Tıp fakültelerinde mezuniyet törenleri yapılıyor. Pek çoğu uzmanlık eğitimine başlayacak bu gençlerimiz nasıl eğitim aldılar ve alacaklar? Biliyoruz, iyi hekim yetiştiremezseniz halkınıza iyi sağlık hizmeti veremezsiniz.

Hekimlerin kendilerinin de sağlık hizmeti alırken kaygılandığı, arkadaşlarından referans aradığı bir döneme girdik. Neden mi? Tıp eğitiminin seviyesindeki düşmeye en çok kendileri tanık oluyorlar da ondan!

Bugün 91 devlet ve 37 vakıf olmak üzere toplam 128 tıp fakültemiz olmuş. Bu 91 devlet tıp fakültesinden 43’ü Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarından önce kurulmuş ve tamamının kendi hastanesi var. 2002 yılından bu yana kurulan 48 devlet tıp fakültesinin ise sadece üçünün (Tekirdağ Namık Kemal, Yozgat Bozok ve Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakülteleri) kendi hastanesi var. İki fakülte aktif değil. Halen öğrenci alan 11 tıp fakültesi yeterli altyapısı ve öğretim üyesi olmadığı için eğitim başka fakültelerde sürüyor. Yeni tıp fakültelerinin nasıl kurulduğu konusunda fikir veriyor mu?

PROGRAMLAR VE KONTENJANLAR

Uzmanlık eğitimine dönelim. Türkiye’de tıpta 42 ana dal ve 46 yan dal olmak üzere 88 uzmanlık alanı var. Ankara Tabip Odası’nın güncel verilerine göre Türkiye’de uzmanlık eğitimi vermek üzere kurulmuş 4612 program var. Bu programların yeterlikleri ne durumda?

Bunların 4023’ü halen uzmanlık eğitimi verme yetkisine sahip. Diğerlerinin yetkileri kaldırılmış, askıya alınmış ya da hiç yetkilendirilmemiş. Yetkisi kaldırılan 262 ve askıya alınan 122 program önemli, çünkü çoğunlukla buralardaki öğretim üyeleri ayrıldıkları için uzmanlık eğitimi verilemez duruma geliniyor. Buralarda eğitime başlayan asistan hekimler ciddi mağduriyet yaşıyorlar. Kars’taki Kafkas Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin durumu çarpıcı. Mevcut 24 programın sadece 9’u eğitime devam edebiliyor, 14 programın yetkisi kaldırılmış, birinin askıya alınmış durumda.

Programların dağılımı ve hangi hastanelerde neye göre kurulduğu konusunda da bilimsel sistematiğe uymayan pek çok konu dikkat çekiyor. Bazı tıp fakültelerinde iç hastalıkları, çocuk sağlığı ve hastalıkları, genel cerrahi, kadın hastalıkları ve doğum temel dallarında eğitim verme yetkileri oluşturulmadan diğer dallarda uzmanlık eğitimi programları oluşturulduğu gözleniyor. Ana dal eğitimi olmayan hastanelerde yan dal uzmanlık eğitimi verilenler ilginç durumlar oluşturabiliyor. Örneğin Kayseri Şehir Hastanesi, tıbbi mikrobiyoloji eğitim programı yokken tıbbi mikoloji yan dal eğitim programı var.

Asistan kontenjanlarına bakınca da ülkemizdeki uzmanlık eğitimine yaklaşım konusunda önemli verilere ulaşabiliyoruz. Cumhurbaşkanı’nın “varsın gidiyorlarsa gitsinler, bizler de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı buralarda istihdam ederiz” açıklamasından sonra asistan hekim kontenjanlarının bir anda fırladığını görüyoruz. Eylül 2021 Tıpta Uzmanlık Sınavı’nda (TUS) 5 bin 655 olan asistan kontenjanı Mart 2022’de 12 bin 233 oldu. Bunların dışında yabancı uyruklu ve KKTC kontenjanları da var. Bunun için gerekli hoca kadrosu ve altyapı var mıydı? Ne yazık ki hayır. Pek çok klinik kapasitenin üzerinde asistanla doldu. Bu asistanlar yeterince eğitim alamıyor, yeterince hasta görüp takip edemiyor, cerrahi branşlarda yapmaları gereken ameliyatları yapamıyor. Hocalarımız asistan hekimlerin gerekli yetkinlikte yetişememelerinin sıkıntısını yaşıyor.

Şehir hastaneleri ve bu süreçte kapatılan hastaneler nedeniyle de uzmanlık eğitiminde önemli aksamalar devam ediyor. Tez hocası değişmek zorunda kalan asistanlar, danışmanlık yaptığı asistanın sınavına giremeyen hocalar oldu. Zaten şehir hastaneleri şirketlerin kârlılığı üzerine kurulu bir sistem olduğu için asistan eğitimi sıklıkla geri planda kalmakla eleştiriliyor.

SAĞLIK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ

Bu üniversitemiz özellikle üzerinde durulmaya değer. Dünyada benzeri var mı, bilemiyorum. İstanbul merkezli bu Üniversite’nin ikisi yurt dışında (Buhara ve Cerablus), dokuzu yurda yayılı 11 tıp fakültesi var. Türkiye’nin her yerinde, 61 Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanesi ile birlikte kullanım protokolü var. 2015 yılında bir yasayla kurulan üniversite uzmanlık eğitiminde Türkiye’nin köklü üniversitelerinin önüne geçti, en söz sahibi üniversite oldu. Örneğin son Nisan 2023 TUS’da bu üniversite ile ortak kullanımdaki hastanelere, TC uyruklular için 3425 asistan hekim kontenjanı verilirken diğer 73 devlet üniversitesi tıp fakültesinin toplamına (bunlar da Sağlık Bakanlığı adına olmak üzere) 4912 kontenjan verildi.

Peki tüm bu programların oluşturulmasında, kontenjanların belirlenmesinde bir planlamadan, ülkenin ihtiyaçlarına göre yapılandırmadan söz edebiliyor muyuz? Ne yazık ki hayır. Örneğin Türkiye’nin nasıl bir sağlık hizmeti sunum modeli ile, önümüzdeki 5-10-20 yılda kaç aile hekimine, çocuk hekimine, göz hekimine, plastik cerraha, beyin cerrahına, kardiyoloğa ihtiyacı vardır? Bunlara dair hiçbir çalışma göremiyor, plansız kontenjan artışları ile baş başa kalıyor, ülkenin sağlığını ve genç hekimlerin geleceğini tehlikeye atıyoruz.

Doğrusu mu? Sağlık Bakanlığı ve YÖK, başta TTB ve uzmanlık dernekleri olmak üzere alanın ilgili kurumlarını kattığı bir çalışmayı gecikmeden yapmalıdır. Tıp ve uzmanlık eğitiminin, kontenjanların planlamaları bilimsel çalışmalarla yapılmalıdır. Uzmanlık derneklerinin eğitim programlarını akredite ettiği çalışmalar çok değerlidir ve Sağlık Bakanlığı tarafından desteklenmeli, teşvik edilmelidir.

İnsan sağlığı bu, ciddiye alınmalı ve bilimin gereklerinden sapılmamalıdır.