Google Play Store
App Store

Geçen haftanın en popüler teknoloji tartışması Blake Lemoine isimli bir Google mühendisinin dillendirdiği“yapay zekanın duyarlılık kazandığı” iddiasıydı. İddiasını desteklemek için LaMDA isimli sohbet robotuyla arasında geçen bir diyaloğu da kendi sitesinde yayınladı. Bilim Kurgu türünün en bereketli anlatılarından biri olan “robotların dünyayı ele geçirmesi” olasılığı üzerine düşünenleri heyecanlandıran bir haberdi. Google’ın ilgili çalışanı “gizliliğe aykırı davrandığı” için hemen izne çıkarması da komplo haberciliği için dört dörtlük bir fırsat sunuyordu. Google Sözcüsü Brian Gabriel bu iddiayı hızla yalanladı. “Uzun vadede duyarlı bir yapay zeka (AI) üzerine düşünenler var ama günümüzün duyarlı olmayan konuşma modelleri için bu olasılık geçerli değil” diyordu. Açıkçası Google haricinde çalışan tarafsız yapay zekâ uzmanları da aynı fikirdeydi. Henüz böyle bir gelişme için onlarca yıl uzaktaydık. (ağırlıklı tahmin 50 yıl) Şu an için bir yapay zekâ en fazla duyarlıymış gibi olduğuna iknâ edebilirdi ki bu iddiayla ortaya çıkan Lemoine muhtemelen böyle bir yanılgı içindeydi. Stanford İnsan Merkezli Yapay Zekâ Enstitüsü’nden Erik Brynjolfsson’un konuyla ilgili bir Twitter floodunda yaptığı benzetmeyse sertti. Brynjolfsson, LaMDA’nın duyarlılık kazandığına ilişkin iddiayı, ikonik sahibinin sesi gramofon reklamındaki, gramofonun içinde sahibinin olduğuna inanan köpeğin yanılgısına benzetiyordu. Brynjolfsson’a göre büyük bir metinsel veri yığınıyla beslenen model, daha sonra bu metni ne dediğini gerçekten anlamadan yeniden düzenlenmiş bir biçimde geri veriyordu.

KONTROL NASIL BİZDEN UZAKLAŞTI?

Duyarlılık kazansın, kazanmasın yani gerçek hislere sahip olsun, olmasın yapay zekânın çok geliştiği bir gerçek. Bu da onun yıllardır biriken veya birikmeye devam eden verilerimizle beslenmesi sayesinde oluyor. Burada asıl tartışmamız gereken şu: İşimizi çok kolaylaştıran kararlarla birlikte, hiç de işimizi kolaylaştırmayan hatta dikkatimizi paramparça eden bazı kararları da yapay zekâya bırakıyor olabilir miyiz? Bu konuyu çok basit bir şekilde sosyal medya kullanımımızdaki değişmeyle örneklemek istiyorum. İlk gerçek sosyal medya platformu olarak değerlendireceğimiz Facebook’un ilk yıllarını hatırlayalım. Sosyal medya akışımızdaki insanları arkadaşlık isteği göndererek veya gönderilen istekleri kabul ederek belirlerdik. Yazılanları da genellikle gönderiliş sırasına göre okurduk. Sonra birden bazı arkadaşlarımızın iletilerini hiç görmemeye başladık. Öyle ki aylarca hatta yıllarca iletisini görmediğimiz bir arkadaşımız bir anda bir vefat duyurusuyla görünüyor oluyordu. Çünkü herkes başsağlığı dilediği için algoritma önemli bir şey yazdığına emin olmuştu. Tüm bunlar üzerine algoritma şeffaflığı veya algoritmaların seçime tabi olması gibi tartışma konuları ortaya çıktı. Şimdiyse bu konuda yeni bir aşamadayız.

TAKİP ETTİKLERİNİZİN ÖNEMSİZLEŞMESİ

Facebook’un ana sayfası önemli değişikliklere hazırlanıyor. The Verge’un ulaştığı bir iç yazışmada, Facebook'tan sorumlu Meta yöneticisi Tom Alison, ana sayfada insanların takip ettiği hesaplardan gelen gönderilere öncelik vermek yerine, Tiktok gibi takip etmeseniz de göreceğiniz pek çok iletiden oluşacaktı. Bu konuda Tiktok’un formülü şu. Gelişmiş yapay zekâ araçlarıyla pasif izleme alışkanlarınıza dayanarak neyi sevdiğinizi tahmin ediyor ve takip etmenize gerek kalmadan önünüze yüzlerce içerik yığabiliyor. Bu içerik üreticilerinin de işine geliyor, çünkü takipçi sayısından çok daha ileri boyutta bir viralleşme sağlayabiliyorlar. Özellikle Reels videoları aracılığıyla bunun Instagram’da büyük etkilerini görüyoruz. Öyle kapılıp gidiyoruz ki “bir dakika ben bu insanı takip etmiyorum ki neden bu videoyu gördüm” diye sormaya ihtiyaç duymuyoruz artık. Facebook’un azalan popülaritesini toparlaması için yeni strateji de bu. Birilerini arkadaş olarak eklemiş olmanızın veya takip etmenizin çok bir önemi kalmayacak. Önünüze yapay zekânın sizin seveceğinizi tahmin ettiği içerikler yığılacak. Dahası Twitter’ı satın alma sürecinde olan Elon Musk’ın geçen hafta Twitter çalışanlarıyla bir araya geldiği bir oturum, eğer satış tamamlanırsa Twitter’ın da bu yolda ilerleyeceğini düşündürdü. Bu toplantının basına sızan transcriptine göre Musk “Tiktok insanların asla sıkılmayacağından emin olduğu harika bir iş çıkarıyor” diyor ve soruyordu: “İnsanların daha fazla Twitter kullanması için eğlenceli ve ilginç buldukları içeriğe sahip olmasını nasıl sağlarız?”

HER ŞEYİN TİKTOKLAŞMASI

Her şeyin Tiktok’laşmasına doğru ilerleyen süreç benim de aklıma şu soru düşüyor: Hep eğleneceğimiz, asla sıkılmayacağımız ve hep ilgi çekici bulacağımız bir akış her zaman en sağlıklısı mıdır? Öyle ki insanların görmek istedikleriyle, gördükleri zaman hemen tıkladıkları şey bile aynı olmayabilir. Bu durumda, kontrolü tamamen yapay zekânın geliştirdiği algoritmalara teslim etmek bizi nereye götürür? Belki de yapay zekânın dünyayı ele geçirmesi diye korktuğumuz şey hiç öyle Terminatör filmlerindeki gibi değil, böyle eğlenceliymiş gibi görünen düzlemde bir ilerlemedir. Daha iki hafta önceki yazıda da vurguladığım gibi evet algoritmaları da biz besliyoruz. Ancak bu her zaman bilinçli bir besleme olmayabilir. Oysa yararlanacağımız kaynakları seçtiğimiz, takip ettiğimiz, fikrine saygı duyduğumuz arkadaş veya uzmanları kendimiz belirlediğimiz bir yol da var. Henüz erken bir tartışma olan yapay zekânın benlik kazanması tartışmasından daha acil bir tartışma bu. Kontrolü tamamen kaybetmeden önce üzerine düşünmek gerek.