Wuhan’daki ilk vakadan bu yana yaklaşık 5 ay geçti. Artık “korona dünyası” diyebilmemiz için yeterli bir süre. Sayılarda dalgalanmalar olsa da salgın(lar)ın bir bitiş zamanı olmayacak gibi. Belki adı SARS- Cov-19 olmayacak, başka adlar, türler ya da görünümler altında ortaya çıkacaklar ama artık hep olacaklar.

Tarihin “ölümcül salgın hastalıklar” dönemine girildiğini söylemek için çok veri var. Salgına yol açan, insan ve doğa düşmanı üretim ve yönetim sisteminde radikal bir değişim olmadığı sürece, bu gerçekle yaşamak zorundayız.

Demem o ki, aniden şok edici bir şekilde ortaya çıkıp, dehşete düşüren bir yıkıma neden olup, sonra “geçip giden” bir felaket değil yaşadığımız. Başlangıcı ve sonu olan felaketlerin bireylerin ve toplumların ruhunda açtığı hasarlardan farklı sorunlarla yüzleşeceğiz.

Önümüzdeki günleri belki de uzun süren, iç savaşlar, geniş ölçekli dünya savaşları zamanlarının gözüyle görmeye başlamamız gerekli.

Açılır açılmaz alışveriş merkezlerine doluşan, caddeleri hınca hınç dolduran ve tatil yerlerine akın edenler örnek olabilir. Bu insanların büyük çoğunluğu aptal, alışveriş tüketim düşkünü, bencil ya da cahil cesaretiyle hareket etmiyorlar. Belirsiz bir gelecek ve her an kapıyı çalabilecek ölüm tehlikesi altında “eski bildikleri hayatı” yaşar gibi yaparak “korkularından sıyrılmaya” çabalıyorlar. Hayat bir şekilde sürüyor, sürecek.

Korona dünyasının iki temel sembolü “belirsiz bir gelecek” ve “her an ölebilir, her an ölebilirim” ruh hali olabilir.

Artık sonucu uzun yıllar sonra alınabilecek eylemlerden, girişimlerden, kararlardan kaçınmak. Uzun vadeli plan yapmamak. 20 yıl vadeli konut kredisi çekmenin ne anlamı var ki ile aman boşver nasıl olsa o kadar süre ödemek zorunda kalmayabiliriz, boşver her tür borca girelim arasında salınan bir hayat stili. Çocuk sahibi olmaktan vazgeçmek ile evrimsel baskıyla eskiden aklında yokken düşünmediği kadar çok çocuk sahibi olma uğraşı sarkacı. Somut örnek ise eğitim. Yapılamayan dersler ve gidilemeyen okullardan alınıp alınamayacağı belli olmayan, alınsa da bir donanım göstergesi olup olmayacağı şüpheli diplomalar. Önümüzdeki üniversite sınavı tam da böyle.

Beklemenin ve planlamanın yerine, hemen eyleme geçme; yarın yokmuş gibi yaşama; olası gelecek için sabırlı olmak yerine, hemen ve şimdi arzusunu gerçekleştirme eğilimi.

Bu hal, başka türden bir “özgürleşme”, kuralları önemsememe, geleneklerden kopma tutumlarını artırabilir. Yetmişlerin “hippi hareketinde” Soğuk Savaş döneminin her an karşılık düğmelere basılabilir ve bir nükleer savaş çıkabilir, yarın olmayabilir, hissinin de etkisi vardı.

Bu dalgalanmalar özellikle genç ve orta yaşlarının başlarındakilerin “geleneksel politikaya” olan ilgilerinin kaybolmasına, büyük ideallerin, büyük fikirlerin ya da liderlerin peşine takılmaktan uzaklaşmalarına da yol açabilir.

Yönetici egemenlerin toplumsal meşruiyet arayışından vazgeçmeleriyle, yönetilenlerin egemenlerin yönetme kurallarını hiçe sayma tutumları arasında karşılıklı birbirinden kopma eğilimi gelişebilir.

Ölümcül salgınlara eşlik edecek, birbirlerini karşılıklı çığırından çıkaracak iklim, çevre, enerji ve gıda krizleriyle birlikte hem hayatta kalmanın çok zorlaştığı ve aynı zamanda hayatın bizatihi kendisinin değersizleştiği bir “karanlık dönem”.

Kongo’ da uzun yıllar süren kanlı iç savaş döneminde, herhangi bir bireysel ya da politik amaç gütmeden sadece şiddet olsun diye ölümcül saldırılar düzenleyen gruplar ortaya çıkmıştı.

İnsanlara ve insanlığa “birlikte bir gelecekte ölüm korkusu olmadan yaşamak mümkün” hissini, umudunu vermeyi amaç edinen bir siyasal örgütlenme, hareket ve eylem biçimi için düşünmeye başlamak zorundayız.

Aksi halde, ortak bir insanlık kavramını silerek, “yeni normal” adı altında insanlar ve insanaltılar diye adlandırılabilecek bir türsel ayrılmanın politik ve ahlaki temellendirmelerine maruz kalabileceğimizi bilmeliyiz. Koronadan korunma önlemleri, insanaltılardan korunma önlemlerine hızla dönüşebilir.