Tavşan deliğine düşebilirdik ve yeryüzü harikalar diyarına dönüşebilirdi. Fakat her doğum, bir evin içine düşüştür; eşyalar, belirli bir düzene göre özenle yerleştirilmiş. Varlık ancak evde var olabilir, kim olduğunu evde öğrenir. “Varlığın evi, dildir” (Heidegger); eşyalar sözcüklerdir, eşyaların düzeni ise varlığın grameri. İnsan önce şeyleri tek tek çağırmayı, çok geçmeden aralarındaki ilişkileri dillendirmeyi öğrenir. Dille gelen evdir, zira ilişkiler, eşyaların düzeninde verilidir. Özne, nesne, tümleç; dilin tüm unsurları evin düzenine göre yerleştirmelidir, aksi takdirde işler sarpa sarar. Yüklem, evin değerleridir; varlık, evin değerleriyle yüklenmiştir. Eşyaların düzeninin bozulması, gramerin bozulması demektir, her şey yerli yerinde olmalı. Aksi takdirde dili tutulur, kendini ifade edemez olur. Ve dışarı çıktığında evinde öğrendiği şeyleri ve şeylerin düzenini, dışarının şeylerine aktarır, onları evinde öğrendiği şekilde çağırır. Şeyler, evin düzeninden farklı bir şekilde yerleştirilmişse kaotik bir durumla karşılaşmış demektir; şeyler, derhal evin düzenine göre yeniden düzenlenmelidir. Şeyleri düzenlemeden, kaosa kozmos getirmeden kendini ifade edemez. Varlığın evi kozmostur, kaos ise evin dışında uzanan yabancı topraklar.

Varlık evini, yani dilini gittiği her yere taşıyan biridir ve “terra incognita”ları (bilinmez topraklar) fethedip bilinir hale getirenlere verilen “kozmokratör” (kozmos yaratıcısı) unvanını en çok hak edendir. Şeyleri, babanın gözetiminde, annesinin dizi dibinde öğrendiği şekilde çağırdıkça kaosu kozmosa çevirir. Şeylerin anlamlarını evinde öğrenmiştir ve şeyler ancak evin bağlamında değerlidir. O yüzden, bilinmez topraklardaki başka türlü yerleştirilmiş şeyleri, evin düzenine göre yeniden yerleştirmeden içi rahat etmez. Ancak o zaman kendini evinde hissedebilir. Annesinin dizinin dibinde öğrendiği değerler, hiç kuşkusuz başka insanların değerlerinden üstündür; evin düzeni, tek anlamlı düzendir. Eve ait olmayan yabancı şeylerle de karşılaşabilir, hiç sorun değil. Bu tekinsiz şeyleri, dili sayesinde kolaylıkla eve ait kılabilir. Yabancı bir nesneyi, anlamı kendinden menkul bir nesneyle ilişkilendirmek; anlamı, tanıdık nesneden alıp yabancı nesneye iliştirmek yeterlidir. Bu işleme metafor denir. Metafor sayesinde eve ait olmayan yabancı nesneler tekinsizliklerinden arındırılabilir. Metaforun Türkçe karşılığı, eğretileme; Yunanca “meta” (arasında, ötesine) ve “phora” (nakletmek) sözcüklerinden müteşekkil. Metafor, bir nakliyat işlemidir.

∗∗

Varlık, yeryüzünde eğreti bir yaşam sürer. Evin eşyalarını ve düzenini eğretilemeler sayesinde sürekli başka yerlere taşır, taşıdıkça anlamsız olanı anlamlı, bilinmez olanı bilinir kılar. Metafor, varlığı bir yerden başka bir yere nakleden toplu taşıma aracıdır. Modern Atina’da toplu taşıma araçlarına “metaphorai” denir (Michel de Certau, Gündelik Hayatın Keşfi, Dost). Varlık, bir çevirmendir; ötekiyle her ilişkisi bir çeviri edimidir. Onun renklerini kendi renklerine, onun acısını kendi acısına, onun dünyasını kendi dünyasına çevirir. Varlıklarda empati duygusu yüksektir. Empati, yani duygudaşlık, bir varlığın kendini karşısındaki varlığın yerine koyması. Aşırı empati, “aynısı bende de var” sendromudur ve asla tedavisi yoktur. Karşısındakini dinlemeye başladığı an ilişki başlamıştır, fakat çok geçmeden ilişki kesintiye uğrar. Varlık, empati sayesinde asla ötekiyle karşılaşmaz. Empati, dışarıda yaşayan ve yaşanmış olan her şeyi evin diline çevirme, yabancı olanı evcilleştirme işlemidir.  

∗∗

“Ağaçlardan, renklerden, kardan, çiçeklerden söz ettiğimizde şeyler hakkında bir şey bildiğimizi sanıyoruz; fakat özgün varlıklarla hiç örtüşmeyen metaforlardan başka bir şey yok elimizde” (Nietzsche). Yeryüzünde yaşayanlar hakkında bildiğimiz ve haklarında konuşurken kullandığımız tek şey metaforlardır, yani evin şeyleri ve düzeni. Evde oturmaktan sıkılmadınız mı? Alice ablasının yanında oturmaktan sıkılır, tavşanın peşine düşer, ardından da tavşan deliğine. Tavşan, kaçış çizgisidir. “Bu sabah kim olduğumu biliyordum, ama o zamandan beri çok değiştim.” Tavşanı izleyin, ancak o zaman hayatınız harika bir roman olabilir. “Güzel romanlar, yabancı dilde yazılmıştır” (Proust).