Kupa Guardiola’ya yakıştı
AA

Şampiyonlar Ligi’nde final zamanı… Bir yanda Manchester City, bir tarafta Inter. Bir yanda Balıkesirli bir aileden gelen İlkay Gündoğan, diğer yanda aslen Bayburtlu olan Hakan Çalhanoğlu… Nefesler tutulmuş, Olimpiyat Stadyumu’nda çalacak ilk düdük bekleniyor.

Gün boyunca İstanbul, mavinin değişik tonlarına teslimdi. İki takımın taraftarları yan yana yürüyor, kimse birbirine karışmıyordu. 2005’teki Liverpool-Milan randevusunda kent Ada’nın kırmızılarına teslim olmuştu, İtalyanların pek esamisi okunmamıştı. Tarihin en güzel Şampiyonlar Ligi finalinin burada oynandığı hatırlanınca, bugünkü kapışma da bir acaba dedirtiyor.

Santra öncesinde maçın mutlak favorisi olarak gösterilen Manchester City, Kyle Walker dışında beklenen 11’le sahada. Barcelona’yla iki Şampiyonlar Ligi kazandıktan sonra yıllardır bu kupaya ciğerci kapısındaki kedi gibi bakan yeryüzünün en iyi hocası Pep Guardiola, şeytanın bacağını kırmak istiyor. Dünyanın en zorlu liginde son altı sezonda beş defa şampiyon olan kulüp, sonunda müzesine tek eksik parçayı ekleyebilecek mi? Kazanırlarsa kupayı kaldıracak olan kaptan İlkay, 2013’te Dortmund’dayken Bayern Münih’e gol atsa da sahadan boynu bükük ayrılmıştı. Kevin De Bruyne’yle Erling Haaland’ın ortaklığı dosta güven, rakibe korku veriyor.

Inter derseniz, bu kupaya aşina. En son 2010’da bu kupayı kazandıklarında takımın başında Guardiola’nın bir dönem kriptoniti Jose Mourinho vardı. Bayern Münih’i devirdikleri gün iki gol atan Diego Milito yıldızlamıştı. Asistlerden birini Wesley Sneijder, diğerini Samuel Eto’o yapmıştı. Söylemeye gerek yok; ikisi de sonradan bu topraklara ayak basmıştı. Orta sahadaki Nicolo Barrella-Hakan-Marcelo Brozovic üçlüsünün performansı hayati gözükedursun, ilerideli Edin Dzeko’yla Lautaro Martinez bir an boş bırakmaya gelmiyor. Ne olursa olsun İtalya’nın moda başkentinin mavi yakalıları, tarihin en büyük sürprizlerinden birini kovalıyor.

Şampiyonlar Ligi Marşı’nın notaları piyano ezgileriyle çalıyor; seremoniye müteakip santra yapılıyordu. Hemen City’nin rakibinin üstüne çullanmasını bekleyenler yanılıyordu. Inter ilk çeyrekte rakibe adım atacak yer bırakmazken, özellikle ileride basıyordu. 26. dakikada hafif çaprazdan Haaland’a hayır diyen Onana’ydı. Inter’in özellikle defanstan çıkarken kaptırdığı toplar dikkat çekiciydi. 36’da sakatlanan De Bruyne’nin yerine Foden oyundaydı. Belçikalı yıldız Chelsea’ye kaybettikleri finalde de sakatlanmıştı. Tarih tekerrür mü edecekti…

İkinci devrede dengeli başlıyordu. 58’de City defansının akıl almaz hatasından Martinez yararlanamıyordu. 60’tan sonra tekrar dizginlerine alan İngilizler, 68’de öndeydi. Topu uzun süre rakibine vermeyen Guardiola’nın öğrencilerinde Akanji’nin kaçırdığı Bernardo Silva’nın pası defanstan sekmiş, meşin yuvarlak önünde biten Rodri çok sert vurmuştu. Hemen akabinde İtalyanlar etkili gelmiş, Dimarco’nun kafası önce direkten ardından takım arkadaşı Lukaku’dan dönmüştü.


78’de Foden ceza sahasına harika giriyor ancak bitiremiyordu. 89’da üç adımdan Lukaku kafayı Ederson’un üstüne vurmuştu. Uzatmaların sonundaki kornerde Ederson kalesinde yine devleşiyor, City şeytanın bacağını kırıyordu!

City, sonunda muradına erdi. De Bruyne’nin sakatlığı canları sıksa da önemli maçlarda sahne alan Rodri işi bitirdi. Bu zaferi futbolun son 15 yıldaki en büyük filozofu olan Guardiola o kadar hak etti ki… İnter’e gelince, kusursuz bir planı yarım saat mükemmel uyguladılar. Golü yedikten sonra da fırsatları yakaladılar. Biraz şans, biraz Lukaku derken ağları bulamadılar.


2002’de Yıldıray, 2010’da Hamit, 2013’te İlkay’la Nuri… Şampiyonlar Ligi’nde final oynayıp kaybetmişlerdi. Hakan onlara katılırken, İlkay bizim adımıza bir manada seriyi bitirdi. Kupa kaptanın eline çok yakıştı tıpkı Guardiola’nın eline olduğu gibi…