Brand Finance firmasının her yıl açıkladığı ve geride bırakılan yılın en değerli futbol markalarını listeleyen raporunun

Brand Finance firmasının her yıl açıkladığı ve geride bırakılan yılın en değerli futbol markalarını listeleyen raporunun en yüksek yeni girişini yapan takımı Borussia Dortmund’du. 2010’un en çok rağbet edilen 16. markası olan Westfalen takımı, Bundesliga’nın zirvesinde. Şu anda liglerinin zirvesinde olan takımlardan başka bir özellikleri var. Burada olmayı en fazla hakeden kulüp durumundalar. Bunun hikayesi ise çok değil birkaç yıl öncesine dayanıyor. 2000 yılının başlarında Almanya’nın halka açılan ilk kulübü olan Borussia Dortmund, bundan 2 sene sonra şampiyonluğa ulaşınca (halen tarihlerindeki son şampiyonluk), 1997’de Şampiyonlar Ligi’nin şampiyonu olunan günlere geri dönüleceği düşünülüyordu. Hatta aynı sezon oynadıkları UEFA Kupası finali onların bu inancını güçlendirmişti. Ancak bundan 3 yıl sonra kapanmanın eşiğine geldiler. 2003 yılında ön elemede kaçan Şampiyonlar Ligi bileti ve ardından gelen son derece kötü mali politika onları mahvetti. Öyle ki kulübün iflasını açıklaması an meselesiydi ve futbolcular her gün antrenman sahasında kötü haberi bekliyorlardı. Ama beklenen olmadı, futbolcuların tümünün maaşında yüzde 20’ye varan kesintileri de içeren bir dolu önlem programı sonucu Dortmund şehri en büyük motivasyonlarından birini kaybetmedi.

Ancak takım saha dışındaki bu çöküşü engellemeye çalışırken saha içinde de şampiyonluk hedeflerinden uzaklaştı. 2001-02’deki şampiyonluk ve izleyen sezondaki üçüncülüğün ardından, geçtiğimiz sezon kadar takımın aldığı  en iyi derece 6.lıktı. Üstelik sürekli gerilediler 2007-08 sezonundaki 13.lük onlar içni bir dip noktaydı. Şampiyon hoca Matthias Sammer sonrası göreve gelen Bert van Marwijk, Jürgen Röber ve son olarak Thomas Doll bu gidişi geri döndüremediler. Ancak 2008-09 sezonunun başında Mainz kentinde bir efsane olan, 11 sene futbolcu, ardından da 9 sene teknik adam olarak kulüpte efsane mertebesine ulaşmış, 40 yaşındaki Jürgen Klopp göreve getirildi. Her yanından enerjik bir adam olduğu ortada olan Klopp takımı ilk sezon 6. sıraya taşıdıktan sonra geçtiğimiz yıl da 5.lik koltuğuna oturttu. Bu zaman diliminde özellikle hücum hattına yapılan takviyeler de hep yerindeydi. Önce Paraguaylı ikili Nelson Waldez ve Lucas Barrios işbirliği geçtiğimiz sezon iyi bir işbirliği yarattı. Bu sezon Waldez’in yerini Japon 2.lig takımı Cerezo Osaka’dan transfer edilen 21 yaşındaki Shinji Kagawa ve Bundesliga’da ilk yarının sadece ilk ve son haftasında kaybettiler. Arada kalan haftada sadece 1 beraberlikleri ve 14 galibiyetleri var. En yakın takipçileri Mainz’ın 10 puan önündeler. İlk yarıda takımın attığı 39 golün (bu alanda da liderler) 28’i 4 futbolcuya aitti. 8’er gollü Barrios ve Kagawa ile 6’şar gollü Mario Götze ve Nuri Şahin. Özellikle Götze bu sezonun sürpriz çıkışlarından birisi oldu.

NURİ ŞAHİN FAKTÖRÜ
Jürgen Klopp, Almanya’da Westfalenli Mourinho olarak anılıyor. Bu karizmatik adam ilk hafta kendi evlerinde Bayer Leverkusen’e 2-0 mağlup oldukları maçta sahaya çıkardığı kadroyu ikinci hafta bozmadı. Deplasmanda Stuttgart’ı 3-1’le devirdiler. 4-2-3-1 dizilişinde sezon başından beri ısrar eden ve iskeletini bozmamaya oldukça gayret gösteren Alman teknik adam ilk yarı boyunca defans hattında sadece bir değişiklik yaptı. Ligin ilk haftalarında sağ bekte görev yapan Patrick Owomoyela yerini Lukasz Piszczek’e bıraktı. Bunun dışında sol bekte görev yapan Schmelzer ve göbekte görev yapan Subotic’le Hummels hiç oynamadılar. Sebastien Kehl ve Nuri Şahin defansif orta saha görevinde sezona başladılar. Kehl eylül ayında kalçasından sakatlanınca yerini 21 yaşındaki Sven Bender’e bıraktı. Hücumda Barrios’un arkasında görev yapan 3 isimden ortada yer alan Shinji Kagawa yerini hep korudu. Sol taraftaki Mario Götze de. Sağda ise Jakub Błaszczykowski ve 22 yaşındaki Kevin Großkreutz değişmeli oynadılar. Polonyalı yeni golcü Robert Lewandowski de zaman zaman bu kadroyu zorlayan isim oldu. Yani aslında sahaya çıkardığı ilk on birler baz alındığında Klopp, ilk yarıda sakatlıklar da dahil sadece 15 oyuncu kullandı. Dortmund’un en önemli avantajı defans dörtlüsünün önündeki Nuri ve önce Kehl sonra Bender ekibinin rakip orta sahayı takımdaki yerleşimi bozmayacak şekilde durdurması ve Nuri’nin bir çok kez sağ kanattaki (duruma göre) Błaszczykowski veya Kevin Großkreutz’e hücum hattında destek olmasıydı. Örneğin bu şekilde Bayern Munih ve Werder Bremen’e, 2 Nuri Şahin frikiğiyle sonuçlanacak 2 atak yaptılar ve rakiplerini yıktılar.

Tabii saha içinde bu olanlar, tribünlerdeki atmosferin bir yansıması. Borussia Dortmund bu sezon başı 51.200 adet kombine satarak bir Almanya rekoru kırdı. Ancak bu, Westfalen tribünlerinin takımlarına inançlarını gösterdikleri ne ilk ne son an. Takım bundan birkaç sene önce iflasın eşiğindeyken ve ligin alt sıralarında kıvranırken, stadyum 80 bin kişilik bir kalabalığa ev sahibi yapıyordu. Her sezon olduğu gibi. Sadece iyi günde takımlarının arkasında olduklarını göstermediklerinin mükafatını alıyorlar belki de futbol Tanrıları tarafından. Saha içindeki başarı, ekonomik alanda da yazının girişinde bahsettiğimiz tabloyu ortaya çıkardı. Bu sezon bizzat bulunduğum ve 2-0 kazanılan Bayern Münih maçında tribünlerin hali, stadyumu rakipler için bir kabusa döndürmeleri ve elbette Nuri Şahin’e duydukları sevgi sarı-siyahlıları bizler için daha sempatik bir hale getiriyor. 1997 Şampiyonlar Ligi finalinde 21 yaşındaki Lars Ricken, sahaya girdikten 17 saniye sonra zaferi perçinleyen golü atmıştı. Bu gençlik ateşinin devamı, Klopp’un 22.1 yaş ortalamasındaki takımı (30 yaşındaki kaleci Weidenfeller dışında) Bundesliga’nın en genç şampiyonu olmaya gidiyor.