Süper Kupa skandalıyla Türkiye’nin gündemine oturan Suudi Arabistan’ın spor ve kültür alanlarında büyük paralar harcayarak dış dünyadaki imajını iyileştirme çabaları devam ediyor. Gerçi Fenerbahçe ve Galatasaray arasındaki kupa finalinde Atatürk’e ve onun anısına mağlup oldular ama bu durumun onların petrol gelirleriyle sürdürdükleri atılımları etkilemesi mümkün değil.

Artık sadece dünya futboluyla ilgilenenler değil, uluslararası haberleri takip eden herkes biliyor: Şu anda dünyada en fazla kazanan 10 futbolcunun 8’i Suudi Arabistan takımlarında. Ronaldo (Portekiz), Neymar (Brezilya), Benzema (Fransa), Mane (Senegal), Brozoviç (Hırvatistan) gibi daha önce Avrupa’nın büyük takımlarında yer alan çok sayıda yıldız oyuncu rekor transfer ücretleriyle spor hayatlarını bu ülkede sürdürüyorlar.

Suudilerin dünya başkentlerinde adının başharflerinden oluşan “MbS” markasıyla tanınan Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın öncülüğündeki atılımlar sadece futbolla sınırlı değil tabii. Örneğin 2021’den itibaren Cidde’de gerçekleştirilen “Suudi Arabistan Grand Prix”, “Formula 1” takviminde yer alan dünyanın en önemli otomobil yarışları arasında. ABD’nin en prestijli golf turnuva organizasyonlarından PGA, bir süre önce Suudiler tarafından satın alındı, daha doğrusu Suudilerin kurduğu bir diğer golf organizasyonuyla birleşti. Spordaki atılımlardan en ilginci bu çöl ülkesinin 2029 Asya Kış Oyunları’na ev sahipliği yapması olacak. Suudiler bunun için 500 milyar dolar harcayıp, çölde yıl boyunca faaliyet gösterecek bir kış sporları kompleksi inşa edecekler...

Tabii sadece sporda değil MbS’nin imaj atılımları.

MBS’NİN ATILIMLARI

Almanya’nın önde gelen haftalık dergilerinden Der Spiegel’in haberine bakılırsa Suudi Arabistan’ın imaj parlatma projelerinden biri de Louvre, British Museum, Pergamon gibi Batı uygarlığının önde gelen müzeleri ayarında devasa bir müze olacak. Birleşik Arap Emirlikleri’nin yüz milyonlarca dolar harcayarak Abu Dabi’de 2017’de hizmete açtığı ikinci Louvre Müzesi gibi Suudilerin bu müzesinin de Fransızlarla işbirliği içinde gerçekleştirilmesi planlanıyor.

Der Spiegel’in haberine bakılırsa Suudiler şimdi bu müzenin içine koyacakları tarihi ve kültürel eserlerin arayışında. Özellikle de Almanya’yla ve bu ülkenin müzelerindeki eserlerle ilgileniyorlarmış, Noel’den kısa bir süre önce Berlin’e gelen MbS, geçtiğimiz aylarda restorasyon çalışmaları nedeniyle uzun yıllar kamuoyuna kapanan Pergamon Müzesi’nde bir “alışveriş gezisi“ yapmış. Veliaht Prens, kurulacak müze için satın alabileceği ya da kiralayabileceği tarihi eserlere bakmış ve bunun için de yüz milyonlarca avro harcamaya hazırmış…

Osmanlı döneminde Bergama Antik Kenti'nden ve imparatorluğun diğer bölgelerinden Almanya‘ya götürülen Bergama Zeus Sunağı, Athena Heykeli, Milet Pazar Yeri Kapısı, Babil İştar Kapısı, Halep Odası gibi paha biçilmez tarihi eserlerin yer aldığı Pergamon Müzesi’ndeki 2013 yılından bu yana süren restorasyon çalışmalarının 2037’de tamamlanması bekleniyor. Müzenin bir bölümü 2027’de, tamamı da ondan 10 yıl sonra ziyarete açılacak.

Pergamon Müzesi’deki özellikle Bergama ve Milet'ten alınan eserlerle oluşturulan koleksiyonun Almanya'ya yasal olarak getirilip getirilmediği konusunda tartışmalar halen açıklığa kavuşmuş değil. Bu eserlerin çoğunun günışığına çıktığı yer Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında bulunduğu için Türkiye‘ye iade edilmesi talebi halen geçerli.

Der Spiegel’in haberinde Suudi Prens’in özel olarak ilgilendiği eserlerle ilgili bilgi yok. Haberde üst düzey uzmanlardan oluşan bir heyetin de Pergamon Müzesi’nin yanı sıra başkentteki diğer tarihi ve sanat müzelerini, Resim Galerisi’ni, İslam Sanatları Müzesi’ni, Prusya Devlet Kütüphanesi’ni de aynı amaçla ziyaret ettiği belirtiliyor.

‘YAPICI’ İŞBİRLİĞİ

Suudilerin bu temaslarının 80’li yıllarda iki ülke arasında imzalanan kültür işbirliği anlaşmalarına dayanıyor, ancak hem Dışişleri ve hem de Kültür Bakanlığı’ndaki (iki bakanlık da Yeşiller partisinin güçlü kadın liderleri tarafından yönetiliyor, Annalena Baerbock ve Claudia Roth) üst düzey bürokratların son dönemlerde bu konuda oldukça gayretli olduklarına işaret ediliyor. Anlaşılan Suudi Arabistan’ın demokrasiyle ilgisi olmayan yönetim biçimine, MbS’yle ilgili ağır suçlamalara rağmen yüz milyonlarca dolarlık bu işbirliği oldukça “yapıcı“ biçimde sürüyor. Derginin haberinde Bakan Roth’un geçmişte Suudi Arabistan’ı “Ortadoğu’nun bir numaralı terör ihracatçısı“ olarak tanımladığı, “kendi halkının temel hak ve özgürlüklerini çiğnediği” için ve “çok sayıda insanı idam ettiren kana susamış yargı mekanizmasından” dolayı ağır biçimde eleştirdiği hatırlatıldıktan sonra “Artık onun bu eleştirileri daha az duyuluyor“ deniliyor.

Konuyla ilgili Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması da iki ülke arasındaki olumlu gelişmeleri daha anlaşılır kılıyor: Almanya’nın “sivil toplum kurumları ve kültür alanındaki güçlü işbirliklerinin Suudi Arabistan’ın dışa açılma sürecine katkısıyla” ilgilendiği belirtiliyor bu açıklamada.

Suudi Arabistan’a Almanya’dan silah ihracatını savunanlar bunun stratejik açıdan gerekli olduğuna işaret ediyorlar. Kültürel işbirliği savunanlara bakılırsa bunun ötesi de mümkünmüş. Öyle diyorlar.