi.

Kapatırken geçtiğimiz hafta yaptığımız alternatif 10 transfer listesine değinelim. Bu listeden Dede, Pierre Webo, Luton Shelton müthiş bir hafta geçirdiler. Özellikle 33 yaşındaki Dede ve Abdullah Avcı’nın bu sezonki en büyük kazanımlarından olan Webo’nun ligi izlenir kılacakları bir gerçek. Skibbe’nin Eskişehirspor’u maç içinde çok fazla bireysel hata yapsa da, Alman hocanın futbolcularına oyun zekası aşıladığını görmek mümkün. Herhangi bir pasın hangi zamanda ve kime atılması halinde en etkili halini alacağını iyi hesaplayabiliyorlar. Ancak gidecek yolları var.Abdullah Avcı yine bildiğimiz gibi, elindeki kadroya bakıldığında bu ülkenin en efektif futbolunu oynatıyor. Ertuğrul Sağlam Bursaspor’dan bir FC Twente yaratmak üzere, bu sene de zirveye tutunursa. Haftanın son ilginç notu da eski Beşiktaşlıların performansı.Batuhan, Serdar Özkan, Nobre, Uğur İnceman, Burak Yılmaz golle buluşurken Michael Fink 3, Rodrigo Tello da 1 asist yazdı hanesine. Daha önce de ülkemizde top koşturan oyuncuların attığı toplam 13 golü 10’un da aktif rol oynadılar.