Futbol ekonomisinin oyunun ruhuna etkisinin giderek artmasıyla Avrupa’nın büyük liglerindeki çekişmenin

Futbol ekonomisinin oyunun ruhuna etkisinin giderek artmasıyla Avrupa’nın büyük liglerindeki çekişmenin ortadan kalkmaya başlamasının üzerinden oldukça zaman geçti. İspanyollar La Liga’nın 2 takımlı bir maratona dönüşmesini izlerken, İngilizler Manchester United Chelsea, Arsenal, Liverpool 4’lüsü ile uzun süre yetindiler. Son yıllarda bu gruba Tottenham, Manchester City gibi takımlar dahil olmaya çalışıyorlar ama kemik yapı halen korunuyor. İtalya’da Inter’in hegemonyası ancak geçtiğimiz sezon yıkılabildi. Fransa ve Almanya ise görece daha fazla çeşitliliğe sahip. Yine de bu liglerin tümünde, sürpriz olarak sayılabilecek takımların varlığı giderek azaldı. Çok değil 20 sene önce Avrupa’da fırtına koparan Napoli’nin geçtiğimiz yıl şampiyonluk kovalamasına dahi sürpriz olarak bakıldı. Real Sociedad’ın, Nihat Kahveci’nin forma giydiği 2002-03 sezonundaki şampiyonluk kovalayan performansına, Parma’nın 90’ların ikinci yarısındaki çizgisine erişmesi çok zor görünüyor örneğin. Biz bu sezonun, bizlere heyecan getirecek yeni peri masalı adaylarına bakalım.

Ağır Abilerin Takımı

İşe La Liga’dan başlamak lazım. Zira İspanya’da ilk 7 maç sonunda Barcelona lider. Bunda şaşıracak bir durum olmadığı gibi, lig ikincisi ile averajla ayrılması da oldukça doğal. Ancak çekiştiği takımın adı Real Madrid değil Levante. Yıllar boyu, Valencia kentinin küçük kardeşi olarak kalan ve abisi Valencia’nın gölgesinde faaliyetini sürdüren Levante ilk kez onlardan daha fazla ilgi toplamayı başardı. Takım 1964-65 sezonunda küme düştükten tam 40 yıl sonra geri dönmüştü ve o gelişten sonra asansöre 2 kez binip 14.lükten yukarıya çıkamadılar. Bu sezon ise kulüp yönetiminin bile beklemediği bir tablo var ortada. 2009-11 yılları arasında Cartagena takımını çalıştıran Juan Ignacio Martinez’in göreve gelişiyle tamamen farklı bir çehreye büründüler. Sevilla’dan kiralanan Arouna Kone, tümü 30 yaşın üstündeki oyuncular Javier Farinos, Jose Barkero, eski Beşiktaşlı Juanfran, Asier del Horno, Sergio Ballesteros, Javi Venta, Juanlu, Ruben Suarez, Carlos Aranda ile birlikte Avrupa’nın en ilginç takım profillerinden birini oluşturdular. Bu sezon oynadıkları 4 maçta kalelerini gole kapattılar ve Şeyh Abdullah Al Thani’nin takımı Malaga’ya geçtiğimiz hafta sonu 3 gol sallayarak bu işlerin her zaman kasadan çıkan parayla olmadığını gösterdiler. Elbette bu çizgiyi sürdürmeleri zor olacak. Yine de Jose Mourinho’nun bu sezon bileğini büken tek takım olma özelliğini sürdürmeleri onlara yetiyor.

Aklı  Başına Gelen Bir İstenmeyen Adam

Newcastle United, 2008-09 sezonunda, hem de kulüp efsanelerinden Alan Shearer, Joe Kinnear sonrası geçici olarak teslim aldığı görevde iken küme düştüğünde, tüm taraftarlar, 2 kulüp efsanesini ıskartaya çıkartan (Kevin Keegan’la yaşadığı sürtüşmeleri unutmamak lazım) kulübün sahibi Mike Ashley’in darağacını çoktan hazırlamışlardı. Bundan haberdar olan Ashley, Newcastle’ı satılığa çıkardı. Ancak 10 yıl öncesinin şampiyonluk kovalayan ekibini kimse almaya yanaşmadı. İlahi güçler takımı Ashley’de tuttu ve o da sonunda şapkasını önüne koyup akılcı davranmaya karar verdi. Halen mali tarafta vermesi gereken bir dolu cevapla ve BBC’nin hazırladığı belgeselde kendisi için, muhasebe kayıtlarından 100 milyon poundluk bir borcu sildirdiği yolundaki iddialarla uğraşması gerekiyor. Sahada ise uzun süre sonra işler iyi gidiyor. Andy Carroll gibi bir gücü kaybetmelerine rağmen ondan gelen 35 milyon paundu çok iyi kullandılar. Şu an Premier Lig’in Manchester takımları dışındaki tek namağlup ekibi ve 4. sıradalar.Carroll’ın yokluğunu hissettirmeyen Senegalli Demba Ba rakip fileleri 5 kez sarstı. St. James’ Park gibi çok önemli bir futbol mabedi ve şehrin, Premier Lig zirvesine aşina olması, onları bu sezon, en azından tablonun ilk 6 sırası için savaşlmaları yönünde motive edecektir.

Taylar Yine Sprintte

Bundesliga’da geçtiğimiz sezonun 22. haftasında Borussia Mönchengladbach’ın başına gelen Lucien Favre, 16 puanla son sıraya demir atmış takımı için “elimizden geleni yapacağız” diyordu ve umutsuzluğu yüzünden okunuyordu. Kalan 12 maçta mucizevi şekilde 20 puan alıp play-out oynadılar ve ligde kaldılar. Bu sezon ise Bayern’i takip ediyorlar. Bir zamanlar Netzer, Heynckes gibi genç oyuncuların fırtına gibi estiği ve bu sebeple “taylar” lakabını alan takım bir başka genç süperstar Marco Reus’un önderliğinde Bundesliga’nın değişken yapısı içinde üst sıralara tutunmaya çalışacak.

Yazıyı eski bir “harika çocuk”la kapatalım. Ole Gunnar Solkjaer, teknik direktörlük kariyerinin ilk yılında, Molde ile Norveç şampiyonluğuna sadece 2 maç  uzaklıkta.