Sultanlar ikinci haftayı çok iyi bitirdi
Türkiye, Uluslar Ligi’nin ikinci haftasını, Polonya mağlubiyeti ve eksiklikler çok pozitif bir hava yaratmasa da, Vargas ve Zehra’nın Dominik Cumhuriyeti maçındaki üst düzey performansıyla çok iyi bitirdi.
VNL 2. haftasında Hollanda, Kanada ve Dominik Cumhuriyeti’ni 9 puan aldığımız maçlarla mağlup ederken, Polonya’ya 3-0 kaybettik. 9 maçtır mağlup olmadığımız Polonya maçında kaybetmemiz keyifleri kaçırsa da turnuvada namağlup takımın kalmadığı bir haftada tek yenilgi almak bizi o kadar sarsmadı diyebiliriz. İlk 8 sıranın üst kısmında kalmak bizim için çok önemli, zira çeyrek finalde 5-6 galibiyet alarak kendisini ilk 8’e atan bir takımla karşılaşmak bizim işimizi kolaylaştıracaktır. 10 gün sonra Bangkok’ta Japonya maçı ile başlayıp Tayland, Brezilya ve Hırvatistan ile ilk etap maçlarını bitireceğiz. Tayland ve Hırvatistan maçlarını kazanacağımızı düşünüyorum. Japonya ve Brezilya maçlarındaki performansımız bizim kaçıncı sıradan finallere gireceğimizi belirleyecek. 9 galibiyet bizim için fena bir performans olmaz, 10 galibiyet ise çok iyi bir performans olur. Mevcut fikstürde Polonya, son hafta Almanya, Bulgaristan ve Güney Kore ile oynayacağı için ilk etabı lider bitirecek gibi görünüyor. Bizim hedefimiz (tabii Polonya sürpriz mağlubiyetler almazsa) ikincilik olmalı.
KADRO HAKKINDA SORU İŞARETLERİ
2.hafta için, kadro açısından 2 temel konu üzerinde yoğunlaşmak mümkün. Daniele Santarelli’nin, Kanada maçının ardından belirttiği gibi, turnuvada olabildiğince farklı varyasyon ve kadro denemesi yapmamız ile teknik ekip kararı ve sakatlıklar sonucu kadrodaki eksiklikler. İlki, geçtiğimiz hafta da dahil olmak üzere, uzun süredir dile getirdiğimiz bir durum. VNL, kıtayı veya tüm dünyayı kapsayan turnuvalar arasında, takımların bilinçli olarak tam kadro gelmedikleri tek prestijli turnuva. Zaten her yıl ya Olimpiyatlar, ya Dünya Şampiyonası ya da Avrupa Şampiyonası’ndan önce düzenlendiği için, takımlar açısından bir hazırlık turnuvası işlevi görüyor dahi diyebiliriz. Türkiye bu turnuvaya, uzun süredir tam kadro katılan ülkelerden, hatta Çin ve Japonya ile birlikte, uluslararası turnuvalarda madalyayı hedefleyen takımlar arasında bunu yapan tek ülke. İtalya, Brezilya, Sırbistan ve ABD bu turnuvanın tamamı ya da bir kısmında tam kadro ile bulunmuyorlar. Dolayısıyla, Santarelli’nin yaklaşımı son derece yerinde. Bununla beraber turnuva ilerledikçe gözümüze çarpan bir durumu da belirtmemiz lazım ki bu, Giovanni Guidetti döneminde de karşımıza çıkan bir durumda,u. O da teknik ekip veya takım üzerinde karar alan herhangi bir kurum ya da kişinin kararlarını sorgulayan, bununla ilgili soru soran birilerinin olmaması.
Burada belirtmek istediğimiz şey kararların doğruluğunu ya da yanlışlığını sorgulamak değil, elbette bu da yapılabilecek bir şey, fakat bizim daha çok merak ettiğimiz, bazı oyuncuların durumu hakkında son derece bilgilendirici haberler yapılırken bazıları hakkında, hiç kulak asmak istemediğimiz spekülasyonlar dışında bir bilgi olmaması. Örneğin, zaten yıllardır ulusal takım forması giymeyen Neriman Özsoy’un, ilk hafta öncesi antrenmanlarda şöyle bir görünüp sonra ortadan kaybolması, çok iyi bir ilk hafta geçiren Kübra Akman’ın ve yine uzun süre sonra takıma dönen Gizem Örge’nin 2. hafta kadrosuna alınmaması, Melis Yılmaz, Sıla Çalışkan gibi oyuncuların hiç şans bulamaması gibi. Tekrarlayalım, belki bu saydığımız kararların tümünün, antrenman performansı, sahada tercih edilen isimlerden daha iyi olamayacaklarına dair verdikleri mesaj, özel hayatla ilgili aldıkları izinler gibi mantıklı açıklamaları olabilir ve TVF ya da teknik ekip bunu kamuoyuna açıklamak zorunda değiller, Fakat bizi şaşırtan, takım kampına giren birçok gazeteci ve içerik üreticiden hiç kimsenin bunları, bir basın mensubu olarak soruya dökmemeleri. Bu onların, etik açıdan bir sorumluluğu olmalı ve bunun yerine getirilmediğini düşünüyoruz. Bu yüzden de biz bu satırlardan bu soruları yöneltiyoruz.
POLONYA MAÇINDAN ALINACAK DERSLER
Polonya maçı birçok anlamda, Filenin Sultanları’nın, geçmişten getirdikleri dahil, zaaflarının ortaya çıktığı bir maç oldu. Aslında sporda “hayırlı mağlubiyet” denen yenilgilere pek inanmam. Ancak VNL gibi, Santarelli’nin ifadesiyle, takımları denemek için biçilmiş kaftan olan ve play-off sisteminin olduğu bir organizasyonda mağlubiyetler sizi çok fazla yaralamayabilir ve takımınızı yanlış yorumlayarak çıktığınız bulutların üstünden yere indirebilir. Polonya’ya karşı bloklar ve bloktan sektirdiğimiz toplarda önde, servis karşılamada ise sadece yüzde 4 oranında gerideydik, yani rakamlara bakıldığında savunma açısından, büyük bir zaafımız yoktu. Fakat hücumda skor yükünün yoğunlaştığı oyuncuların yüzdesi ve skor dağılımı farkı yaratandı. Melissa Vargas 24 sayı ve yüzde 49’luk bir hücum yüzdesi ile oynarken takımın geri kalanında, 10 sayı barajını dahi geçen oyuncu yoktu. Polonya’da ise 3 oyuncu 10 sayının üzerine çıkarken bu oyuncuların hiçbirisi hücumda yüzde 50’nin altına düşmemişlerdi. Bu tabloyu, herkesin kafasında soru işaretleri olan Dominik Cumhuriyeti maçında geri döndürdük. Bloklarda 16-3 üstünlük kurduğumuz maçta, (resmi olarak Zehra Güneş’in 9 blok sayısı var, fakat bunların 2 tanesi Hande Baladın’ın blok sayısı iken Zehra’ya yazıldı) servis karşılamada da rakibi 2’ye katlamıştık. Kritik anlarda Vargas’ın ağırlığını koyarak, yüzde 68’lik hücum ve 29 sayıyla oynadığı maçta 2 orta oyuncumuz yüzde 50’nin üstünde hücum etmiş, Hande ise karşıladığı 22 serviste normalde yüzde 77, mükemmelde yüzde 45 gibi müthiş bir performans sergilemişti. Aslında Ebrar’ın da smaçör pozisyonunda tutturduğu yüzde 56’lık servis karşılama yüzdesinin fena olmadığını itiraf etmek lazım.
Turnuvanın ilk 2 haftası bittiğinde Melissa Vargas, sayı, sayıya dönen hücum ve ace istatistiklerinde tepede. Onunla beraber Stysiak, Li Ying Ying ve Korneluk’un da turnuvanın en sansasyonel performans gösteren oyuncuları olduğunu söyleyebiliriz. Haftanın en büyük sürprizi, ilk 6 maçta 6 galibiyet alan Polonya’nın ilk 6 maçta 6 mağlubiyet alan Hollanda’ya mağlup olmasıydı. Bu maç Hollanda için bir kırılma oldu. Neredeyse maç boyu her şeyi doğru yaptılar ve son 3 maçta 7 puan topladılar. ABD, 10 puan aldığı haftanın finalini, 10 bin seyircisinin desteğini arkasına almış Brezilya’yı görkemli biçimde 3-0 mağlup ederek yaptı ve ilk maçlarda, zirveye döneceğinin sınyallerini veren Çin’den birkaç adım önde olduğunu kanıtladı. Üstelik bu 4 maçta, ilk haftanın başarılı ismi Annie Drews, kadroda dahi değildi. Tabii, Jordan Thompson’ın varlığı bu eksikliği pek hissettirmedi.